Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/5092
Karar No: 2020/262
Karar Tarihi: 21.01.2020

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2019/5092 Esas 2020/262 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2019/5092 E.  ,  2020/262 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan hükmün Yargıtay"ca duruşmalı olarak incelenmesi davacılar birleşen dosya davalılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 21.01.2020 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davalı Hazine vekili Av. ..., davacılar/birleşen dosya davalılar vekili Av. ... ile davalı/birleşen dosya davacısı Orman Yönetimi vekili Av. ... vekili geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili 01/11/2012 havale tarihli dilekçesiyle, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi 408 ada 76 sayılı parsele müvekkillerinin malik olduklarını, taşınmazın toplam 83.580,00 m² yüzölçümlü olduğunu, ancak 24.960,00 m² yüzölçümündeki bölümünün kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığını, orman tahdidi içinde kalan bölüm yönünden müvekkillerinin mülkiyet hakkının sınırlandırıldığını belirterek, 408 ada 76 sayılı parselin orman sınırları içinde kalan bölümünün tapu kaydının iptaliyle orman vasfıyla Hazine adına tesciline ve orman sınırları içinde kalan bölümün dava tarihi itibariyle belirlenecek bedelinin fazlaya ilişkin hak saklı kalmak koşuluyla şimdilik 10.000,00.-TL tazminatın yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istemiyle dava açmış, daha sonra 15.12.2014 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini artırarak toplam 3.801.814,00.-TL"nin dava tarihinden faiziyle tahsilini istemiştir.
    Yargılama sırasında Orman Yönetimi davaya dahil edilmiştir.
    Mahkemece yapılan yargılama sonunda, davanın kabulüne ve 3.801.814,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte dahili davalı ... Yönetiminden alınarak davacılara verilmesine, ... mahallesi 408 ada 76 sayılı parselin 05/12/2013 havale tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (A) harfi ile gösterilen 24.993,76 m² yüzölçümlü bölümünün davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tesciline, davalı Hazine hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler ve davalı ... Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12/12/2016 gün, 2016/10124-11994 E.K. sayılı bozma kararı özetle; "Mahkemece verilen karar usul ve kanuna uygun değildir. Şöyle ki, 4721 sayılı TMK"nın sorumluluk kenar başlığını taşıyan 1007. maddesinde “Tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devlet sorumludur. Devlet zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu eder.” hükmü yer almakta olup, tapu işlemleri, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden sıralı işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün teşkil ettiğinden, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
    Hukuksal dayanağını kusursuz sorumluluktan alan ve kusura değil tehlike prensibine dayanan davada, 4721 sayılı TMK’nın 1007. maddesi gereğince, davacının zararından davalı Hazine sorumludur. Bu itibarla, Orman Yönetimi hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi ve davacıların zararından davalı Hazinenin sorumlu olduğu gözetilmeden Hazine hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi doğru değildir.
    Bundan başka, tazminat istemine konu 408 ada 76 parsel sayılı taşınmaz hakkında Orman Yönetimi tarafından aynı mahkemenin 2015/128 sayılı dosyasında tapu iptali ve tescil istemli olarak dava açılmış olup, her iki davanın konusu aynı taşınmaz olduğundan davalar arasında HMK"nın 166. maddesi gereğince bağlantı bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle bağlantılı davaların birlikte görülmesi gerektiğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.
    Kabule göre de; sekiz kişiden oluşan davacılardan sadece birinin karar başlığında gösterilmesi, vekalet ücreti yönünden; nispi vekalet ücreti yerine, maktu vekalet ücreti takdir edilmesi, ıslah harcı eksik yatırıldığından; ıslah harcını tamamlamak üzere davacılara süre verilip, harç tamamlanırsa ıslah edilen değer üzerinden; aksi halde dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden harcı eksik yatırılan ıslah beyanına değer verilerek hüküm kurulması hususları da ayrıca doğru değildir." şeklindedir.
    Mahkemece bozma kararına uyularak ıslah harcı tamamlattırıldıktan ve tapu iptali tescil istemli davada eldeki dava ile birleştirildikten sonra; asıl davanın kabulü ile,
    3.801.814,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacılara tapu kaydındaki ve veraset ilamındaki payları oranında verilmesine,
    ... hakkında açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine,
    ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 408 ada 76 parsel sayılı taşınmazın 05/12/2013 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 24.993,76 m2 kısmının davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline,
    Birleşen davada davacının tapu iptali ve tescil davasının kabulüne, men"i müdahale isteminin reddine,
    ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 408 ada 76 parsel sayılı taşınmazın 05/12/2013 havale tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 24.993,76 m2 kısmının davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tesciline,
    Teknik bilirkişinin (A) harfi ile gösterdiği bölümler üzerinde bulunan irtifak hakkı, haciz, ipotek şerhlerinin ve tüm şerhlerin kaldırılmasına karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Dairenin 05/06/2018 gün ve 2018/2537-4357 E.K. sayılı ilamıyla bozulmuştur.
    Hükmüne uyulan bozma ilamında; "Mahkemece bozma kararına uyulmakla birlikte bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Şöyle ki; çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal satış yöntemine göre ve dava tarihi itibarıyla değer tespit edilmiş ise de; çekişmeli taşınmaz tapu kaydında zeytinlik niteliği ile kayıtlı olup, dosya kapsamından, taşınmazın 9700 m2 bölümünün 1/1000 ölçekli imar planı kapsamında; geri kalanının 1/5000 ölçekli nazım imar planına göre orman alanında kaldığı belirtildiği halde, tamamının arsa niteliğinde olduğunun kabul edildiği bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu, % 2 oranında çok yüksek bir kapitalizasyon faiz oranı belirlendiği, en önemlisi de emsal kabul edilen 9 ada 1 parsel sayılı taşınmazın satış akit tablosu incelendiğinde; satış bedeli 2003 yılında eski para ile 9.400.000.000.-TL; yeni para ile 9.400.-TL olduğu halde, bilirkişilerce hesap yapılırken 94.000.-TL üzerinden değerlendirme yapılarak fazla bedel hesaplandığı anlaşılmıştır.
    Tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliğinin tespiti olup, arazi niteliğindeki taşınmaz; başka deyişle tarım alanlarında net gelir metodu hesabı; arsa niteliğindeki taşınmazlarda ise emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
    Bakanlar Kurulunun Yargıtayca da kısmen benimsenen 28/02/1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde, belediye hizmetlerinden (Belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan meskun yerler içinde yer alması gerekir.
    Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.04.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da araştırılmalı, bu hususlar belediye başkanlığından, su ve elektrik idarelerinden ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevaplara göre taşınmazın arsa veya arazi niteliği saptanmalıdır.
    Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa değerinin; taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünler ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelir yöntemine göre hesaplanması ve bedel tespitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip dayanakları gösterilmek suretiyle, ilçe tarım müdürlüğü verilerinden de yararlanılarak saptanması; tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olduğu belirlendiği taktirde ise değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği günden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi, taşınmazın kuru veya sulu olma özelliği, sulu ise ne şekilde sulandığı, sulama kaynaklarının yeterli olup olmadığı, konumu, yüzölçümü dikkate alınarak hakkaniyete uygun kapitalizasyon faiz oranının belirlenmesi gereklidir.
    Bu durumda öncelikle yukarıda açıklanan yöntemle taşınmazın niteliği, kısmen ya da tamamen arsa mı arazi mi olduğu belirlenmeli, yeni oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığı ile yapılacak keşif ve inceleme sonucunda, tapu kaydının hükümle birlikte iptal edilmiş olması nedeniyle, dava tarihi itibarıyla, yeniden değer tespit ettirilmelidir.
    Kabule göre de; hem tazminat istemli asıl davada, hem de birleşen tapu iptali tescil istemli davada iki kez tapu kaydının iptali yönünde hüküm kurulması isabetsizdir." husularına değinilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, yapılan yargılama sonucu :1-Asıl dava yönünden davacıların Maliye Hazinesine karşı açılan davanın kabulü ile, 3.801.814,00.-TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak tapu kaydındaki ve veraset ilamındaki payları oranında davacılara verilmesine, Orman Genel Müdürlüğüne karşı açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, birleşen dava yönünden davacı ... Müdürlüğünce açılan davanın kabulü ile, ... ili, ... ilçesi, ... mahallesi, 408 ada 76 parsel sayılı taşınmaz 29/03/2019 tarihli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 24.993,76 m2"lik kısmının davacılar adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, taşınmazın kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kalması nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi uyarınca tazmini ve tapu iptali tescil istemine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve arsa niteliğindeki taşınmaza emsal metodu ile değer belirlenerek hüküm kurulduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 2540.-TL vekalet ücretinin davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 21/01/2020 gününde oy çokluğu ile karar verildi.
    (Muhalif)

    KARŞI OY YAZISI

    Dava, kesinleşmiş orman kadastrosuna göre orman sınırları içerisinde kalan davacılara ait taşınmazın bir kısmı üzerine orman şerhi konulması nedeniyle bu kısmın tapusunun iptal edilmesi ve tapusu iptal edilecek bu kısım nedeniyle tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanan tazminat (TMK md.1007) istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, dava dilekçesinde ... ili, ... ilçesi, ... köyünde müvekkillerinin malik oldukları 408 ada 76 parsel sayılı 83.580 m² taşınmazın 24.960 m²"lik bölümünün orman sınırları içerisinde kaldığı gerekçesiyle üzerine orman şerhi konulduğunu, bu şekilde mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürerek TMK"nın 1007. maddesi gereğince tazminat talebinde bulunmuştur. Hazine da bu yerin tapusunun orman olduğu gerekçesiyle iptalini ve Hazine adına tescil edilmesi için karşı dava açmıştır.
    Taşınmazın bulunduğu yerde 1949 yılında yapılıp 1950 yılında kesinleşen orman kadastrosunda dava konusu yer orman sınırları içerisinde yer almıştır. Daha sonra aynı bölgede 1970 yılında yapılan tapulama sırasında, orman tahdit sınırları içerisinde bulunan davaya konu bu taşınmaz davacıların murisleri adına tespit edilmiş, itiraz edilmediği için de kesinleşerek tespit gibi tapu kaydı oluşmuştur.
    Bir yerde tapulama çalışması (arazi kadastrosu) yapılırken, daha önceden yapılmış olan ve kesinleşen orman kadastrosu var ise bu sınırlara riayet edilerek tapulama çalışmasının yapılması gerekir. Tazminata konu olan taşınmazın 24.960 m²" bölümü 1950 yılında yapılan orman kadastrosu sırasında orman olarak ilan edilip kesinleşen orman tahdit sınırları içerisinde kalan bir yer olduğu mahkemece tespit edilmiştir. Fiilen de üzerinde orman ağaçları bulunmaktadır. Ancak, buna rağmen aynı yerle ilgili ikinci bir kadastro işlemi (arazi kadastrosu) yapılmış ve davacıların murisleri adına tespit ve tescil edilen yer kapsamına alınmıştır
    Anayasamızın 169. maddesinde; "... Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz..." hükmü yer almaktadır. Bu hükümde de açıkça yer aldığı üzere ormanların özel mülkiyete konu olması mümkün değildir.
    Davaya konu olan taşınmazın 24.960 m²"lik bölümü, daha önceden ilan edilip kesinleşen orman kadastrosuna göre orman niteliğinde olduğundan, özel mülkiyete konu olamayacağı Anayasamızın hükmü gereğidir. Hem Anayasamızın hükmü ve hem de yapılan arazi kadastrosunun ikinci kadastro niteliğinde olması nedeniyle davacı adına yapılan tespit ve tescil, yolsuz tescil niteliğindedir. Hukuk Genel Kurulu Kararlarında ve Dairemizin yerleşik uygulamasında bu tür tesciller yok hükmünde kabul edilmektedir.
    Her ne kadar şeklen bir tapu kaydı oluşmuş ise de, bu tapu kaydı mülkiyeti kazandıran bir belge niteliğinde değildir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapu kaydını tereddütsüz bir mülkiyet belgesi olarak kabul etmekte ise de, Türk Hukukundaki uygulama farklı yöndedir.
    AİHM, mülkiyet hakkının kapsamını belirlerken iç hukuktaki düzenlemeler ile yargısal uygulamaları gözeterek bir sonuca varmaktadır. Buna göre, orman veya mera gibi alanların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile kazanılamayacağına dair Türk Hukukundaki düzenlemeler nedeniyle, başvurucuların bu taşınmazların mülkiyetini elde etmelerini sağlayabilecek bir meşru beklentilerinin doğmasının mümkün bulunmadığı kabul edilmektedir . (Sarısoy ve Diğerleri/Türkiye, B.No: 21303/07, 14.10.2014; Usta/Türkiye, B.No: 32212/11, 27.11.2012)
    Hukuk Genel Kurulunun 19.02.2003 gün 2003/20-102 esas 2013/90 karar sayılı ilamında; "Türk Medeni Kanunun kabul ettiği sisteme göre tapuya tescilin geçerli olabilmesi ve mülkiyet hakkının doğması için geçerli bir hukuksal nedene dayanması zorunludur. Geçerli bir hukuksal nedene dayanmayan tesciller, yolsuz tescil niteliğinde olup sahibine mülkiyet hakkı kazandırmaz... Yolsuz tescille, kamu malı niteliğinde olan taşınmazların özel mülkiyete dönüştürülerek hukuksal niteliklerinin değiştirilmesi hukuken mümkün değildir..." yönünde karar verilmiştir. Aksinin kabulü, Anayasamızın 169. maddesi hükmünün yok sayılması ve dolanılması anlamına gelecektir. Dava konusu taşınmaz yolsuz tescil olduğundan tapu kaydının mülkiyet hakkını temsil etmediği, başka bir deyişle, mülkiyet kazanılmadığı için davacı adına oluşan tapu kaydının iptal edilmesi ile de mülkiyet hakkının ihlal edilmesi söz konusu olmayacaktır. Bu nedenle mülkiyet hakkından yoksun bırakılma iddiası, dosya kapsamı ile uyuşmadığından mülkiyet hakkından bedelsiz yoksun bırakıldığına ilişkin iddia ve buna mukabil taşınmazın rayiç bedeli kadar tazminat verilmesi uygulaması ve bu yöndeki bozma hükmü yerinde değildir.
    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tapunun orman olduğu gerekçesi ile iptal edilmesi durumunda hiçbir bedel ödenmemesini hak ihlali kabul etmiş, makul bir tazminat ödenmesi gereğine değinmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, makul tazminat miktarını, taşınmazın rayiç bedeli olarak kabul etmektedir (29.09.2010 tarih 2010/ 14-386 Esas 2010/427 Kararı). Ancak; öncelikle orman kadastrosunun yapılıp kesinleştiği yerlerde sonradan tesis (arazi) kadastrosu yapılması ve hukuken orman olduğu kesinleşen bir yerin ikinci kadastro olarak yapılan arazi kadastrosu yok hükmünde olduğundan, mülkiyeti kazanılamayacağı için kanaatimce makul tazminat miktarı taşınmazın rayiç bedeli değil, bu kayda güvenerek tapu sahibinin imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olmalıdır.
    Bu durumda mülkiyet hakkını geçerli bir hukuksal nedene dayanmadığı için iktisap edemeyen tespit maliki veya mirasçılarının kadastro tespiti sırasında yapılan hatalardan dolayı TMK 1007. maddesindeki tapuya güven ilkesinden doğan tazminat hakkından yararlanmaları mümkün değildir.
    Bu açıklamalar ışığında, davacıların tapusunun iptal edilmesi nedeniyle mülkiyet hakkından yoksun bırakıldığı iddiası, mülkiyet hakkının hiç doğmaması nedeniyle hukukî gerçeği yansıtmadığından, tapunun iptalinden dolayı Hazineyi TMK’ nın 1007. maddesi gereğince sorumlu tutmanın mümkün olmadığı, bir an için sorumlu tutulması gerektiği kabul edilse dahi, hükmedilmesi gereken tazminat miktarının taşınmazın rayiç bedeli değil, tapu malikinin bu kayda güvenerek, imar ve ihya çalışmaları nedeniyle taşınmaza yapmış olduğu masraflar ve katmış olduğu müspet değer miktarında olması gerektiği kanaatinde olduğumdan, taşınmazın rayiç bedeli olarak belirlenen ilk derece mahkemesinin ve bu tazminat miktarının onanması yönündeki karara katılmıyorum.
    Kabule göre de; taşınmazın değeri belirlenirken üzerinde yer alan zeytin ve incir ağaçlarına 52.000 TL bedel belirlenmiştir. Bu bedel tazminat miktarına eklenmiştir. Ancak, dosya içerisinde mevcut 29.05.2014 tarihli İbrahim Boğa tarafından tanzim edilen bilirkişi raporuna göre arazinin tapusu iptal edilen bölümünde 50-60 yaşlarında 07-09 kapalılıkta çam ağaçlarının olduğu söylenmiş tazminat hesabına katılan incir ve zeytin ağaçlarından hiç bahsedilmemiştir. Daha sonra alınan bilirkişi raporlarında da bu husustaki çelişkiyi giderecek bir açıklamaya yer verilmemiştir. bu nedenle zeytin ve incir ağaçlarının 408 ada 76 sayılı parselin tapusu iptal edilen kısmında mı, yoksa diğer kısmında mı yer aldığı konusunda tereddüt oluşmuş, bu husus tam açıklığa kavuşturulmadan tazminat hesabına dahil edilmiştir.
    Yine, emsal alınan taşınmazın dosyaya getirilen 2010 yılı emlak rayiç bedeline göre dava konusu taşınmazın emlak rayiç bedelinden 2 kattan fazla değerli olduğu görülmesine rağmen, bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın emsal alınan taşınmazdan deniz manzaralı oluşu, şehre yakınlığı gerekçe gösterilerek yüzde % 40 oranında daha değerli olduğunun kabul edildiği, ancak buna ilişkin raporda denetime elverecek şekilde şehir haritası ve fotoğrafların yer almadığı gibi emlak rayiç bedelleri ile de çelişen ve denetime açık olmayan bu raporun hükme esas alınması doğru olmamıştır.
    Bu nedenlerle yerel mahkeme hükmünün tazminata ilişkin kısmının bozulması yerine onanması yönündeki Sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi