Abaküs Yazılım
22. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/5249
Karar No: 2018/16784
Karar Tarihi: 04.07.2018

Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2018/5249 Esas 2018/16784 Karar Sayılı İlamı

22. Hukuk Dairesi         2018/5249 E.  ,  2018/16784 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : ALACAK


    İlk Derece Mahkemesinin ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih, esas ve karar numarası belirtilen kararının temyiz incelemesi sonucunda, Dairemizin 20.09.2017 tarih, 2017/39356 Esas- 2017/18647 sayılı ilamıyla BOZULMASINA karar verilmiştir.
    Davacı vekilince, Dairemiz kararının maddi hataya dayandığı gerekçesi ile ortadan kaldırılması istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
    Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1959 tarihli ve 1957/13 esas, 1959/5 karar sayılı ile 09.05.1960 tarihli ve 1960/21 esas, 1960/9 karar sayılı kararlarında açıklandığı üzere, Yargıtayca maddi hata sonucu verilen bir karara mahkemece uyulmasına karar verilmesi halinde dahi usulü kazanılmış hak oluşmaz ve Yargıtayın hatalı kararından dönülmesi mümkündür.
    Dosya içeriğine göre, uyuşmazlık konusu çalışma dönemine ilişkin davacının emsali olan işçilerin açtıkları davalar neticesinde verilen asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararlarının varlığının gözden kaçtığı anlaşılmaktadır. Anılan sebeple, Dairemizin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının bu yöne ilişkin iki numaralı bozma sebebinin maddi hataya dayandığı anlaşıldığından ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi.
    Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: :

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı vekili, davacı ve arkadaşlarının yüklenici firma vasıtasıyla istihdam edilmeye başladıkları ilk günden itibaren ... işçisi olduklarının kesinleşen yargı kararı ile tespit edildiğini, davacının, ... Sendikası"na üye olmasına ve üyelikleri ... Müdürlüğüne bildirilmesine rağmen, işyerinde yürürlükte bulunan toplu iş sözleşmelerinden yararlandırılmadığını ileri sürerek, 6772 sayılı Kanundan ve toplu iş sözleşmesi hükümlerinden kaynaklanan işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, davacının kurumun alt işverenlerinde çalıştığını, bu nedenle kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, mevzuata göre toplu iş sözleşmesi hükümlerinin sadece idare işçilerine uygulanabileceğini, 6001 sayılı Kanunun 4. maddesinde idarenin asli görevlerini başkalarına yaptırabileceğinin hüküm altına alındığını, istemin kabulüne İş Kanunu"nun 2/9. maddesinin de engel oluşturduğunu, 4734 sayılı Kanun vasıtası ile yapılan hizmet alımlarında yüklenici firma işçilerinin toplu iş sözleşmesi hükümleri dışında kaldığını savunarak davanın reddine karar verilmesi istemiştir.
    İlk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki ve davalı aleyhindeki dosyaya sunulan Mahkeme kararlarından davacının başından beri davalı işçisi olduğu ve önceki bir dönem içinde benzer nitelikli işçilik alacaklarının başka Mahkemelerce hüküm altına alınmış olduğu, sendika üyelik, aidat, işverene bildirim tarihlerinden de davacının ihtilafa konu dönemdeki ... hükümlerinden yararlanacak şekilde işçi olmasına rağmen ispat yükü de kendinde olan davalı işverence yararlandırıldığının dosya içeriğinden ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davalının istinaf başvurusu üzerine Bölge Adliye Mahkemesi"nce, davacı işçinin, baştan itibaren davalının işçisi olduğunun tespiti ile ücret farkı alacağının ödetilmesi istemine ilişkin davasının kabulü yönünden verilen kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi kararı ile kesinleşmiş olduğu, kesinleşmiş yargı kararı ile davalı Kurum ile alt işveren olarak nitelenen şirketler arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu ve davacı asıl işveren işçisi olarak kabul, kesinleşmiş mahkeme kararı ile davacıyı ... Müdürlüğünün işçisi kabul ettikten sonra, yeni ihale döneminde yeni alt işverenler ile yapılan yeni ihale sözleşmeleri ile onları tekrar alt işveren işçisi saymanın 4857 sayılı Kanun’un 2/7. maddesindeki adi kanuni karine (asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle haklarının kısıtlanması) kapsamına girdiği gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun esas yönünden reddine karar verilmiştir.
    Karar, süresi içerisinde davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Dosya içeriğinden, davanın 08.03.2013 tarihinde açıldığı, davacının, yargılama aşamasında 08.10.2013 tarihinde öldüğü, davacı vekilinin mirasçılardan vekalet aldığına ilişkin dosyada belge bulunmadığı, karar başlığında da mirasçıların gösterilmediği anlaşılmıştır.
    6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 55. maddesinde, “Taraflardan birinin ölümü hâlinde, mirasçılar mirası kabul veya reddetmemişse, bu hususta kanunla belirlenen süreler geçinceye kadar dava ertelenir. Bununla beraber hâkim, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, talep üzerine davayı takip için kayyım atanmasına karar verebilir.” hükmü düzenlenmiştir.
    Davacının ölümü ile mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti oluşmuştur. Elbirliği mülkiyeti kanundan veya kanunda sayılmış olan sözleşmelerden doğar. Burada ortakların belirlenmiş payları olmayıp eşyanın mülkiyeti ortakların tümüne aittir. Miras ortaklığı da kanundan doğan elbirliği mülkiyeti olup 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun 640. maddesinde düzenlenmiştir. 4721 sayılı Kanun"un yürürlüğe girmeden önce ise elbirliği ile mülkiyet mülga 743 sayılı Medeni Kanun"un 581. maddesinde düzenlenmiştir. Her iki maddede de; mirasçıların terekeye elbirliği ile sahip oldukları, sözleşme veya kanundan doğan temsil yada yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edeceklerine dair hüküm bulunmaktadır. 640. maddenin 4. fıkrasında "Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır." denilmekte ise de bu terekenin korunması anlamında nitelendirilemez. Bu sebeple aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır.
    Somut olayda, davacının vefatından sonra yargılamaya devam edilebilmesi için mahkemece, mirasçıların tamamının davaya katılımının sağlanması, bunun mümkün olmaması halinde tüm mirasçılardan izin alınması veya terekeye temsilci atanması yoluyla taraf teşkilinin sağlanması konusunda davacı vekiline süre tanınararak, taraf teşkili sağlandıktan sonra karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
    3-Kabule göre de;
    Dosya içeriğine göre mahkemece, davacının 23.06.2010 tarihinden itibaren Toplu İş Sözleşmesinden faydalanmaya başladığı kabul edilmiş ve anılan tarihten itibaren hesaplanan ..."ten kaynaklanan fark ücret alacağı hüküm altına alınmıştır.
    Davacı tarafından, muvazaa tespiti ve fark ücret alacağının tahsili istemi ile daha önce açılan ve Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 05.12.2012 tarih, 2012/37359 Esas-2012/41269 Karar sayılı ilamı ile onanan dosyada da davacının ..."ten faydalanmaya başladığı 23.06.2010 tarihi ile dava tarihi olan 06.10.2010 arasındaki fark ücret alacağı hesaplanarak hüküm altına alınmıştır.
    Bu durumda 23.06.2010-06.10.2010 tarihleri arasındaki fark ücret alacağının, hesaplama sırasında dışlanması gerekirken mükerrer ödemeye sebep olacak şekilde yapılan değerlendirmeye itibar edilerek karar verilmesi hatalıdır.
    SONUÇ: Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, dosyanın, kararı veren İlk Derece Mahkemesine; bozma kararının bir örneğinin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 04.07.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.









    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi