20. Hukuk Dairesi 2019/6086 E. , 2020/267 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... Yönetimi, ... köyü 1105 parsel sayılı 6.200,00 m² yüzölçümündeki taşınmazın, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla taşınmazın davalı adına olan tapu kaydının iptal edilerek orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline ve davalının elatmasının önlenmesine karar verilmesi istemleriyle dava açmıştır. Mahkemece, dava konusu taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde orman sayılan yerlerden olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, çekişmeli 1105 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline, davalı tarafça yapılan müdahalenin men’ine karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalan tapu kaydının iptali, tescil ve elatmanın önlenmesi niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp 11.12.1947 tarihinde ilân edilerek kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Eldeki davanın karar tarihinden sonra, 03.12.2015 tarihinde ilan edilen evvelce sınırlandırması yapılmış olan yerlerde aplikasyon ve sınırlandırma sırasında orman olduğu halde orman sınırları dışında kalan ormanların kadastrosu ile tüm bu ormanlarda 2/B uygulaması, evvelce sınırlandırması yapılmamış olan yerlerde ise orman kadastrosu ve 2/B uygulama çalışması bulunmaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hükme yeterli değildir.
Şöyle ki; dava tahdide dayalı tapu iptali ve tescil davası olduğundan mahkemece dava konusu taşınmazın tahdide göre konumu belirlenerek hüküm kurulması gerekirken, yöredeki tahdit evrakları getirtilmeksizin taşınmazın orman içi açıklık niteliğinde orman sayılan yerlerden olması nedeniyle davanın kabülüne karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Nitekim, UYAP ortamında yapılan araştırmada dava konusu taşınmazın sınırında yer alan 1103 sayılı parsel (yeni 171 ada 1 parsel) için Orman Yönetimince tapu maliki aleyhine açılan benzer davada taşınmazın tarım arazisi olması nedeniyle verilen red kararının Daire tarafından onandığı görülmüş, bu haliyle çekişmeli taşınmazın dört tarafının ormanla çevrili orman içi açıklık niteliğinde olmadığı da anlaşılmıştır. Ayrıca orman bilirkişi tarafından hazırlanan ilk raporda taşınmazın bir bölümünün 1947 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılan tahdide göre orman sınırları içinde olduğu belirtilmiş olmasına rağmen Dairenin iade kararı üzerine hazırlanan ek raporda ise tamamının orman sınırları dışında olduğu belirtilmiştir. Dosyada iade kararına rağmen yörede yapılan tüm tahdit evrakları getirtilmediğinden raporlar bu anlamda denetlenememiş, taşınmazın tahdide göre konumu hususunda tereddüt meydana gelmiştir.
Bu nedenlerle; mahkemece çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede yapılan orman kadastro çalışmaları araştırılarak tüm çalışmalara ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilan tutanakları ile dava konusu taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örnekleri dosya içine alındıktan sonra önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak iki kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B Maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeğe çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek, tahdit içinde kalan kısım belirlenmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
Ayrıca; davacı ... Yönetimi tapu iptali ve tescil talebi ile birlikte davalının taşınmaza elatmasının önlenmesini de istemiş olup mahkemece bu talebi de kabul edilmiş ise de; Türk Medenî Kanununun 683. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı bulunan malik hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde yararlanma, kullanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Yine aynı hüküm uyarınca haksız bir elatma varsa anılan hüküm malike her türlü haksız elatmanın önlenmesini isteme yetkisi de tanımıştır. Somut olayda, davanın açıldığı tarihte dava konusu taşınmaz davalı adına tapuda kayıtlı olup, davalının haksız bir tasarruf ve elatmasından söz edilemez ve elatmanın önlenmesine karar verilemez. Bu itibarla, mahkemece elatmanın önlenmesine ilişkin talebin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü yolunda hüküm kurulmuş olması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 22/01/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.