23. Hukuk Dairesi 2014/9343 E. , 2015/7095 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ: Ayvalık 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 13/06/2014
NUMARASI : 2010/233-2014/294
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, dosya içerisinde tebligat için mürafaa pulu bulunmadığından duruşma isteminin reddedilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili; müvekkilinin, davalı kooperatif üyesi Y.. A.. üyelik hakkını devraldığını, davalı kooperatifçe yönetim kurulunun 05.12.1993 tarih ve 49 sayılı kararı ile üyeliğinin kabul edilerek ortaklık senedi düzenlendiğini, davalı kooperatifçe müvekkiline gönderilen yazıda, 14.07.1997 tarihli kur"a çekim tutanağına göre, M blok 3 nolu bağımsız bölümün müvekkiline isabet ettiğinin belirtildiğini, kendisine bu dairenin teslim edildiğini ve halen müvekkilinin oğlunun oturduğunu, davalı kooperatifçe ferdileşme işlemleri tamamlanarak diğer kat maliklerinin tapularının verildiğini, parasal yükümlülüklerini dava dilekçesine eklediği bonolara ve makbuzlara göre yerine getirmiş ve diğer ortaklara tapuları verilmiş olmasına rağmen müvekkiline tapu verilmediğini, bu konuda kooperatife ihtarname gönderildiğini ve ihtarnamenin 29.01.2010 tarihinde kooperatif başkanına tebliğ edilmiş olduğunu, davalı kooperatif tarafından hiçbir işlem yapılmayarak müvekkilinin mağdur edildiğini ileri sürerek, kur"a ile müvekkiline isabet eden M blok 3 nolu bağımsız bölümün müvekkili adına tapuya kayıt ve tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının kooperatif üyesi olduğunu, davacıya M blok 3 nolu bağımsız bölümün isabet ettiğini, davacının genel kurul kararı ile belirlenen aidatlarını ödemediğini, hisse devraldığı sırada kooperatifin eski yöneticilerine verdiği senet dışında başka bir ödeme yapmadığını, senedin de kooperatif kayıtlarında yer almadığını, kooperatifin eski yöneticilerinin kooperatifi usulsüz yönetmeleri ve zimmet suçundan dolayı ağır ceza mahkemesinde yargılanarak ceza aldıklarını, davacıya borçlu olduğunun bildirilmesine rağmen bu bildirimlere itibar etmeyerek hak sahipliği iddiasını sürdürdüğünü, davacının genel kurul kararlarına göre aidatlarını ödemediği için 04.05.1999 tarihli birinci ihtarname ve 02.07.1999 tarihli ikinci ihtarnamenin gönderilmesine ve davacıya tebliğ edilmesine rağmen ödeme yapmaması üzerine 25.08.1999 tarihli ihtarname ile üyeliğine son verildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; davacının parasal yükümlülüklerini yerine getirmediği, kooperatif yönetimince kendisine bu hususta ihtarlarda bulunulduğu, ihtarda verilen sürelere rağmen yapılması gereken ödemelerin yapılmadığı, bunun üzerine kooperatif yönetiminin haklı sebeple davacıyı ortaklıktan çıkardığı, davacının ortaklıktan çıkarılma kararına süresinde itiraz etmediği ve kararın kesinleşerek, üyeliğin usulüne uygun şekilde son bulduğu, son bulan üyeliğe dayalı tapu iptali ve tescil istenemeyeceği gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, kooperatif ortaklığına bağlı tapu iptal ve tescil işlemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, dava konusu M blok 3 nolu bağımsız bölümün 14.07.1997 tarihli kur"a tespit tutanağına göre davacıya isabet ettiği, tapu kaydının davalı kooperatif adına kayıtlı olduğu anlaşılmış olup, dava konusu dairede, dava tarihinden önce ve halen davacının oğlunun oturmakta olduğu dava ve temyiz dilekçesinde ileri sürülmüştür. Davacı vekilinin 12.08.2010 tarihli cevaba cevap dilekçesine eklediği aslı davacı vekilince onaylı tarihsiz belge fotokopisinde, Y.. A.., kooperatife 50.000,00 TL senet dışında borcu bulunmadığı, bu kişinin kooperatife yaptığı hizmetler karşılığında, bu bedelle kendisine bir daire verileceği, bu senedi Y.. A.. 30.08.1994 tarihinde ödeyeceği belirtilmiş, yönetim kurulu başkan ve başkan yardımcısı, iki tanık huzurunda bu belgeyi imzalamıştır. Davacı vekilince, bu dilekçede, üyeliğin borçsuz devir alındığı ileri sürülmüştür. Dosyada devir sözleşmesi ve ortaklık senedinde geçen 49 sayılı yönetim kurulu kararı bulunmamaktadır. Davacı vekili, dava sırasında verdiği 03.06.2014 tarihli dilekçesinde ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, davalının 1999 yılındaki borç ödenmesini isteyen ihtarından sonra dava tarihine kadar hiçbir işlem yapılmadığını, bu nedenle kazanılmış hak doğduğunu, müvekkilinin Y.. A.. peşin bedelli üyeliğini devir alıp, 05.12.1993 tarih ve 49 sayılı yönetim kurulu kararı ile aynı koşullarda üye yapıldığını, Y.. .. borcu varsa ondan tahsili gerektiğini, ödenmiş ise bu paranın yöneticilerin uhdesinde kalmış olup olmadığının araştırılması gerektiğini, davacının bir borcu bulunmadığını, borçsuz olarak üyeliği devir aldığını, tanık Y.. A.. keşif sırasında alınan yeminli ifadesinde, kooperatife arsa bulması karşılığında daire verilmesi sözü nedeniyle oluşan peşin bedelli üyeliği davacıya devrettiği yönünde beyanda bulunduğunu ileri sürmüştür. Gerçekten de tanık keşifte bu yönde beyanda bulunmuştur. Davalı vekili, bilirkişi raporuna itirazında, Y.. A.. ve davacının peşin bedelli üye olmadığını, bu yönde yönetim kurulu ve genel kurulu kararı bulunmadığını, Y.. A.., para ödemeden daire verildiğinden bahisle, ödeme yapmadığını keşifte beyan ettiğini, 50.000,00 TL"nin ödenip ödenmediğinin kooperatif kayıtlarından incelenmesi gerektiğini, devir sözleşmesi bulunmadığını savunmaktadır.
Kooperatif ortaklığı, kooperatif yetkili organlarının bu hususta alacağı açık bir kararla gerçekleşebileceği gibi, bu hususta açık bir karar olmasa bile kooperatifin bu kişi ile üyesi sıfatıyla yazışmalar yapması, onu genel kurullara çağırması, belirli miktarda ödeme kabul etmesi veya konut tahsis ve teslim etmesi ve tadilata izin vermesi, tahliye etmemesi, ecri misil istememesi şeklinde somut ilişkiler ile zımnen de gerçekleşebilir.
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 16/son maddesine göre, çıkarma kararı kesinleşinceye kadar ortakların, hak ve yükümlülükleri devam eder. İhraç kararı alınsa dahi kesinleşmesine kadar yapılan ödemeler, mevcut ortaklığın kapsamında yapılması gereken ödemeler olup, zımni yeni bir üyeliğe esas alınması gereken ödemeler değildir. İhraç kararın kesinleşmesinden sonra yapıldığı kooperatifçe bilinerek kabul edilen ödemeler bu şekilde benimsenmiş ise, zımni üyeliğe konu olabilir. Davacıya 1997 yılında kur"a ile isabet eden dairede onun izni ile oğlu oturuyorsa, ihraç kararını tebliğe çıkartan 25.08.1999 tarihli ihtarnamenin tebliğ tarihine 3 ay eklenmesi halinde ulaşılacak kesinleşme tarihi muhtemelen 1999 yılı içerisinde bir tarih olacağından, bu tarihten itibaren dava tarihi olan 09.04.2010 tarihine kadar kooperatifçe davacının veya onun izni ile oturuyorsa oğlunun daireden tahliyesi ile ilgili uzunca bir süre herhangi bir işlem yapılmamış ya da ecrimisil talep edilmemiş ya da ihraç kararının kesinleşmesini bilerek aidat ya da genel gider tahsilatı yapılmış ya da genel kurula çağırılmış ise zımni üyeliğin oluştuğunun kabulü gerekir. Bilirkişinin çözümünü yaptığı CD içeriğine göre, davacının 2009 yılı genel kuruluna katıldığı ve peşin bedelli üye olduğunu anlattığı da anlaşılmaktadır. Somut olayda, 18.08.1999 tarihinde yönetim kurulu ihraç kararı almış olup, Ayvalık 2. Noterliği"nin 25.08.1999 tarihli 7692 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, davacının ortaklıktan çıkarma kararının tebliğe çıkartılmış olduğu anlaşılmış, gerek bilirkişi tarafından, gerekse de mahkemece ortaklıktan çıkarma kararının davacıya tebliğ edildiği kabul edilmiş ise de dosyada, ihraç kararının davacıya tebliğine ilişkin tebliğ belgesine rastlanmamıştır. İhraç kararının tebliğ edildiğini ve kararın kesinleştiğini davalı kooperatif kanıtlamalıdır. Bu hususun kanıtlanamaması halinde, ihraç kararına rağmen üyelik devam eder. Davalıya ihraç kararının tebliğ edildiğine ilişkin belge sunması için süre verilmesi, sunması halinde ihraç kararının kesinleşmesinden sonra zımni yeni bir üyeliğin oluşup oluşmadığı üzerinde durulması, oluşmadığının kabulü halinde şimdiki gibi davanın reddine karar verilmelidir.
Öte yandan, davacı peşin bedelli üyeden üyelik devir aldığı için kendisinin de peşin bedelli üye olduğunu ileri sürmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 23. maddesi uyarınca ortaklar, hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadır. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi gerekmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin bedel ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve altyapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsenmedikçe, 1163 sayılı Kanun"un 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz. Genel kurulca önceden ya da sonradan açıkça alınan bir karar ile üyenin peşin bedelli ortak olarak kabul edilmediğinin belirlenmesi halinde; üyeden inşaat finansmanı için uzunca bir süre aidat istenilmemişse ya da bilançolarda, hesap cetvellerinde, faaliyet raporlarında, genel kurullarda ve üye kayıt defterlerinde bu yönde bir borç kaydı yer almamışsa, üyenin peşin bedelli ortak olduğunun kooperatifçe zımnen benimsendiği ve sadece genel yönetim ve altyapı giderlerinden sorumlu olduğu sonucuna varılması gerekir. Bu ilkelere göre, Yı.. A.., dolayısıyla ondan üyeliği devir alan davacının peşin bedelli üye olup olmadığı üzerinde yeterince durulmalıdır.
Kural olarak, kooperatif ortağının tapu iptali ve tescil talebinde bulunabilmesi için davaya konu edilen taşınmaza yönelik olarak davalı kooperatife karşı tüm edimlerini yerine getirmiş olduğunu, hiçbir ediminin kalmadığını, diğer üyelerle eşit durumda olduğunun kanıtlanması gerekmektedir. Ayrıca, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 23. maddesinde karşılığını bulan nispi eşitlik ilkesi gereğince, kooperatif ortakları hak ve yükümlülüklerde eşit olup, kooperatif aynı durumdaki ortaklarına eşit işlem yapmak zorunda olduğundan, davacı ile aynı durumda olan birçok ortağa borca rağmen tapularının verilip verilmediğinin belirlenmesi gerekir.
Bu durumda mahkemece, kooperatif defter, kayıt ve belgelerinin öncelikle davalı kooperatiften istenilmesi, ibraz edilmezse kooperatifin adresinde defter ve kayıtların incelenmesi için keşif yapılması, buna rağmen inceleme yapılamaz ya da defter ve belgelere ulaşılamaz ise anasözleşmenin 40. maddesi uyarınca Ticaret Sicil Memurluğu"ndan, mümkün olmazsa kooperatif anasözleşmesinin 41. maddesi uyarınca Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü"nden, kooperatifin bilançosu, gelir gider cetvelleri, yönetim ve denetim raporları, genel kurul tutanakları, ortaklık cetvelleri, kur"a ve tahsis belgeleri celbedilip kooperatif konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yaptırılarak, davacının peşin bedelli ortak olduğunu iddia ettiği, davalı tarafın da davacının normal ödemeli ortak olup, aidat borcunu ödemediğini savunduğu gözetilerek, davacının ortaklığının niteliği belirlenip, ortaklığının niteliğine göre kooperatife karşı parasal yükümlülüğü ve borcu olup olmadığı, varsa borca rağmen, aynı statüde olan diğer ortaklara tapusunun verilip verilmediği araştırılıp, davacının dava tarihi itibariyle parasal yükümlülüğü ve borcu bulunduğunun ve parasal yükümlülüğü ve borcu olan aynı statüdeki diğer ortaklara borca rağmen tapuları verilmediğinin tespiti halinde şimdiki gibi davanın reddine, davacının parasal yükümlülüğü ve borcu bulunmadığının ya da bulunup ta, parasal yükümlülüğe ve borca rağmen aynı statüdeki diğer ortaklara tapularının verildiğinin tespiti halinde ise davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayanarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Kabule göre; ortaklık hak ve sıfatına bağlı olarak dava açan kişinin, şayet yargılama sırasında bu sıfatı sona erecek olursa artık davayı takip ve sonuçlandırmakta hukuki yararı kalmaz. Zira, bu husus dava koşulu olup, davacının bu sıfatının yargılama sonuna ve hükmün kesinleşmesine kadar devam etmesi zorunludur ve bu yön mahkemece re"sen gözönünde bulundurulmalıdır.
Bu durumda mahkemece, davacı hakkındaki ihraç kararının kesinleştiği kabul edildiğine ve davacının üyelik sıfatının devamına bağlı olan davasında hukuki yararı kalmadığına göre, HMK"nın 114/1-h, 115/2. madde hükmü gereğince hukuki yarara ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ile hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.