3. Hukuk Dairesi 2016/17026 E. , 2017/1673 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, tapunun ... İli ... İlçesi, ... Mah., 8405 ada 17 parselde kayıtlı taşınmazın ... adına kayıtlı olan hissesini malikin ölümü üzerine mirasçısı olan davalılardan harici satış sözleşmesi ile satın aldığını, 1.000 TL satış bedelini ödediğini, bugüne kadar bu taşınmazda ikamet etmeye devam ettiği için tapu tescil işlemlerini ihmal ettiğini, dava konusu taşınmazın 22.05.2013 tarihinde davalılar tarafından üçüncü şahsa resmi şekilde satıldığını öğrendiğini ve bu kez aynı taşınmazı dava dışı üçüncü kişiden 15.000 TL bedelle satın almak zorunda kaldığını belirterek, taşınmaz hissesinin bugünkü rayiç değeri olan 15.000 TL"nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının uzun yıllardır kullandığı taşınmazın tescil işlemlerini yaptırmamasının kendi kusuru olduğunu ve davacının ancak ödemiş olduğu 1.000 TL bedeli denkleştirici adalet ilkesine göre talep edebileceğini ileri sürerek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, taraflar arasındaki harici taşınmaz satış sözleşmesinin geçersi olduğu ve tarafların geçersiz sözleşmeye göre ancak verdiklerini geri isteyebileceklerini, bu doğrultuda davacı tarafın ödediği 1.000,00.-TL"lik bedeli denkleştirici adalet ilkeleri doğrultusunda dava tarihi itibariyle ulaştığı değere göre talep edebileceği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, 2.703,74.-TL"nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte (kendi aralarında miras payları oranında sorumlu olmak üzere) davalılardan müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Taraflar arasında imzalanan ve her iki tarafından kabulünde olduğu üzere 29.11.2004 tarihli olduğu anlaşılan sözleşme, tapulu taşınmaza ilişkin olmasına rağmen, resmi biçimde yapılmadığından geçersizdir. (TMK.md.706, MK. md.634, BK.213, T.Kanunu md.26). Bu nedenle, geçerli sözleşmelerde olduğu gibi taraflarına hak ve borç doğurmaz. Bu durumda davacı; bu geçersiz sözleşme nedeniyle, davalıya verdiği bedeli ancak, sebepsiz zenginleşme kuralları çerçevesinde geri isteyebilir.
Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir.
Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
Mahkemece, 21.07.1989 tarihinde ödenen satış bedelinin, ifanın imkansız hale geldiği 27.09.2011 tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin TEFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaşı ve işçi ücretlerindeki artışlar, faiz ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, ödenen bedelin ifanın imkansız hale geldiği tarih itibari ile değil dava tarihi itibari güncellenmiş değerinin hesaplandığı, ayrıca güncellemeye esas alınan somut verilerin artış oranlarının ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar her bir dönem için ayrı ayrı uygulanmak yerine tek seferde oranlama (artırım) sureti ile hesaplama yapıldığı, raporun bu haliyle hükme esas alınabilecek nitelikte olmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre mahkemece, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-) Bunun yanında, dosyadaki bilgi ve belgelerden, muris (tapu maliki) ..."in oğlu olduğu anlaşılan ..."in davalı olarak gösterilmediği ve yargılamanın bu mirasçının yokluğunda yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece yapılacak iş; muris ..."in veraset ilamı dosyaya celbedilerek, eksik mirasçı var ise bu kişilerin de davaya dahil edilerek, bu şekilde taraf teşkilini sağlamak suretiyle davaya devam ederek, hasıl olacak sonuca göre karar vermek olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.