20. Hukuk Dairesi 2016/2319 E. , 2017/7626 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... Yönetimi ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... Köyü, 116 ada 4 ve 108 ada 3 parsel sayılı 571,19 ve 1375,91 m2 yüzölçümlü taşınmazlar, mera niteliği ile tesbit edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi; taşınmazların orman sayılan yerlerden olduğu, davacı ... tapu kaydı ve zilyetlik iddiasıyla tespite itiraz etmiş, mahkemece, Orman Yönetiminin davasının kabulü ile dava konusu taşınmazların kadastro tesbitlerinin iptaliyle orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline, ...’in davasının reddine karar verilmiş, hükmün temyizi üzerine Dairemizin 2012/14568 – 2013/727 sayılı Kararıyla “mahkemece yapılan inceleme, araştırma ve uygulama hükme yeterli değildir. Hükme dayanak yapılan orman bilirkişi raporunda; çekişmeli taşınmazlar elle boyama memleket haritasında nokta olarak işaretlenerek, memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman olarak gözüktüğü, orman sayılan yerler olduğu açıklanmakla birlikte, dairemizin geri çevirme kararı üzerine aynı orman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ekindeki aplikeli memleket haritasında davalı taşınmazlar, orman sayılmayan açık alanda işaretlenmiş olup, çekişmeli taşınmazların orman sayılan yerlerden olup olmadığı yönünde duraksama olmuştur. Bu durumda, karara dayanak alınan uzman orman bilirkişi tarafından düzenlenen rapor çelişkili olduğundan, taşınmazın öncesinin orman niteliğini belirlemeye yeterli ve kanaat verici olmayıp, bu rapora dayanılarak hüküm kurulamaz. Diğer taraftan, çekişmeli taşınmazlarında içinde bulunduğu geniş alan, toprak tevzi komisyonunun 16.11.1962 tarih ve 63 sayılı Kararı ile mera olarak tespit edilmiş olduğu bildirilmesine rağmen, toprak tevzi komisyonunca oluşturulan mera haritası uygulanmak suretiyle taşınmazların mera haritasındaki konumları gösterilmediği gibi, davacının dayandığı tescil tapusu ve krokisi usûlüne uygun olarak uygulanıp kapsamı belirlenmemiştir.
Bu nedenle; mahkemece, toprak tevzi komisyonunun 16.11.1962 tarih ve 63 sayılı Kararı ve eki mera haritası getirilmeli, davacının dayandığı tapu kaydı ilk oluştuğu günden itibaren tüm tedavülleri ile birlikte tapu müdürlüğünden getirtilmeli, tapu kaydının dava dışı başka taşınmaz ya da taşınmazlara revizyon görüp görmediği, tapu müdürlüğü ve kadastro müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup saptanmalı, revizyon görmüş ise dava konusu taşınmaz ya da taşınmazlarla birlikte revizyon gördüğü dava dışı taşınmazları ve bu taşınmazlara dıştan komşu taşınmazları da bir arada gösterecek şekilde geniş kapsamlı birleşik harita kadastro müdürlüğünden getirtilmeli, bundan sonra dıştan komşu taşınmazların tesbit tutanakları ve varsa dayanakları kayıtlar davalı iseler dava dosyaları getirtildikten sonra, önceki bilirkişiler
dışında halen Orman ve Su İşleri Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır. Bu şekilde yapılacak araştırma taşınmazların orman olduğu belirlendiği takdirde aynı şekilde Orman Yönetiminin davası kabul edilmeli, orman olmadığı belirlendiği takdirde bu kez toprak tevzi komisyonunun 16.11.1962 tarih ve 63 sayılı Kararı ve eki mera haritası uygulanmak suretiyle taşınmazların mera haritasına göre konumu belirlenmeli, mera haritası içinde kalan yerlerin zilyetlikle kazanılamayacağı gözönünde bulundurulmalı, ne var ki davacı, Hazine ve davalı köyün taraf olduğu tescil davası ile oluşan tapu kaydına dayandığından ve davalı taşınmazların yüzölçümünün tapu miktarından fazla olması ve tapu kaydının da miktarı ile geçerli olması karşısında tescil hükmünün kesin hüküm oluşturması nedeniyle tescil krokisinin uygulanarak zeminde kapsamının belirlenmesi için 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20. maddesi hükmü uyarınca dayanılan tapu kaydı yerel bilirkişi yardımı, uzman bilirkişi eliyle yerine uygulanmalı, uygulamada kayıtların revizyon gördüğü dava dışı taşınmazlar varsa özellikle gözönünde tutulmalı, kayıtlarda tarif edilen sınır yerlerinden yerel bilirkişice bilinemeyen sınır yerleri bulunduğu takdirde bu konuda taraflara tanık dinletme olanağı sağlanmalı, uzman bilirkişiye kayıtlarda tarif edilen sınır yerleri düzenleyeceği haritada ayrı ayrı işaret ettirilmeli, uygulamaya ilişkin yerel bilirkişi ve tanık sözleri, dıştan komşu taşınmazların tesbit tutanağı içeriği ve varsa dayanakları kayıtlarla denetlenmeli, bu yolla dava konusu taşınmazların dayanılan tapu kayıtlarının kapsamında kalıp kalmadığı duraksamasız saptanmalı, dayanak tapu kaydı genişletilebilir sınırları içerdiğinden, komşu kayıtlardan yararlanmak ve sabit sınırdan başlamak üzere yöntemince zemine uygulanıp, 3402 sayılı Kanunun 20/C ve 32/3 maddeleri gereğince yüzölçümüne değer verilerek kapsamları belirlenmeli; miktar fazlasının sınırda bulunan meradan açma yapılarak kazanıldığı kabul edilmeli; fen bilirkişiye kayıtların kapsamlarını belirtir ve keşfi izlemeye imkan verir kroki düzenlettirilmelidir.” denilerek hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yuapılan yargılama sonucunda, davanın kısmen kabul kısmen reddine, birleşen davanın kısmen kabul kısmen reddine, dava konusu ... İli, ... İlçesi, ... Köyü, ... içi mevkinde kain 108 ada 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile hali arazi vasfı ile ... adına tapuya kayıt ve tesciline, dava konusu ... ili, ... İlçesi, ... Köyü, ... mevkinde kain 116 ada 4 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespitinin iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi ve orman kadastrosu çalışmaları 5304 sayılı Kanuna göre birlikte gerçekleştirilmiştir.
1-Davacı ... Yönetiminin 108 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları yönünden:
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından eski tarihli hava fotoğrafları ve memleket haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada çekişmeli 108 ada 3 parsel sayılı taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalı Hazinenin 108 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazları yönünden; mahkemece 108 ada 3 parsel sayılı taşınmazın zilyetlikle kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davacı adına tesciline karar verilmiş ise de, bilirkişi raporunda taşınmazın 1984 tarihli hava fotoğraflarında tarım yapılmayan açık arazi olarak göründüğü belirtilmesine rağmen davacının kadastro tespitinden önceki 20 yıl boyunca taşınmaza nizasız ve fasılasız olarak zilyeti olup olmadığı araştırılmamış, taşınmaz hakkında ziraat mühendisi eliyle toprak incelemesi yapılmamış, hüküm veren kadsatro mahkemesince bozma ilamında belirtilen eksikleri karşılar şekilde keşif icra edilmemiştir. Eksik araştırma ve incelemeye dayalı hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece, 1984 tarihine ait hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hakim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; hava fotoğrafları ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, hava fotoğraflarının stereoskop vasıtasıyla üç boyutlu incelemesi yapılarak, temyize konu taşınmazın niteliği ve kullanım durumu ile tasarruf sınırlarını belirgin olarak görünüp görünmediği belirlenmeli, taşınmazın üzerindeki bitki örtüsünün cinsi, yaşı, dağılımı, kapalılık oranının açıklandığı yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
Açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, toprak incelemesi de yapılmak suretiyle bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma
alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ:1-Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle, davacı ... Yönetiminin 108 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine,
2-İkinci bentde açıklanan nedenlerle, davalı Hazinenin 108 ada 3 parsel sayılı taşınmaza yönelik temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA 11/10/2017 gününde oy birliği ile karar verildi.