3. Hukuk Dairesi 2016/2326 E. , 2017/1702 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı tarafından istenilmekle, daha önceden belirlenen 21.02.2017 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davalı ... geldi. Aleyhine temyiz olunan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00" e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; müvekkilinin, davalının 1/2 payına sahip olduğu taşınmazı 12.06.2007 tarihli sözleşme ile satın aldığını, satım bedelinin 40.000 TL" lik bölümünün davalıya ödendiğini, ancak davalının yapılan ihtarata rağmen taşınmazın mülkiyetini müvekkiline devretmediği gibi aldığı satış bedelini de iade etmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, ödenen 40.000 TL"nin denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihindeki değeri olan 65.000 TL"nin faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 26.05.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile istemini 75.304,53 TL ye yükseltmiştir.
Davalı; sözleşmenin imzalanması sırasında davacıdan satış bedeline mahsuben 40.000 TL aldığını, açmış olduğu ortaklığın giderilmesi davasının devam etmesi nedeniyle satış işleminin yapılamadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davaya konu sözleşmenin şekil şartlarına uyulmadan tanzim edilmiş olması nedeniyle geçersiz olduğu, bu nedenle sebepsiz zenginleşme hükümlerince herkesin verdiğini geri alabileceği, sözleşme ile davalıya ödenilen 40.000 TL"nin denkleştirici adalet ilkesi gereğince dava tarihi itibari ile ulaştığı değerin bilirkişi tarafından 75.304,53 TL olarak belirlendiği, davacının bu bedel üzerinden davayı ıslah ettiği gerekçesiyle; davanın kabulüne, 75.304,53 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2) Mahkemeninde kabulünde olduğu üzere; taraflar arasındaki harici satım sözleşmesi resmi biçimde yapılmadığından TMK 706, TBK 237 ve Tapulama Kanunu"nun 26.maddesi uyarınca geçersizdir. O nedenle geçerli sözleşmelerde olduğu gibi, hak ve borç doğurmadığından, taraflar geçersiz sözleşme uyarınca ancak verdiklerini karşı taraftan isteyebilir. Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken de; istikrar kazanmış Yargıtay Kararlarına göre ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiat endeksi, altın, döviz ve işçi ücretlerindeki artış ortalamaları gözönünde tutulmalıdır. Diğer yandan iadenin kapsamını belirlemede geçersiz sözleşmenin artık ifa edilemeyeceğinin öğrenildiği tarih önem arz eder. İade hakkını kullanmakta geciken alacaklı, kendi kusuru ile artan zararını iade borçlusundan isteyemez. (Yargıtay 13.HD.2007/10044 E-2007/11280 K.)
Somut olayda davacı, ... 1.Noterliği aracılığı ile davalıya keşide ettiği 03.10.2013 tarihli ihtarname ile ihtarnamenin tebliğinden itibaren 15 gün içinde taşınmazın devir işleminin yapılmasını, aksi takdirde, ödenen peşinatın iadesi için dava açılacağını bilrdirmiş, iş bu ihtarname, davalı yana 19.11.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir. Eş söyleyişle davalı ihtarname ile verilen sürenin sona erdiği 05.12.2013 tarihinde temerrüde düşmüştür. Davacı ise 21.10.2014 tarihinde bu davaya açmakla davacının zararının artmasına neden olmuştur. Alacaklının, kendi kusurunun sonuçlarından yararlanamayacağının kabulü gerekir. Hal böyle olunca taraflar arasındaki hukuken geçersiz sözleşmenin ifasının imkansız hale geldiği tarihin, ihtarname ile verilen sürenin sona erdiği 05.12.2013 tarihi olduğunun kabulü gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda ise; ifanın imkansız hale geldiği tarih 21.10.2014 dava tarihi olduğu kabul edilmek suretiyle hesaplama yapılmıştır.
Bu durumda, mahkemece yapılacak iş; davacının 12.06.2007 tarihinde ödediği 40.000 TL"nin (enflasyon, tüketici eşya fiat endeksi, altın, döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar vs.) ortalamaları alınmak suretiyle 05.12.2013 tarihine ulaşacağı alım gücü yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan açıklayıcı, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Hakim, denkleştirici adalet ilkesi gereğince alacağın belirlenmesine yönelik ilkeleri re"sen uygulamalıdır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile hazırlanan bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.02.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
K A R Ş I O Y
Dava, tapulu taşınmazın haricen satışından kaynaklanan ödenen bedelin denkleştirici adalet ilkeleri uyarınca ulaştığı değerin istemine ilişkindir.
Her ne kadar çoğunluk tarafından "davacının davalıya gönderdiği ihtarname sonucu davalının temerrüdün oluştuğu 05.12.2013 tarih itibariyle akdin ifasının imkansız hale geldiği, harici satış sözleşmesi gereğince ödenen satış bedelinin 05.12.2013 tarihine göre denkleştirici adalet ilkelerine göre hesaplanacak ve bulunacak miktara hükmedilmesi gerektiği" gerekçesiyle mahkeme kararı bozulmuş ise de; mahkemece, dosya rapor hazırlaması için 07.04.2015 tarihli oturumda bilirkişiye verilirken harici sözleşme gereğince 12.06.2007 tarihinde ödenen satış bedelinin denkleştirici adalet ilkelerine göre dava tarihi itibariyle ulaştığı değerin belirlenmesi istenilmiş, davalı bu yöndeki ara kararına herhangi bir itirazda bulunmadığı gibi, mahkemece verilen talimat doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporu da davalının bizzat kendisine tebliğ edilmiş olmasına rağmen herhangi bir itirazı olmamıştır. Mahkeme, verdiği talimat doğrultusunda hazırlanan bilirkişi raporunu esas almak suretiyle sözleşme tarihinde ödenen 40.000 TL"nin dava tarihi itibariyle denkleştirici adalet ilkelerine göre ulaştığı değerin 75.304,53 TL olduğu kabul edilmek suretiyle bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş, davalı temyiz incelemesine başvuru dilekçesinde dahi bu yönü temyiz sebebi yapmamıştır. Davalının temyiz dilekçesinde "eksik inceleme sonucu verilen hükmün bozulmasını istiyorum" demesi kamu düzenini ilgilendirmeyen bu yönün re"sen dikkate alınmasını da gerektirmez. Hal böyle olunca itiraza uğramayan ve dahası temyiz sebebi dahi yapılmayan rapor doğrultusunda mahkemenin verdiği karar yerindedir. Bu neden ve gerekçelerle mahkeme kararının Onanması görüşünde olduğumuzdan, Sayın Çoğunluğun bozma gerekçelerine katılmamaktayız.