Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/18032
Karar No: 2014/1951
Karar Tarihi: 11.02.2014

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2013/18032 Esas 2014/1951 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2013/18032 E.  ,  2014/1951 K.

    "İçtihat Metni"


    MAHKEMESİ : GEBZE 2. ASLİYE HUKUK (TİCARET) MAHKEMESİ
    TARİHİ : 13/12/2012
    NUMARASI : 2007/158-2012/630

    Taraflar arasında birleştirilerek görülen menfi tesbit ve alacak davalarının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davalı-birleşen davada davacı vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde davalı-birleşen davada davacı vekili Av. Şafak Çolak geldi. Başka gelen olmadı. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin daha derinlemesine incelenmesi ve bu konuda bir araştırma yapılması gerektiği heyetçe zorunlu görüldüğünden, Yargıtay Kanununun 24/1 ve Yargıtay İç Yönetmeliğinin 21/3 maddeleri uyarınca görüşmenin 11.02.2014 günü saat 14.00’e bırakılması uygun görüldü.
    Belirli gün ve saatte dosyadaki bütün kâğıtlar okunarak, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili dilekçesinde; müvekkili şirketin, davalı şirketin elektrik abonesi olduğunu ve 11.03.1997 tarihinde yapılan protokol ile müvekkilinin işyerine elektrik bağlandığını; bu protolden sonra da yapılan kontroller ile herhangi bir hata, kusur veya kötü niyete ilişkin tutanaklara yansıyan bir hadise olmadığı halde davalının endeks çarpanının sehven hatalı esas alındığı bildirerek 14.02.2007 tarihli fatura ile 841.245,88 TL tahakkuk ettirdiğini, müvekkilinin itirazı üzerine davalının 30.03.2007 tarihli fatura ile 882.061,31 TL tahakkuk ettirildiğini bildirdiğini, davalının bu talebinin keyfi ve yasalara uygun olmadığını, kaldı ki sehven yapılan bir hata ile en fazla geriye doğru 1 yıllık dönem için talepte bulunabileceğini, oysa davalının geriye doğru 8 yıllık bir süreye dayalı olarak eksik tahsilat talebinde bulunduğunu ileri sürerek; 30.03.2007 tarihli fatura ile talep edilen 882.061,31 TL yönünden müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
    Davalı vekili cevap dilekçesinde; 09.02.1999 tarihinde davacı şirkete ait işyerinde yapılan test ile akım trafo oranlarının 15/5 A olarak belirlendiğini, ancak müvekkili şirkete bağlı görevlilerin gerekli prosedürü uygulamadan gerçekleştirdiği test sonuçlarının hatalı olabileceğini, 10.09.2006 tarihinde yapılan testte ise akım trafo oranlarının 30/5 A olarak belirlendiğini, buna göre çarpan farkının düşük uygulanması nedeniyle geçmiş dönemlerde davacıya % 50 oranında eksik fatura tahakkuk ettirildiğini, bu nedenle Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 23. maddesi uyarınca davacıya ilk testin yapıldığı 09.02.1999 ila 08.11.2006 tarihleri arasındaki dönem için 841.245,88 TL tutarındaki faturanın tahakkuk ettirildiğini, davacının itirazı üzerine yapılan inceleme sonucunda hatanın başlangıcının işyerine ilk elektriğin verildiği 11.03.1997 tarihinin olduğunun saptanması nedeniyle ilk faturanın iptal edildiğini ve davaya konu 882.061,31 TL tutarındaki faturanın tahakkuk ettirildiğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Birleşen 2007/235 Esas sayılı davada ise; asıl davanın konusunu oluşturan 882.061,31 TL tutarındaki faturadan kaynaklanan alacağın faizi ile tahsili talep edilmiştir.
    Mahkemece; trafoları mühürleme ve sonrasındaki sürecin kontrolünün ve sorumluluğunun davalı dağıtım şirketinde olduğu, davacı abonenin de tükettiği enerjiden istifade ettiği gözetildiğinde davalının 08.11.2005 ila 08.11.2006 tarihleri arasındaki 1 yıllık döneme isabet eden 165.249,31 TL yi talep edebileceği, ancak BK. nun 44. maddesi uyarınca bu miktardan % 50 oranında hakkaniyet indirimi yapılması gerektiğinden bahisle; asıl davanın kısmen kabulüne, 882.061,31 TL olan fark faturası nedeniyle davacının davalıya 82.624,65 TL borçlu olduğunun tespitine, 16.524 TL icra inkar tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, birleşen 2007/235 Esas sayılı davanın da kısmen kabulü ile 82.624,65 TL"nin faturadaki son ödeme tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, Davacı vekili tarafından asıl davada verilen icra inkar tazminatına hasren, davalı vekili tarafından ise asıl ve birleşen davaya yönelik olarak temyiz edilmiştir.
    1- Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    İİK. nun 72. maddesinin birinci fıkrası, borçlunun, hakkında icra takibi yapılmasından sonra menfi tespit davası açabileceği gibi, henüz böyle bir takip yapılmadan da bu yola gidebileceğini öngörmüş; ikinci fıkrada, takipten önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkemenin, talep üzerine ve teminat alarak, takibin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebileceği düzenlenmiştir. Maddenin dördüncü fıkrası ise, borçlunun açtığı menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması (davanın reddedilmesi) durumunda, ihtiyati tedbir kararının kalkacağını, davanın reddine dair kararın kesinleşmesi durumunda da, alacaklının ihtiyati tedbir kararı nedeniyle alacağına kavuşmakta gecikmesinden doğan zararının aynı davada karara bağlanacağını, bu zararın hiçbir surette % 20 oranından daha az tayin edilemeyeceğini öngörmektedir. Böylece, alacaklının icra takibi yapmasının mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararıyla önlendiği; eş söyleyişle, ihtiyati tedbir kararı nedeniyle alacaklının icra takibi yapamadığı durumlarda dahi, anılan tazminata hak kazanacağı kabul edilmiştir.
    Kısaca, İ.İ.K. nun 72/4 maddesinde alacaklı yararına öngörülen tazminat, alacaklının bir icra takibi yapmış olması koşuluna bağlı değildir: Yapılmasına hukuken olanak bulunan bir takibin, borçlunun 2. fıkra çerçevesinde aldığı ihtiyati tedbir kararı nedeniyle yapılamamış olması halinde de, eğer koşulları gerçekleşmişse, alacaklı yararına anılan tazminata hükmedilebilir. Nihayet, söz konusu tazminata hükmedilebilmesi için, borçlunun menfi tespit davasını açmakta iyi niyetli olup olmadığının araştırılıp saptanmasına da gerek yoktur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, İkinci Baskı, Sf 376, 377, HGK. nun 20.11.2002 günlü ve 2002/4-914 E. 2002/999 K. Sayılı ilamı).
    Bu ilke ve kural ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Davacı borçlu tarafından alınan ihtiyati tedbir kararıyla, davalı alacaklının icra takibi yapmasının önlendiği açıktır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında, yasanın, icra takibi yapabilecek durumdaki alacaklıya tanıdığı hakları, bu yola gitmesine dahi gerek bulunmayan alacaklıya evleviyetle tanımış olduğunun kabulü gerekeceğinde kuşkuya yer olmamalıdır.
    Buna göre, mahkemece; menfi tesbit davasının kısmen reddi nedeni ile davalı yararına tazminata hükmedilmesine ilişkin kararda bir isabetsizlik bulunmamakta olup, davacı vekilinin bu yöne ilişen temyiz itirazlarının reddi ile verilen hükmün ONANMASINA,
    2- Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
    Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle davalı dağıtım şirketinin çarpan farkını yanlış uygulaması nedeniyle davacı abonenin durumunu ağırlaştırmış olmasına ve bu nedenle 818 sayılı BK. nun 98/2 maddesi atfı ile abonelik sözleşmesine aynı kanunun 44. maddesinin uygulanması suretiyle, birleştirilen davaların konusunu oluşturan alacak miktarından indirim yapılmasında bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı tarafın sair temyiz itirazları yerinde değildir.
    Ancak, temyiz yolu ile dairemizin önüne gelen uyuşmazlık; davalı dağıtım şirketinin, çarpan farkını yanlış uygulayarak hatalı ödeme bildiriminde bulunması nedeniyle, bu olayda kusuru bulunmayan davacı abonenin sorumlu tutulacağı sürenin ne olacağı noktasında toplanmaktadır.
    Öncelikle, davanın yasal dayanağını oluşturan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 44. maddesi ile Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 23. maddesinin irdelenmesinde yarar vardır.
    09.11.1995 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin "Abonenin Kusuru Dışındaki Hususlar" başlıklı 44. maddesinde; "Abonenin kusuru dışında olan hususlara kaçak elektrik işlemi uygulanmaz. Ancak kaçak ve usulsüz elektrik kullanımı dışında kalan hatalı okuma, hatalı hesaplamalar sonucunda şirket veya müşteri lehine doğan alacaklarda doğru kaydetmiş sayaç değerleri var ise sayaç değerleri, yok ise 41 inci maddeye göre ortalama aylık tüketim hesaplanarak ait olduğu tüketim dönemlerindeki birim fiyatlar dikkate alınmak suretiyle fatura düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
    Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğini yürürlükten kaldırarak 01.03.2003 tarihinde yürürlüğe giren Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 23. maddesinde ise; "Ödeme bildirimine ilişkin hatalar; hatalı sayaç okunması, yanlış tarife veya yanlış çarpım faktörü uygulanması, tüketim miktarı ve/veya bedelinin hatalı hesaplanması ya da mükerrer ödeme bildirimi düzenlenmesi gibi hususlardır.
    Hatalı bildirimlere karşı, müşteri tarafından fatura tebliğ tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde perakende satış şirketine itiraz edilebilir. İtirazın yapılmış olması ödeme yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. İtiraza konu tüketim bedeli ile müşterinin bir önceki tüketim döneminde ödemiş olduğu tüketim bedeli arasındaki farkın yüzde otuzdan fazla olması durumunda müşteri, bir önceki dönem tüketim bedeli kadarını son ödeme tarihinden önce ödeyebilir. Bu durumda müşteriye 24 üncü madde hükümleri uygulanmaz.
    İtiraz, perakende satış lisansı sahibi tüzel kişi tarafından başvuru tarihini izleyen en geç on iş günü içerisinde incelenerek sonuçlandırılır.
    İtirazın dağıtım şirketini ilgilendiren hususlarla ilgili olduğunun tespit edilmesi halinde, itiraz geliş tarihinden itibaren perakende satış lisansı sahibi tarafından iki iş günü içerisinde dağıtım şirketine iletilir. Dağıtım şirketi itirazın kendisine ulaştığı tarihten itibaren on iş günü içerisinde inceleme sonuçlarını perakende satış şirketine bildirir. İnceleme sonuçları Perakende satış şirketi tarafından en geç üç iş günü içerisinde müşteriye yazılı olarak bildirilir.
    İnceleme sonucuna göre itirazın haklı bulunmaması halinde, itiraza konu tüketim bedelinin eksik tahsil edilen kısmı, müşteriden tahsil edilir." hükmüne yer verilmiştir.
    Bu iki madde birlikte değerlendirildiğinde; anılan hükümlerin, yanlış çarpım faktörü uygulanması sonucu dağıtım şirketi lehine doğan alacaklarda, tüketimin hesaplanacağı süre konusunda bir sınırlama getirmediği, dolayısıyla gerek önceki yönetmelik gerekse de yürürlükte olan yönetmeliğe göre ödeme bildirimine ilişkin bu ve benzeri hatalar açısından, hatanın başlangıç tarihi itibariyle tüketimin hesaplanması gerektiği ortadadır.
    Açıklanan madde hükümleri ve aldırılan bilirkişi raporlarına göre; hatanın başlangıç tarihinin, davalı dağıtım şirketinin ilk testi yapmış olduğu 09.02.1999 tarihi olduğu, buna göre davalının 09.02.1999 tarihinden itibaren çarpan farkını yanlış uygulamak suretiyle hatalı ödeme bildiriminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Her ne kadar, davalı, testi yapan elemanlarının gerekli prosedürü uygulamadığını ileri sürerek elektriğin ilk verildiği 11.03.1997 tarihinin, hatanın başlangıç tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini savunmuş ise de; böyle bir savunmanın kabulü, kimsenin kendi eylemine ve tamamen kendi kusuruna dayanarak bir hak elde edemeyeceği yönündeki temel hukuk ilkesine aykırı düşer.
    O halde mahkemece; aldırılan bilirkişi raporları ile yasal mevzuata uygun olarak hesaplanmış olduğu belirlenen 09.02.1999 ila 08.11.2006 tarihleri arasındaki döneme ilişkin 841.254,88 TL lik fatura bedelinden, davalı şirketin kusurlu davranışı nedeniyle 818 sayılı BK. nun 98/2 maddesi atfı ile 44. maddesi uyarınca indirim yapılması suretiyle birleştirilen davalar hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekâlet ücretinin davacı taraftan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 11.02.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi