3. Hukuk Dairesi 2013/15867 E. , 2014/1367 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : KÜÇÜKÇEKMECE 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 27/02/2013
NUMARASI : 2010/909-2013/49
Taraflar arasında görülen istirdat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu arsa üzerinde bulunan binaların müvekkili tarafından yapıldığını, ortaklığın giderilmesi davası sonucu arsanın satılmasının ardından binalara ilişkin bedelin de içinde bulunduğu satış parasından davalıya ödeme yapıldığını, bu nedenle davalının müvekkili aleyhine sebepsiz zenginleştiğini iddia ederek; toplam 178.012,26 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımı yönünden reddi gerektiğini, diğer taraftan davacı ve dava dışı eski paydaşların arsa üzerine bina inşa ederken paydaş olan müvekkilinin muvafakatını almadıklarını, binayı inşa edip, kiraya vererek gelir elde ettiklerini, müvekkilinin bu durumdan sonradan haberdar olduğunu savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davalının, binaların davacı tarafından yapıldığını kabul ettiği, bu nedenle davalının binaların değeri kadar sebepsiz zenginleştiği belirtilerek; 178.011,86 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; tarafların birlikte malik oldukları arsa üzerinde bulunan binaları kimin yaptığı, binaların yapımına davalı hissedarın katkısının bulunup bulunmadığı, davalıya hisse oranında yapılan ödemenin onu sebepsiz zenginleştirip zenginleştirmediği ve sebepsiz zenginleşmenin varlığının kabulü halinde söz konusu zenginleşme miktarının ne kadar olduğu hususunda toplanmaktadır.
Dosya kapsamından; dava konusu arsa ile ilgili 14.06.1995 günü açılan ortaklığın giderilmesi davasının 15.11.2000 günü karara bağlandığı, 5692,73 m2"lik arsadaki ortaklığın satış yoluyla giderilmesine ve satış bedelinin tapudaki hisseleri oranında ortaklar arasında paylaştırılmasına karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin 11.01.2002 günü kesinleştiği, ardından diğer hissedarların davalı Petrol Ofisi Genel Müdürlüğü aleyhine tespit davası
açtıkları, arsa üzerindeki binaları kendilerinin inşa ettiğini, satış neticesinde elde edilecek arsa bedelinin hissedarlar arasında hisseleri oranında paylaştırılması, bina değerinin ise sadece davacı hissedarlar arasında paylaştırılmasını talep ettikleri, mahkemece, davacıların taleplerinin eda davasına konu olması gerektiği, eda davası açılabilecek durumlarda tespit istenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, bu arada hissedarlardan Faik Yılmaz ve Erdinç Bozan"ın hisselerini diğer hissedar E.. B.."a devrettikleri, satışına karar verilen taşınmazın 12.11.2009 günü yapılan açık artırma sonunda davacı hissedar E.. B.."a ihale edildiği, davacı E.. B.."ın bina bedeli olarak davalıya 147.117,75 TL ödediği, ayrıca 26.481,00 TL Kdv, 4.413,51 TL tapu harcı ödemek zorunda kaldığını iddia ederek eldeki davayı açtığı ve toplam 178.012,26 TL"nin davalıdan tahsilini talep ettiği, mahkemece bu istemin yazılı gerekçelerle kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Paydaşlardan birinin, müşterek taşınmaz mal üzerinde yaptığı bina nedeniyle diğer paydaşın mamelekindeki artış, bu binanın yapıldığı tarihte değil, şuyuu’nun giderilmesi yoluyla satışın yapıldığı ve bina dahil satış bedelinden payını aldığı tarihte gerçekleşir. O nedenle de haksız zenginleşme sebebiyle hükmedilecek miktar, binanın satış tarihinde, taşınmazın değerinde meydana getirdiği artış oranında olmalıdır. Diğer bir deyimle ortak taşınmaz mal üzerinde davacı paydaş bu binayı yapmamış olsa idi kaç liraya satılabileceği bilirkişiye tesbit ettirilmeli ve bilirkişinin bildireceği değerle mahkeme binalar dahil yapılan satışta elde edilen satış parası içinde bulunan binaya ait kısım ve bundan davalı paydaşların payına isabet eden bölüm orantı yapılarak hesaplanmalıdır.
Somut olayda davalı vekilinin cevap dilekçesindeki beyanından; binaların yapımından davalı hissedarın haberdar olmadığı, dolayısıyla binaların yapımında davalının katkısının olmadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda arsanın satışı, binalarla birlikte gerçekleşmiş olduğuna göre, mahkemece, satış bedelinden dolayı davalının davacı aleyhine sebepsiz zenginleştiği kabul edilerek hüküm tesisinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak hükme esas alınan İktisatçı-Mali Müşavir Bilirkişi tarafından hazırlanan raporda; muhtesatın satış bedeline katkı oranı usulünce saptanmamıştır. Raporda; arsa üzerinde binalar olmasaydı değerinin ne olacağı, binaların bina olarak değerinin ne olduğu, binaların arsanın toplam satış bedeline ne kadar katma değer sağladığı belirlenmemiş; satış parası içinde bulunan muhtesatlara ait kısım ve bundan davalı paydaşın payına isabet eden bölüm orantı kurularak hesaplanmamıştır.
Hal böyle olunca mahkemece; 3 kişilik uzman bilirkişi heyetinden alınacak rapor marifetiyle; kesinleşen izale-i şuyu dava dosyası ile satış dosyasındaki tüm deliller birlikte değerlendirilerek; muhtesatların değeri olarak belirlenen miktarın satış değerine katkı oranını usulünce saptanıp; bu orana göre taşınmazın ihalede gerçekleşen satış bedeli üzerinden muhtesatın artırılmış satış değeri bulunarak, davalının hissesine göre zenginleştiği ve iadeyle yükümlü olduğu miktar tespit edilerek hasıl olacak sonuç dairesinde hüküm tesis edilmesi gerekirken, davalının iadeyle yükümlü olduğu miktarın yanılgılı bir yöntemle hesaplandığı yetersiz bilirkişi raporu doğrultusunda yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan; harç makbuzunun incelenmesi neticesinde; dava değeri olarak 147.117,75 TL gösterildiği ve bu miktar üzerinden başvurma ve nisbi harcının davacıdan tahsil edildiği, buna rağmen mahkemece; davanın kabulü ile 178.011,86 TL"nin davalıdan tahsiline karar verildiği anlaşılmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanunu"nun 27 ve devamı maddelerinde dava açılırken eksik harç yatırılması halinde yapılması gereken işlemler açıklanmıştır.
Somut olayda; dava konusu hakkın değerinin para ile ölçülebilen haklardan olduğu açıktır. Dava, 492 sayılı harçlar Yasasının 16.maddesi ile 1 sayılı tarifedeki nisbi esas üzerinden harca tabi olup, dava değeri üzerinden binde 54 oranında hesaplanacak nisbi karar ve ilam harcının 1/4"ü anılan Yasanın 28.maddesi uyarınca peşin olarak alındıktan sonra yargılamaya devam olunması gerekir.
Hal böyle olunca mahkemece, yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe sonraki işlemlerin yapılamayacağını öngören 32.maddeye aykırı olarak, 147.117,75 TL üzerinden alınan nisbi harçla yetinilerek davaya eksik harçla bakılması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.