3. Hukuk Dairesi 2016/16505 E. , 2017/1683 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne olarak verilen hükmün, süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının rızası ile davalıya ait evde ikamet ettiklerini, aralarında akrabalık ilişkisi bulunduğunu, bu taşınmazın davalı ve eşi tarafından bir kooperatiften satın alınarak kendilerine teslim edildiğini, davalının dairenin borcunu ödemekte güçlük yaşadığını ve kendisinden bu borçları ödemesini istediğini, nihayetinde evi kendisine devredeceğini söylediğini, bunun üzerine dairenin kooperatif taksitleri ile banka kredi borcunu ödediğini, ayrıca taşınmazın kendisine ait olacağı düşüncesi ile evin içerisne pekçok masraf yaptığını, tüm vergi borçlarını ödediğini, bunun yanında davalı ve eşine 3000 dolar borç para gönderdiğini, tüm bu masrafları davalı ile eşinin rızası dahilinde ve onlar tarafından geri ödeneği düşüncesi ile yaptığını, ancak davalının bu taşınmazı 17.10.2011 tarihinde üçüncü kişiye sattığını ve yapılan masrafların bedelini ödemediğini, bunun üzerine davalı aleyhine ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/9798 esas sayılı ile icra takibi başlattığını ancak davalının haksız itirazı ile takibin durduğunu belirterek, ... 3. İcra Müdürlüğü"nün 2011/9798 esas sayılı takip dosyasına vaki itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının her bir talebi bakımından ayrı ayrı zamanaşımı süresinin dolduğunu, bu evin, davacının geçici olarak ceza evinde olduğu dönemde eşi ve çocuklarının konut ihtiyacı için tahsis edildiğini, uzun süredir evin kendisine teslimini istediğini ancak davacının evden çıkmadığını, davacının sunduğu hiçbir faturayı kabul etmediğini, dava konusu taşınmazın kooperatif tarafından oturmaya hazır bir şekilde teslim edildiğini, davacının yaptığı masraflarının tamamen kendi özel zevkine göre yaptırdığı ve 16 yıldır kesintisiz kullanarak faydalandığı ve eskittiği malzemeler olduğunu, yıllardır rızası olmadan evinde bedelsiz oturan davacıya karşı ayrıca ecrimsil davası açacağını ileri sürerek davanın dilemiştir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davacının taşınmaz için yaptığı masraf ve ödeme tutarının 66.152,95 TL olup davacının taşınmazı kullandığı süre boyunca getirebileceği ecrimisil tutarının ise 54.125,00 TL olduğu, aradaki fark olan 12.027,95 TL yönünden davalının sebepsiz zenginleştiği kanaatine ulaşıldığı gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, davalının ... 3. İcra Dairesinin 2011/9798 esas sayılı dosyasına vaki itirazının 12.027,95 TL yönünden iptaline, bu tutarın takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili için takibin devamına, fazlaya dair talebin reddine, yine alacak likit olmadığından inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava; davacı tarafından davalıya ait taşınmazda yapıldığı ileri sürülen masrafların iadesi için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Somut olayda; davalıya ait taşınmazın uzun yıllardır davalının rızası ile davacı tarafça kullanıldığı, davacının bu taşınmaza bazı tadilat-tamirat masrafları yaptığı, nihayetinde taşınmazın davalı tarafça dava dışı üçüncü kişiye satıldığı ve davacının taşınmazı tahliye ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, davalının sözlü tashihi ile uzun yıllardır kullandığı taşınmazın kendisine devredileceği inancı ile yapmış olduğu tüm harcamaların bedelini sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre talep etmektir.
Bu noktada, 02.02.1991 gün, 1990/1 E.-1991/1 K.sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı gibi, iade borcunun kapsamını belirlemede öncelikle fakirleşme ve zenginleşme zamanının tespit edilmesi gerekir. Uyuşmazlık konusu olayda olduğu gibi dava tarihinden çok önce yapılan ve davacı tarafından kullanılarak yararlanılan giderler nedeniyle, sebepsiz zenginleşme borçlusu davalının bu giderlerin yapıldığı tarihte ekonomik açıdan zenginleştiği, yapanın ise o anda fakirleştiği kabul edilemez. Sebepsiz zenginleşme nedeniyle iade isteminde bulunabilmek için bir tarafın malvarlığının diğer tarafın mal varlığı aleyhine çoğalması gerekir. Davada ise bu azalma ve çoğalmanın dava konusu taşınmazın davalı arsa sahibi tarafından 3.kişiye satıldığı tarihte satış bedelinde oluşturduğu katkı değer fazlalığı kadar olduğunun kabulü gerekir.
Buna göre, davacı taraf sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayandığına göre, öncelikle, gerçekten sözünü ettiği iyileştirmelerin davacı tarafça yapılıp yapılmadığı tarafların gösterecekleri deliller incelenmek suretiyle belirlenmelidir. Dava konusu iyileştirmelerin davacı tarafından yapıldığı anlaşıldığı takdirde, yapılan imalatlarla birlikte taşınmazın değeri ile bu imalatlar olmadan taşınmazın değerinin ayrı ayrı, konusunda uzman bilirkişi kurulundan rapor almak sureti ile tespit edilmeli ve ardından aradaki fark bedelin, taşınmazın üçüncü kişiye satıldığı satış bedeline oranı belirlenmelidir. Şayet davacının iddia ettiği imalatların, yapılmış olması hali ile yapılmamış olması olması halinde belirlenen taşınmaz değerleri arasında bir fark bulunmadığının anlaşılması halinde, davalının bu giderlerin yapılması nedeni ile bir sebepsiz zenginleşmesinden söz edilemeyeceği göz önüne alınarak, davacının masraf iadesi talebinin reddine karar verilmelidir.
Bu durumda mahkemece; giderlerin (imalatın) yapıldığı tarih itibariyle değil, taşınmazın 3.kişiye satıldığı ve fiilen teslim edildiği tarihte satış bedelinde oluşturduğu değer fazlalığı itibariyle sebepsiz zenginleşme miktarının belirlenmesi ve bilirkişiden bu doğrultuda rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2- Bunun yanında, davacının dava konusu taşınmazın banka kredisi ve kooperatif borcu ile vergi borcuna ilişkin olarak yaptığını iddia ettiği ödemeler bakımından, bu harcama kalemlerine ait tüm makbuzların (ödeme belgelerinin) asıllarının davacı taraftan istenerek ve gerekirse bu hususta kurumlardan (banka, kooperatit, belediye) ödemeye ilişkin kayıt ve belgeler getirtilerek, bu ödemelerin kim tarafından kimin adına yapıldığı incelenerek, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, davacının bu talebine ilişkin hangi esaslara göre hesaplama yapıldığı açık olmayan ve denetime elverişsiz bilirkişi raporu esas alınmak sureti ile yazılı şekilde karar verilmiş olması da bozma nedenidir.
3- Davacı tarafından, davalı ve eşine borç olarak gönderildiği belirtilen 3.000 dolar değerindeki paranın, dosyada mevcut 08.01.2001 tarihli makbuza göre, davalı adına değil, davalının eşi dava dışı Raşit Alaçık adına gönderildiği anlaşılmakla, bu bedelin davalı taraftan talep edilemeyeceği gözetilerek, iş bu bu talep yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir.
4- Öte yandan, 6100 sayılı HMK 26. maddesine (HUMK 74) gereğince; hakim iki tarafın iddia ve savunmaları ile bağlı olup, talepten fazlasına veya başka bir şeye karar veremez.
Somut olayda ise, davalı tarafından ecrimisil talebine ilişkin olarak usulüne uygun açılmış (harçlandırılmış) bir dava bulunmadığı halde, talep dışına çıkılarak, davalının ecrimisil alacağının davacının alacağından düşülmesi sureti ile hesaplama yapılması ve belirlenen bedel üzerinden hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.