3. Hukuk Dairesi 2016/15336 E. , 2017/1675 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, yabancı uyruklu olup Türkiye"de bir araç almak istediğini, ancak taşınır alım satımı ile ilgili prosedürü bilmemesi nedeni ile bu konuda davalı ile kasım 2005 tarihinde bir anlaşma yaptıklarını, buna göre aracın bedelinin kendisi tarafından ödeneceğini, aracın ruhsatının davalı adına çıkarılacağını, akabinde aracın kendisine teslim edileceğini, anlaşma doğrultusunda dava konusu aracı yetkili bayiden satın aldığını ve aracın bedelini bizzat kendisinin ödediğini, aracın ruhsat kaydının davalı adına yapıldığını, aracı teslim almak istediğinde davalının kendisini aracın üzerinde hacizler olduğunu söyleyerek oyaladığını ve aracın teslimini (devrini) gerçekleştirmediğini, gelinen aşamada artık davalının aracı teslim etmeyeceği anlaşıldığından bu davayı açmak zorunda kaldığını belirterek, araç için ödemiş olduğu 16.076,32 TL"nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın zamanaşımına uğradığını, ayrıca davacıyı engelleyecek bir tutum içerisinde olmadığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 11/11/2005 tarihli olduğu, davacının trafik tescil bürosundan gerekli araştırmayı yaparak araç üzerinde herhangi bir haciz ya da kısıtlama olup olmadığını kontrol etme imkanın bulunduğunu, dava tarihi itibari ile sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre sözleşmeden itibaren iki yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle, davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
04.06.1958 gün 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da vurgulandığı gibi; bir davada dayanılan maddi vakıaları açıklamak tarafların, bu olguları hukuken nitelendirmek, uygulanacak yasa maddelerini arayıp bulmak ve doğru olarak yorumlayıp uygulamak da hakimin görevidir. Diğer bir deyişle; bir davada maddi olayı anlatmak taraflara, hukuki nitelendirmeyi yapmak hakime aittir (HUMK.nun madde 76, HMK madde 33). Anılan yasal düzenlemeye göre davayı aydınlatma görevinin mahkeme hakimine ait olmasına göre uyuşmazlığın çözümüne ilişkin hukuki nitelendirme yapılmalıdır.
Davacı, yabancı uyruklu olmasından dolayı satın aldığı aracın davalı adına tescil edildiğini, bu hususta taraflar arasında sözleşme aktedildiğini, ancak iade istemine rağmen davalı tarafça aracın devrinin yapılmadığını belirterek eldeki davayı açmış, mahkemece, dava konusu uyuşmazlığın sebepsiz zenginleşmeden kaynaklandığı gerekçesi ile davanın zamanaşımı yönünden reddine karar verilmiştir.
Ancak somut olayda, davada dayanılan maddi olgulara ve ileri sürülüşe göre, taraflar arasındaki uyuşmazlık, sebepsiz zenginleşme hukuki nedeninden değil, taraflar arasındaki inanç sözleşmesinden (inançlı işlemden) kaynaklanmaktadır.
İnançlı sözleşmeler; inananın (itimat edenin) bir hakkını belirli bir süre veya amaçla inanılana (mutemede) geçirmeyi, inanılanın da inananın emir ve talimatlarına göre kullanıp, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hakkı tekrar inanana devretmeyi yüklediği sözleşmeler olarak tanımlanabilir. Bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil eder.
Buna göre, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin sözleşmeden kaynaklanması nedeniyle, TBK"nun 146.(BK. 125.) maddesi gereğince zamanaşımı süresinin 10 yıl olduğu ve sözleşme tarihine göre dava tarihi itibari ile 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, işin easasının incelenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu zamanaşımı nedeni ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.