3. Hukuk Dairesi 2013/17071 E. , 2014/1660 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÜYÜKÇEKMECE 1.AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/02/2013
NUMARASI : 2011/1891-2013/140
Taraflar arasında görülen kişisel eşyanın iadesi davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalının 19.07.2006 tarihinde evlendiklerini, yaklaşık iki ay evli kaldıktan sonra davalının davacıyı evden kovduğunu, ev eşyaları ile evlilik sırasında takılan trabzon set takımının (kolye, bilezik, küpe) davalıda kaldığını belirterek, eşyaların aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedeli olan 10.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı cevabında; davacının dava dilekçesinde belirttiği bir kısım ev eşyalarının evde olduğunu, her zaman gelip alabileceğini, bir kısım eşyalarla ilgili talebinin yerinde olmadığını, ayrıca dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının ise davacıya takılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; ev eşyalarıyla ilgili talebin kısmen kabulüne, ziynet eşyalarına yönelik talebin ise davacı tanıklarının trabzon set takıldığı yönündeki beyanları dışında, takının altın olup olmadığı niteliği ve varlığı konusunda başkaca delil bildirilmediği gerekçesiyle, reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yerleşmiş Yargıtay kararlarında da belirtildiği gibi, evlilik sırasında kadına takılan ziynet eşyaları kim tarafından alınmış olursa olsun ona bağışlanmış sayılır, ona iadesi gerekir.
Yasada aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür (M.Y.md.6). Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Somut olayda; davacı, evlilik sırasında Trabzon set takımı takıldığını, ancak belirtilen ziynetlerin davalıda kaldığını ileri sürmüş, iddiasını ispat için tanık deliline dayanmış, duruşmada dinlettiği tanıklardan N.. K.. davacıya Trabzon set takımı denilen bileklik, kolye ve küpeden oluşan ziynet eşyasının takıldığını, tanık D.. K.. ise Trabzon burma bilezik ile başka ziynet eşyalarının takıldığını beyan etmiştir.
Davalı ise; davaya konu edilen ziynet eşyalarının davacıya takılmadığı yönünde beyanda bulunmuş bu beyanı dışında, iddiasını ispat için tanık dahil hiçbir delile dayanmamıştır.
Davacının iddiasını ispat için dinlettiği tanıklar, somut, görgüye dayalı beyanda bulunmuşlardır. Beyanları, soyut ve davacıdan aktarılmış değildir. Bu nedenle, davacının dinlettiği tanık beyanlarının hükme esas alınması gerekirken, mahkemece davacı tanıklarının Trabzon set takıldığı yönündeki beyanları dışında, takının altın olup olmadığı niteliği ve varlığı konusunda başkaca delil bildirilmediği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece; somut ve görgüye dayalı beyanda bulunan davacı tanıkları tekrar celpedelip dinlenerek, davaya konu edilen ziynet eşyalarının, nitelik, miktar, gram ve ayarları konusunda ayrıntılı beyanları alınmak suretiyle, sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 06.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.