1. Hukuk Dairesi 2014/18584 E. , 2015/3229 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ELAZIĞ 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/05/2014
NUMARASI : 2013/50-2014/337
Taraflar arasında birleştirilerek görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Asıl ve birleşen dava, ecrimisil isteğine ilişkindir.
Davacı, davaya konu 287 ada 1 ve 2, 288 ada 7,8 ve 21 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde S.. Cami ve külliyesi inşa edildiğini, 288 ada 21 numaralı parselin dernek, 288 ada 7 numaralı parselin hazine, diğer parsellerin de davalı adına tapuda kayıtlı olduklarını, davalının S.. Cami pasajında yer alan 1,8,12,13,14,19,20,21 ve 22 numaralı dükkanların tamamında hak iddia ederek 3.kişilere kiraladığını oysa anılan dükkanlardan 1 numaralı dükkanın hazine adına kayıtlı tapu kapsamı içerisinde kalıp, kullanım hakkının kendilerine bırakıldığını, diğer dükkanların da hem kendilerinin hemde davalının tapu kaydı kapsamında kaldığını ileri sürerek, tapuları kapsamında kalan bölümler ile hazine"nin tapu kaydı kapsamında kalan bölümler yönünden ecrimisil isteminde bulunmuştur.
Davalı, davaya konu taşınmazlara müdahaleleri olmayıp, maliki oldukları taşınmazların kiraya verildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 288 ada 21 parsel sayılı taşınmazın davacı, 288 ada 7 parsel sayılı taşınmazın dava dışı Elazığ Belediyesi, 287 ada 1 ve 2 parseller ile 288 ada 8 numaralı parselin davalı vakıflar idaresi adına tapuda kayıtlı oldukları taşınmazlar üzerindeki binada yer alan dükkanların çekişme konusu olduğu anlaşılmaktadır.
Nevar ki, yerinde yapılan keşif sonucu düzenlenen raporda çekişme konusu dükkanların davacıya ait 21 numaralı parselde kalan bölümlerinin yüzölçümleri belirtilmediği gibi, 288 ada 7 parsel sayılı taşınmazın Hazine adına tapuda kayıtlı olmayıp, dava dışı Elazığ Belediyesi adına kayıtlı olduğu ve dava edilen 8 numaralı dükkanın bir bölümünün bu parsel içerisinde kaldığı görülmektedir.
Öte yandan, Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1997/426 E.2005/226 K. Sayılı dava dosyasında aynı taraflar arasında 287 ada 1 ve 2 ile 288 ada 8 parsel sayılı taşınmazlardaki dükkanlar ile ilgili olarak görülüp kesinleşen el atmanın önlenmesi ve ecrimisil dava dosyasının bulunduğu, keza taraflar arasında farklı dönemlere ilişkin olarak açılan ecrimisil davalarının Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/29 E. ve Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/488 E. Sayılı dava dosyalarında derdest olduğu da dosya kapsamı ile sabittir.
Hal böyle olunca, mahallinde uzman bilirkişiler aracılığıyla tekrar keşif yapılması, çekişme konusu dükkanların davacıya ait 21 parsel sayılı taşınmazda kalan bölümlerinin yüzölçümlerinin teknik bilirkişi raporunda gösterilmesi, dava konusu 288 ada 7 parsel sayılı taşınmazın tapuda hazine adına kayıtlı olmayıp, dava dışı Elazığ Belediyesi adına kayıtlı olduğundan, bu parsel hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi, Elazığ 1. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2007/29 E. ve Elazığ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/488 E. Sayılı dava dosyalarının getirtilerek incelenmesi ve dava konusu yerlerin aynı olup olmadığının saptanması, aynı olduğunun belirlenmesi halinde dosyaların birleştirilip birleştirilmeyeceği hususlarının değerlendirilmesi, Elazığ 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1997/426 E.2005/226 K. Sayılı dava dosyası getirtilerek, dava konusunun aynı yere ilişkin olduğunun belirlenmesi halinde, anılan dosyada belirlenen ve denetimden geçerek kesinleşen ecrimisil miktarına ÜFE artış oranların yansıtılarak, belirlenecek ecrisimisile hükmedilmesi gerekirken, yetersiz bilirkişi raporları esas alınarak ve noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı HMK"nın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,
alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava ecrimisil isteğine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği gibi ecrimisil, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötüniyetli zilyetten isteyebileceği en azı kira geliri karşılığı tazminattır. 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zararın yanında haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. 25.05.1938 tarih ve 29/10 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ve Yargıtay"ın aynı yoldaki yerleşmiş içtihatları uyarınca ecrimisil davaları beş yıllık zamanaşımına tabi olup bu beş yıllık süre dava tarihinden geriye doğru işlemeye başlar.
Bundan ayrı, camiler, Müslümanların ibadetine mahsus umuma açık mabetlerdir. Bu nitelikleri gereği de kamu mallarındandır. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16. maddesi kamunun ortak kullanımına ayrılan, cami, namazgah ve benzeri yerlerin Hazine, kamu, kurum ve kuruluşları, il, belediye, köy veya mahalli idare birlikleri tüzel kişilikleri adına tesbit olunacağı hükmünü içermektedir. Bunun yanında Medeni Kanunun 641. maddesinde de, menfaati umuma ait malların kural olarak devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğuna değinilmiş, bunların işletilme ve kullanılmasının özel hükümlerle düzenleneceği belirtilmiştir. Bu cümleden olarak; 633 sayılı Diyanet işleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunun 35. maddesinin değiştirilmesine dair 4379 sayılı Yasa ile değişik söz konusu maddede cami ve mescitlerin Diyanet işleri Başkanlığının izni ile açılıp Başkanlıkça yönetileceği, gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapıldığı halde izinli veya izinsiz olarak ibadete açılmış bulunan cami ve mescitlerin yönetiminin üç ay içerisinde Diyanet işleri Başkanlığına devredileceği hükmü getirilmiştir.Bütün bu düzenlemeler karşısında, kamunun yararlanmasına mahsus, kamu mallarından olan cami ve müştemilatlarının, kamu tüzel kişileri dışında, özel ve tüzel kişilerin (vakıf, demek vs.) mülkiyetine konu olamayacağı gibi, bu yerlerin yönetim ve tasarrufunun da özel ve tüzel kişilere bırakılmayacağı kesin sonucuna varılmaktadır. Ayrıca, din hizmetlerinin bir bütün olarak topluma sunulması amacıyla, cami ile birlikte oluşturulan imam evi, kuran kursu ve bu yerleri yaşatma amacının ekonomik desteğini sağlayan, aynı külliye içerisindeki iş yerlerinin yek diğerinden ayrılma olanağı bulunmadığı, buraların da özel ve tüzel kişilerin edinme ve yönetme yasağı kapsamında olacağı kuşkusuzdur. (1. Hukuk Dairesinin somut olaya emsal teşkil edebilecek 20.03.2014 gün ve 2014/3080 esas ve2014/6118 karar sayılı içtihadı.)
Dosya içeriği ve tüm dosya kapsamından taşınmazın üzerinde cami ve eklentilerinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
Cami ve eklentilerinin yönetiminin yukarıda açıklandığı gibi kanunla Diyanet İşleri Başkanlığına verildiği kuşkusuzdur. Bu nedenle mahkemece davacının ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi, kararın bu nedenle bozulması gerekirken Daire çoğunluğu tarafından farklı gerekçe ile bozulmuş olması da doğru değildir. Bu nedenle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine katılmıyorum.