21. Hukuk Dairesi 2015/108 E. , 2015/3112 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
Davacı, iş kazası sonucu maluliyetinden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılardan ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere, temyiz edenin sıfatı ve temyiz nedenlerine göre davalı şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava, 09.07.1999 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu sürekli işgöremezliğe maruz kalan sigortalının maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, 29.635,88 TL maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın iş kazası tarihi olan 09.07.1999 tarihinden itibaren yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
Dosya kapsamından, zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin davalı şirket işçisi olduğu, olay günü davalı ..."nun kullanımındaki aracı ile direksiyon hakimiyetini kaybederek yoldan yaklaşık 20 metre dışarıda kablo döşeme işinde çalışan davalı şirket işçilerine çarptığı, sürücü davalı ..."nin olay anında alkollü olduğu, ayrıca kaza mahallinin meskun mahal olup davalının hızının yasal sınırların bir hayli üzerinde bulunduğu, hükme esas alınan kusur raporunda davalı şirketin kaza mahalline uyarıcı levha koyup sürücüleri uyarmadığı gerekçesi ile olayda kusurlu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
İnsan yaşamının kutsallığı çerçevesinde işveren, işyerinde işçilerin sağlığını ve iş güvenliğini sağlamak için gerekli olanı yapmak ve bu husustaki şartları sağlamak ve araçları noksansız bulundurmakla yükümlü olduğu olay tarihinde yürürlükte bulunan İş Kanunu"nun 77. maddesinin açık buyruğudur. Bu kapsamda işveren özen yükümlülüğü kapsamında alması gereken önlemleri almamış ve bu nedenle de zararlandırıcı bir olay meydana gelmiş ise akti yükümlülüğünü yerine getirmeyen işverenin bu zarardan sorumlu tutulacağı tartışmasızdır. Fakat işverinin almadığı yada eksik aldığı bu önlemler ile zararlandırıcı olay arasında nedensellik olması esastır. Diğer bir ifade ile eğer zararlı netice ile işverence hiç alınmayan yada eksik alınan önlemler arasında doğrudan bir bağ kurulamıyor ise bu zararlı neticeden işverenin sorumlu tutulması doğru olmayacaktır. Aksinin kabulü işverenin oldukça geniş sınırlar içeren akti sorumluluğunun sınırlarının dahada genişletilmesi olur ki bu kabul edilebilir bir hal değildir.
Bunun dışında şunu belirtilmekte de fayda vardır. Teknik bilgi gerektiren hallerde mahkemelerce konusunda uzman kişilerden bilirkişi raporu alınması gerekli olmakla birlikte bilirkişilerin raporundaki değerlendirmelerin mahkemelerce denetlenmesi, gerektiğinde mahkemece ek rapor alınması, ek rapora rağmen bilirkişi değerlendirmesinin oluşa uygun düşmediği tespit olunması halinde ise gerekirse bir başka bilirkişi heyetine olayın inceletilmesi gerekir.
Somut olayda 05.05.2011 günlü kusur bilirkişi raporu hükme esas alınmışsa da varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Anılan bu raporda davalı işverene “yola uyarıcı levha koyup sürücüleri uyarmadığı” gerekçesine dayanarak kusur izafesi kabul edilebilir nitelikte değildir. Zira yukarıda da değinildiği üzere 09.07.1999 tarihli kaza sonrası düzenlenen olay yeri tutanakları, yürütülen ceza soruşturması ve tüm dosya kapsamından davalı sürücü ..."nin olay günü alkollü olduğu, meskun mahalde aracıyla oldukça hızlı seyrettiği, kendisini hatalı sollayan ve bu nedenle karşı yönden gelen kamyon ile kafa kafaya gelen dava dışı bir başka sürücünün davalı ..."nin aracı önüne aniden geçmesinin de bu kazanın oluşunda etkili olduğu hususlarında tartışma yoktur. Bunun yanında olay yeri krokisinden anlaşıldığı üzere davalı ...nin olay günü Afyon istikametinden ... istikametine gittiği, kazalı davacının da içerisinde bulunduğu işçilerin ise davalı ..."nin seyir ettiği yol tarafında değil de karşı yönünde yani ... istikametine giden yol bölümünde çalıştıkları anlaşılmaktadır. Buna göre zaten meskun mahalde seyretmesine göre hızını azaltması gerekirken azaltmayan davalı ..."nin olay yerine uyarı levhası konulması halinde hızını azaltacağının kabulü doğru olmadığı gibi böyle bir uyarının konulması zaruretinden bahsedilmesi halinde ise kuşkusuz ki bu uyarı levhalarının işçilerin çalıştıkları istikamete konulması gerektiği de tartışmasız bir durumdur. Oysa ki somut olayda kazalının bulunduğu yön ile davalı ...nin seyir halinde olduğu yön farklıdır. İşçileri Denizli"ye giden istikametinde çalışırken Afyon istikametinden giden araçları ikaz için uyarı levhası koymasını İşverenden beklemek onun özen yükümlülüğünün sınırlarının genişletilmesi olur ki bu husus kabul edilebilir değildir. Hal böyle olunca davalı işverene yazılı gerekçelerle kusur izafe eden 05.05.2011 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alınması doğru olmayıp tüm kusurun davalı ... ile dava dışı plakası tespit edilemeyen araç sürücüsünde olduğu açık olan olay içerisinde davalı işveren bakımından davanın reddi yerine kabulü usul ve yasaya aykırıdır
Mahkemece yukarıda açıklanan maddi ve hukuksal olgular dikkate alınmadan, yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 23/02/2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.