3. Hukuk Dairesi 2013/17287 E. , 2014/1817 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 19. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2012
NUMARASI : 2012/173-2012/593
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili ile birleşen davada davalı MEB vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; davalı İl Özel İdaresinin muhtelif aboneliklerinde tükettiği su bedellerini ödemediğini ileri sürerek; fazlaya ait hakkı saklı kalmak üzere 6.569.741,94 TL alacağın faiz ve KDV si ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Birleştirilen 2006/404 Esas sayılı davada ise davacı vekili; aynı vakıalara dayanarak 6.569.741,94 TL alacağın faiz ve KDV si ile birlikte davalı M.. B..ndan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar vekilleri, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davalı İl Özel İdaresi aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine, davalı M.. B.. aleyhine açılan birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı vekili ile davalı M.. B.. vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 13. Hukuk Dairesince hükmün "... Dava konusu olayda, talep edilen su bedeli ve ferilerinin 6111 sayılı kanun kapsamında kaldığı; davalının, tasfiye yasası niteliğinde bulunan 6111 sayılı yasadan yararlanma hak ve imkanına sahip olduğu sabittir. Davalı M.. B.., 6111 sayılı yasadan yararlanmak için başvuruda bulunduklarını ve ödeme yaptıklarını temyiz aşamasında bildirmiştir. Hal böyle olunca mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren 6111 sayılı yasanın dava konusu olayda uygulanıp uygulanmayacağı yönünde araştırma ve değerlendirme yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi için kararın bozulması gerekmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece; görüşüne başvurulan bilirkişiden aldırılan 10.09.2012 ve 29.11.2012 tarihli raporlar uyarınca davalı İl Özel İdaresi aleyhine açılan davanın husumet nedeni ile reddine, davalı M.. B.. aleyhine açılan birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davacı vekili ile davalı M.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacı tarafın davalı İl Özel İdaresi hakkında verilen hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2- Tarafların birleşen davada verilen hükme yönelen temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Bozma sonrasında, davacı tarafça dosyaya sunulan belgeler ile bu belgeler üzerinde yapılan inceleme sonucunda hazırlanan bilirkişi raporlarından; davaya konu edilen borcun bir bölümü hakkında 6111 sayılı yasadan yararlanmak amacıyla davalı bakanlık tarafından başvuruda bulunulduğu anlaşılmakta olup, taraflar arasında da bu hususta bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, 6111 sayılı yasadan yararlanan abonelik sayısı ve buna bağlı olarak yargılama sırasında ödenilen borç tutarı hakkındadır.
Bu konuda mahkemece görüşüne başvurulan bilirkişi, bozma sonrası verdiği 29.11.2012 tarihli raporunda; vermiş olduğu 10.09.2012 tarihli raporun davacı tarafça 09.07.2012 tarihinde dosyaya sunulan belgelere göre hazırlandığını, davalı bakanlık tarafından aboneliklere ait bir ödeme belgesinin dosyaya ibraz edilmediğini, ayrıca davacı tarafça 26.11.2012 tarihinde sunulan belgeden ise davalının ilk rapordan sonra bazı aboneliklere ait borçları ödediğinin anlaşıldığını, ancak her rapordan sonraki tarihlerde yapılan ödemeler nedeni ile yeniden rapor yazılması ve borçların güncellenmesinin söz konusu olamayacağını bildirmiştir. Oysa yukarıdaki bozma ilamında da açıklandığı üzere, davalı bakanlık ilk kararı temyiz ettiği esnada 6111 sayılı yasadan yararlanmak için başvurduğunu bildirerek ilgili belgeleri temyiz dilekçesi ekinde mahkemeye teslim ettiği gibi, bozma sonrasında da aldırılan ilk bilirkişi raporu üzerine sunduğu itiraz dilekçesi ekinde konuya ilişkin diğer belgeleri sunmuştur. Öte yandan, anılan bilirkişi raporunda davalı bakanlık tarafından yapıldığı belirlenen ödemelerin; 6111 sayılı yasa kapsamında yapılan yararlandırma nedeniyle taksitlendirilmiş ödemeler mi yoksa bu yasadan yararlandırılmayan diğer aboneliklere ait borçların ödenmesi mi olduğu konusunda bir değerlendirme yer almamaktadır. Şu durumda, aldırılan bilirkişi raporlarının, davalı bakanlık tarafından yapılan ödemelere ilişkin yeterli değerlendirmeyi içermediği gibi davalı tarafça sunulmuş olan deliller incelenmeden hazırlanmış olduğu, dolayısıyla raporların hüküm vermeye yeterli olmadığı ortadadır.
Bundan ayrı, yargılama sırasında 6111 sayılı yasa uyarınca ödenilen alacak kalemi yönünden davanın konusuz kalması nedeniyle hüküm kurulmasına yer olmadığına ve buna bağlı olarak yapılan yargılama giderlerinin kime yükletileceği hakkında karar verilmesi gerekirken, bu alacak kalemi yönünden davanın reddine karar verilmesi ve dolayısıyla yargılama giderleri yönünden yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırıdır.
Katip. R.S ( 2986)
Karşılaştırıldı.M.Ş-H.H
Öte yandan; 6111 sayılı yasadan yararlandırılmayan aboneliklere ait işlemiş faiz yönünden hesaplama yapılabilmesi için, ilgili abonelik sözleşmelerinin celbedilerek incelenmesi ve bu sözleşmelerdeki faize ilişkin düzenlemeler gözönüne alınarak faizin türünün ve oranının belirlenmesi zorunluluk arzetmektedir. Ne var ki, görüşüne başvurulan bilirkişi, bozma öncesi hazırlamış olduğu 20.07.2009 tarihli raporunda; dava dosyasında abonelik sözleşmelerinin sadece kapak (ilk) sayfalarının bulunduğunu, iç sayfalar bulunmadığından sözleşme ile kararlaştırılmış olan faiz türü hakkında bilgi sahibi olunamadığını, bu nedenle Tarifeler Yönetmeliğinin yayımlandığı 01.01.1988 tarihinden öncesine ait aboneliklerde yasal faiz, bu tarihten sonrasına ait aboneliklerde ise ilk ay için %10, takip eden aylarda % 5 ve 28.09.1995 tarihinden sonrası için 6183 sayılı yasada öngürülen oranda faizin hesaplamaya esas alındığını bildirmiştir. Bu durumda, bilirkişi raporunun işlemiş faiz yönünden de hüküm kurmaya yeterli olmadığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, mahkemece; öncelikle davaya konu aboneliklere ait sözleşmelerin asılları veya onaylı suretleri davacı taraftan celbedilmeli, devamında taraflarca sunulan belgeler ile abonelik sözleşmeleri göz önüne alınmak ve değerlendirilmek suretiyle denetime elverişli yeni bir bilirkişi raporu alınmalı ve sonucuna göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmelidir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.