3. Hukuk Dairesi 2014/1048 E. , 2014/2279 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DAZKIRI ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/03/2013
NUMARASI : 2013/13-2013/52
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; müvekkilinin, davalı belediyeye ait 1.888 m² yüzölçümlü taşınmazı 25.04.1984 tarihli sözleşme ile satın aldığını, satış bedeli olan 30.208 TL"nin ödenmesine rağmen taşınmazın mülkiyetinin devredilmediğini, müvekkilinin fiilen kullanmakta olduğu taşınmazın bir süre sonra hazineye ait olduğunun anlaşıldığını, bu nedenle müvekkilinin taşınmazın 1.083,19 m2"lik kısmını hazineden 8.775 TL bedel ödeyerek yeniden satın almak zorunda kaldığını, taşınmazın geriye kalan 805,81 m2"lik kısmının ise hazine adına kayıtlı olması nedeniyle müvekkili tarafından kullanılamadığını, bu olay nedeniyle davalı belediyenin sebepsiz zenginleştiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydı ile şimdilik 15.294 TL alacağın faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsilini talep etmiştir.
Davalı belediye temsilcisi; davaya konu taşınmazın hazine adına kayıtlı olduğunu, ancak yeminli özel teknik büro tarafından belediye arazisi olarak mütalaa edilmesi nedeniyle davacının belediye hesabına 30.208 TL yatırdığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; taşınmaz bedelinin davacı tarafından bankaya yatırıldığı kabul edilmekle birlikte davacının davalı belediyenin dahili olmadan kendiliğinden hukuki işlemler yaptığı, bu hukuki işlemlerin sonucunda kendi yanılgısına göre sonuç beklediği, bu sonuca ulaşamaması nedeniyle bu davayı açtığı ve davalı belediyenin sebepsiz zenginleştiğini kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizce hükmün "...Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemidir.
Sebepsiz zenginleşme için, bir taraf zenginleşirken diğer tarafın fakirleşmesi, zenginleşme ile fakirleşme arasında uygun nedensellik bağının bulunması ve zenginleşmenin hukuken geçerli bir nedene dayalı olmaması gerekir.
Sebepsiz iktisaptan söz edebilmek için öncelikle davalının mal varlığında bir zenginleşmenin meydana gelmesi gerekir. Bu zenginleşme mal varlığının artması şeklinde olabileceği gibi azalmasının önlenmesi şeklinde olabilir. Zenginleşmenin miktarı istenebilecek alacağında üst sınırını oluşturur. (B.K. 62.mad.)
Maddedeki hata unsurundan amaç ise, iradenin hata sebebiyle bozulması değil, aksine borcun sebebinin yokluğudur. Sebebin bulunmaması (borcun bulunmaması) hata unsurunun varlığı için yeterli olup, nedensiz zenginleşmede, yasanın öngördüğü unsurların nitelikleri özellikle hata unsurunun yukarıda açıklandığı şekilde ele alınması gerektiği, gerek hukuk öğretisinde ve gerekse uygulamada kesin ve tartışmasız olarak kabul edilmektedir. (S.R., Sebebsiz İktisap Davasının Genel Şartları, Ankara 1961, Sh. 146-165 ve dip notlarda gösterilen kaynaklar ).
Sebepsiz zenginleşme; geçerli olmayan ve tahakkuk etmemiş yahut varlığı sona ermiş bir nedene ya da borçlu olunmayan şeyin hataen verilmesine dayalı olarak gerçekleşebilir. Sebepsiz zenginleşme bunlardan hangisi yoluyla gerçekleşmiş olursa olsun, sebepsiz zenginleşen, aleyhine zenginleştiği tarafa karşı geri verme borcu altındadır.
Somut olayda, davacının davalı belediyeye 30.208 TL ödeme yaptığı sabit olup, ödeme hususu mahkemenin de kabulünde bulunduğuna göre, mahkemece yapılacak iş, davalı belediyenin ödeme tarihindeki hesap kayıtlarını dosyaya celbederek; davacının davalı belediyeye 30.208 TL"yi niçin ödediğini araştırmak ve sebepsiz zenginleşme kuralları gereğince oluşacak sonuca göre hüküm kurmak olmalıyken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır..." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamına uyan mahkemece, 30.208 TL nin niçin yatırıldığı hususunda tarafların beyanına başvurulmuş ve akabinde davacının 30.208 TL yi davalı belediyeden herhangi bir mal veya hizmet alımı için değil, o dönemde çıkan bir kanunla imar affından yararlanabilmek amacıyla yatırdığı, bu nedenle de davalının böyle bir işlem karşısında herhangi bir gelir sağlamadığı, gelir sağlanamayan bu durumda davalının sebepsiz zenginleşmesinin de sözkonusu olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davaya konu taşınmazın tapuda dava dışı Hazine adına kayıtlı olduğu, taşınmaz üzerinde bulunan gecekondusu nedeniyle 2981 sayılı kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen davacının kanunun 7.maddesi uyarınca 25.04.1984 tarihinde yetkili merci olan davalı belediyeye başvurarak gerekli müracaat masrafını yatırdığı, akabinde müracaat edilen yeminli özel teknik büro tarafından düzenlenen tesbit ve değerlendirme formları ile gecekondunun bulunduğu taşınmazın belediyeye ait olduğu ve davacının 1.888 m² arsa için kanunun 18. maddesi uyarınca 30.208 TL arsa bedeli yatırması gerektiğinin belirtildiği, bu şekilde belirlenen arsa bedelinin davacı tarafından 21.08.1987 tarihinde davalı belediyenin banka hesabına yatırıldığı, bir süre sonra satış bedeli yatırılan taşınmazın hazineye ait olduğunun ortaya çıkması nedeniyle davacının 09.11.2010 tarihinde yapılan ihale ile taşınmazın bir bölümünü dava dışı hazineden satın aldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre, davacının hataya dayalı olarak yatırdığı arsa bedeli nedeniyle davalı belediyenin sebepsiz olarak zenginleştiği ortadadır. Ne var ki, davacı ödediği bu bedelin iadesini, denkleştirici adalet ilkesine göre isteyebilir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davacı tarafından 21.08.1987 tarihinde yapılan ödemenin, ifanın imkansız hale geldiği 09.11.2010 tarihinde ulaşacağı alım gücünün; çeşitli etkenlerin (azalan alımgücü, enflasyon, fiyat endeksleri, altın ve döviz kurları, memur maaş ücretleri ile faiz oranlarındaki artışlar vs gibi) ortalamaları alınmak suretiyle uzman bilirkişi marifetiyle belirlenmesi ve sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.