11. Hukuk Dairesi 2016/1007 E. , 2017/3634 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/10/2015 tarih ve 2014/244-2015/795 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle müvekkilinin davalıdan vade farkı faizi ve cari hesaba dayalı 38.795,67 TL alacaklı olduğunu ileri sürerek bu tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kestiği 14.02.2014 tarihli vade farkı faturasının haksız olduğunu, müvekkilince iade edildiğini, taraflar arasında yazılı bir sözleşme hükmü bulunmadıkça vade farkı istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kök ve ek raporları ile tüm dosya kapsamına göre, 6102 sayılı TTK"nın 1530/4. maddesine göre faturanın borçlu tarafından alınmasını takip eden 30 günlük sürenin sonunda alacaklının faize hak kazandığı, buna göre yapılan bilirkişi incelemesi sonucu davacının 36.926,42 TL faiz alacağının bulunduğu, ancak davacının vade farkı alacağını 33.078,18 TL olarak talep ettiği, bunun dışında satış sözleşmelerinden kaynaklanan bakiye davacı alacağının 5.717,49 TL olarak tespit edildiği gerekçesiyle davanın kabulüne, 5.717,49 TL asıl alacak, 33.078,18 TL vade farkı olmak üzere toplam 38.795,67 TL"nin asıl alacağa dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, davacı vade farkı adı altında fatura düzenlemişse de bu faturaya dayalı isteminin temerrüt faizine ilişkin olduğunun anlaşılmasına, mahkemece de temerrüt faizi hesabı yapmak suretiyle karar verilmiş olmasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, faturaya dayalı olarak başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, davacı tarafından düzenlenen faturaların davalı defterlerine kaydından sonra 6102 sayılı TTK"nın 1530/4-a bendi uyarınca 30 gün eklenip bulunan bu tarihten her bir faturanın ödendiği tarihe kadar faiz hesabı yapılmak suretiyle, davacı tarafından hak kazanılan temerrüt faizi tutarının bulunması, 6098 sayılı TBK"nın 100, 101 ve 102. maddeleri uyarınca mahsup işleminin yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hangi satış faturasının ne zaman ödendiği ve dolayısıyla ne zamana kadar ve ne tutarda temerrüt faizine hak kazanıldığı belirtilmeyen, TBK"nın 100 vd. maddeleri uyarınca mahsup yapılmayan, davalı tarafından yapılan ara ödemeler ve ödeme tarihleri nazara alınmayan, sadece faturaların davalı tarafından deftere kaydından sonra 30 gün süre eklenip dava tarihine kadar temerrüt faizi hesaplandığı belirtilen, denetime elverişsiz bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
3-) Kabule göre de, davacı dava dilekçesinde 38.795,67 TL"nin tahsilini istemiş, dava dilekçesine ekli cari hesap ekstresinde de önceki dönemden devir alacağını 9.350,49 TL, vade farkı faturası alacağını da 29.445,18 TL olarak gösterdiği gibi 18.07.2014 tarihli açıklama dilekçesinde de dava konusu edilen alacağın 9.350,49 TL"sinin cari hesap alacağı, 29.445,18 TL"nin ise vade faturasından kaynaklandığını belirtmiştir.
HMK"nın 26. maddesinde düzenlenen taleple bağlılık ilkesi gereğince Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. HMK"nın 141. maddesinde ise "Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır." denilmek suretiyle iddia ve savunmayı genişletme yasağı ve bunun istisnaları açıklanılmıştır.
Somut olayda davacı vekili tarafından yukarıda açıklandığı üzere talep sonucu açıkça belirtildiği halde, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra 27.10.2015 tarihli son celsede dava dilekçesinde istenen 38.795,67 TL"nin 5.717,49 TL"sinin asıl alacak, bakiyesinin vade farkına ilişkin olduğu beyan edilmiştir. Davalının, iddianın genişletilmesine muvafakat verdiğine dair bir beyanı olmadığı halde mahkemece, davacı vekilinin 27.10.2015 tarihli celsedeki beyanı esas alınmak suretiyle dava dilekçesinde belirtilen ve 18.07.2014 tarihli dilekçede açıklanan talepler aşılmak suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması da yerinde görülmemiş, kararın bu yönden de bozulmasını gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.