Taraflar arasındaki "itirazın iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ümraniye 2. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 04.03.2008 gün ve 2007/869 E., 2008/238 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 11.06.2009 gün ve 2008/9902 E., 2009/5628 K. sayılı ilamı ile;
(...Davacı vekili, davalı bankanın karşılıksız çıkan çek yapraklarından dolayı ödemesi gereken meblağı ödemediğini, alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, % 40 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında, çek asıllarının bankaya iade edilmediğini, çeklerin zamanaşımına uğradığını, davacının kötüniyetli olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma ve toplanan delillere göre 3 adet çekin karşılıksız çıktığı, davalı muhatap bankanın her çek yaprağı için sorumluluğu bulunduğu, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davalının itirazının iptaline, takibin devamına, alacağın % 40’ı tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Davacı hükmü katılma yoluyla temyiz etmişse de 27.05.2008 tarihinde yapılan tebliğ üzerine yapılan 13.06.2008 tarihli temyiz istemi süresinde olmadığından reddi gerekmiştir.
2- Davalının temyizine gelince,
3167 sayılı Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun’un 4.maddesinde 4814 sayılı Kanun ile 26.02.2003 tarihinde yapılan değişiklik ile çekin karşılığının tamamen veya kısmen bulunmaması halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün 10.madde de belirlenen sorumluluk miktarı saklı kalmak üzere,çek hesabında bulunan miktarla sınırlı olduğu, 10.madde de belirlenen miktar dahil olmak üzere kısmi ödeme halinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisinin ücretsiz olarak hamile verileceği, çek hamilinin bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi Cumhuriyet Savcılığı"na şikayette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebileceği ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabileceği, mahkemece veya icra dairesinin istemi halinde çekin aslının bu mercilere gönderileceği yasal hükme bağlanmıştır.
O halde mahkemece yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde çek asıllarının bankaya bırakılarak kısmi ödemenin talep edilmesi halinde bankanın ödeme yükümlülüğünün bulunduğu gözetilmeden yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi nedeniyle hükmün bozulması gerekmiştir...)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar taraf vekillerinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda yazılı nedenlerle bozulmuş; yerel mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hükmü temyize davalı vekili getirmektedir.
Hukuk Genel Kurulu"ndaki görüşme sırasında, direnme kararının miktar itibariyle temyizinin mümkün olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
21.7.2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak, öngördüğü istisnalar dışındaki hükümleri yayım tarihinde yürürlüğe giren, 14.7.2004 tarih ve 5219 sayılı “Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”; yürürlük tarihinden sonra Yerel Mahkemelerce verilen hükümler yönünden 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 427/2. maddesindeki temyiz (kesinlik) sınırını bir milyar TL. olarak değiştirmiş, sonraki yıllarda 5219 ve 5236 sayılı Kanunlarda öngörülen katsayılar çerçevesinde miktarlar giderek artmıştır.
Buna göre, direnme kararının verildiği 15.07.2010 tarihinde temyiz (kesinlik) sınırı 1.430,00 TL.dir.
Somut olayda, Yerel Mahkemece hüküm altına alınan miktar 1.100,00 TL, yukarıda değinilen temyiz (kesinlik) sınırının altında bulunduğundan, anılan karara karşı temyiz yoluna gidilmesi, miktar itibariyle mümkün değildir.
Hal böyle olunca, davalı vekilinin temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenle davalı vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 22.12.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.