(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi 2019/1600 E. , 2020/258 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve davalı Hazine vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 09/10/2015 havale tarihli dava dilekçesinde, davalı kurumun kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığında bahisle açmış olduğu tapu iptali davası neticesinde mahkememizin 2006/108 Esas - 2007/294 Karar sayılı kararı ile müvekkillerinin murisine ait ... ilçesi, ... mahallesi, ...mevki, 575 parsel sayılı taşınmazın 775,94 m²"lik kısmının tapusunun iptal edilerek tescil harici bırakıldığını, tapu kaydının müvekkillerinin kusuru olmaksızın kısmen veya tamamen kaybedilmesi nedeniyle tapu kayıtlarını tutmakta kusursuz sorumluğu olan davalının tazminat ödemesi gerektiğini belirterek gerçek değeri yapılacak keşifte ortaya çıkmakla şimdilik 1.000,00 TL tazminatın tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, Davacı vekili 01/06/2016 havale tarihli harçlandırılmış ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki taleplerini toplam 301.657,80 TL"ye yükselttiklerini bu miktarın tapunun iptal edildiği tarihten itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece davanın kabulü ile; dava konusu ... ilçesi, ... mahallesi 575 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan kısmı sebebi ile 01.04.2016 havale tarihli bilirkişi raporunda belirtilen 301.657,80 TL tazminatın 1.000,00 TL"sinin tapu kayıtlarının iptalinin kesinleştiği tarih olan 29.11.2013 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte kalan 300.657,80 TL"sinin ise ıslah tarihi olan 01.06.2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazine"den tahsili ile hisse payları oranında davacılara ödenmesine, karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından faiz yönüyle, davalı Hazine tarafından ise esasa yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından tazminata konu ... ilçesi ... mahallesi 575 parselin 1957 de tapulama çalışmasında 5670 m2 olarak tarla niteliğiyle tespit edildiği, tespite itiraz üzerine, hükmen 1967 de 3. kişiler adına tescil edildiği, davacıların murisi ..."in, taşınmazı 18/7/1967 de satın alma ile edindiği, taşınmazın 775,94 m2"lik kısmının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/108 E- 2007/108 K sayılı ilamıyla kıyıda kaldığından tapusu iptal edilerek, tescil harici bırakılmasına karar verildiği ve hükmün 05/02/2009 tarihinde kesineştiği anlaşılmaktadır.
4721 sayılı Türk Medenî Kanununun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi; “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder. Devletin sorumluluğuna ilişkin davalar, tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görülür.” hükmünü içermektedir.
Burada Devlete yüklenen sorumluluk kusursuz sorumluluktur. Maddede yer alan kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve ayni hakların yanlış tescili sonucu değişmesi ya da yitirilmesi ile bu haklardan yoksun kalınması temeline dayanır, zira sicillerin doğru tutulmasını üstlenen ve taahhüt eden Devlet, gerçeğe aykırı ve dayanaksız kayıtlardan doğan zararları da ödemekle yükümlüdür. Dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamdadır.
Bundan başka, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak, birbirini takip eden sıralı işlemler olup, tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, kadastro kayıtlarından kaynaklanan hatalardan da TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devlet sorumludur. Zira, kesinleşen kadastro işlemi sonrasında, bu işlem esas alınarak tapu sicili oluşturulmaktadır. Bu itibarla, tapu sicili kavramı geniş anlamda kadastro işlemlerini de kapsamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında Mahkemece tapu kaydınn iptali sebebiyle davacıların oluşan zararından Hazinenin sorumlu olduğunun kabulünde bir isabetsizlik bulunmamadığından Hazinenin bu yöndeki temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu sahibinin oluşan gerçek zararı neyse, tazminatın miktarı da o kadar olmalıdır. Gerçek zarar; tapu kaydının iptali nedeniyle, tapu malikinin mal varlığında meydana gelen azalmadır. Tazminat miktarı, zarar verici eylem gerçekleşmemiş olsaydı, zarar görenin mal varlığı ne durumda olacak idiyse, aynı durumun tesis edilebileceği miktarda olmalıdır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.03.2003 gün ve 2003/19-152 E. - 2003/125 K.; 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. - 2010/427 K.; 15.12.2010 gün ve 2010/13-618 E. - 2010/668 K. sayılı kararı). Zarara uğrayan kişinin gerçek zararı ise, tazminat miktarının belirlenmesinde esas alınacak değerlendirme tarihine göre belirlenecek olup, bu tarih ise zararın meydana geldiği tarihtir. 4721 sayılı TMK’nın 705/2. maddesi uyarınca tapu iptal ve tescil istekli davaların kesinleştiği tarih itibariyle mülkiyet hakkı sona ereceğinden bu tarih itibariyle tapusu iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin zararı oluşacaktır. Zararın meydana geldiği tarihe göre, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliği ve değeri belirlenmelidir. Mahkemece, tapu iptali ve tescil davasının kesinleşme tarihinden bahisle değerlendirme tarihinin 29/11/2013 tarihi alınmışsa da, Dairenin iade kararı üzerine dosyaya getirtilen ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 2006/108 E.- 2007/108 K. sayılı dosyasından sözkonusu iptal kararının 05/02/2009 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle değerlendirme tarihi olarak 29/11/2013 tarihini dikkate alan bilirkişi raporunun hükme alınması suretiyle karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu durumda mahkemece; 05/02/2009 tarihi itibariyle , taşınmazın niteliği; arazi ise gelir metodu yöntemi ile arsa ise değerlendirme gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması suretiyle gerçek değer belirlenmelidir.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay tarafından benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, belediye veya mücavir alan sınırları içinde kalan taşınmazın arsa niteliğinde olduğunun kabulü için uygulamalı imar planı ile iskan sahası olarak ayrılmış olması esastır. Aynı karar uyarınca imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için değerlendirme tarihi itibariyle, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanması ve meskûn yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz; değerlendirme tarihi itibariyle belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 E.-K. sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, alt yapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskân amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Mahkemece tapusu iptal edilen taşınmazın arsa olarak belirlenmesi halinde; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, üzerinde bina var ise Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden, aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait "Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu" tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m² değerlerinin ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporunun da denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi; tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilerek, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazların değeri hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahibinin oluşan gerçek zararının saptanarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Kabule göre de; ıslah dilekçesinde, ıslah edilen miktar yönünden de tapu iptal kararının kesinleşme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi talep edildiği halde, mahkemece ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmiş olması da doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacılar vekili ve davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/01/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.