3. Hukuk Dairesi 2013/19821 E. , 2014/2816 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL 33. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2012
NUMARASI : 2011/90-2012/279
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasında imzalanan 31.01.2001 tarihli sözleşme ile davacının davalıdan enerji satın aldığını, daha sonra imzalanan 06.08.2003 tarihli sözleşme ile Çerkezköy"de kurulan santralde üretilecek elektrik enerjisinin Enerji Satış Anlaşması(ESA) hükümlerine uygun olarak direk baradan enerji almak için anlaşma yapıldığını, buna göre Tredaş Tek Terimli Sanayi Perakende Birim Fiyatına göre %16 indirimli enerji alınmasının kararlaştırıldığını, direk baradan elektrik almak için beton trafo köşkü, hücre, akü, kablo, proje ve onay gibi yatırım bedeli harcadıklarını, daha sonra davalının 06.08.2003 tarihli sözleşmeyi feshettiklerini belirten 17.10.2006 tarihli ihtarı ile taraflar arasındaki ilişkinin 31.01.2007 tarihinde sona erdiğini belirterek sözleşmeye aykırı olarak fazla tahakkuk edilen fatura bedeli 5.000 TL (ıslah ile 175.354 TL), enerji temini için yapılan yatırım bedeli 5.000 TL (ıslah ile 105.068 TL) alacağın, birleşen davada ise 06.08.2003 tarihli ve 5 yıl süreli sözleşme gereğince %16 indirimli elektrik enerjisinden yararlanmış olması halinde yoksun kaldıkları kâr bedeli 10.000 TL (ıslah ile 148.226,56 TL) alacağın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevabında, davacı ile önce 31.01.2001 tarihli sözleşme imzalandığını, daha sonra ucuz ve doğrudan elektrik almak için 06.08.2003 tarihli sözleşme imzalandığını, direk baradan elektrik alma işleminin Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığınca iptal edildiğini, davacıya 31.01.2001 tarihli eski sözleşme gereğince elektrik verilmeye devam edildiğini, bu sözleşmenin de 17.10.2006 tarihinde feshedildiğini, davacının yaptığı yatırımlardan sorumlu olmadıklarını beyan etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir
Taraflar arasında düzenlenen 31.01.2001 tarihli 1.sözleşme gereğince; davacı şirketin davalı şirketten elektrik enerjisi satın alınacağı kararlaştırılmıştır. 06.08.2003 tarihli 2.sözleşme ile davacının Çerkezköy"de bulunan tesislerine davalı şirket tarafından Çerkezköy"de kurulacak santralde üretilecek elektrik enerjisinin %16 tenzilatlı olarak direk baradan temin edileceği, süresinin 5 yıl olduğu ve teknik bağlantı işlemlerinin davacı tarafından yaptırılacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
EPDK"nun 15.06.2004 tarihli "Kullanıcıların eşit ve taraflar arasında ayrım gözetmeden erişmelerinin büyük önem taşıdığından direk bara bağlantısını gerektirecek şartların oluşmaması nedeniyle uygun bulunmadığı"na ilişkin kararı ile bara bağlantı işlemi iptal edilmiş, davalı şirket tarafından davalıya 05.07.2004-20.07.2004 tarihleri arasında bara bağlantısından indirimli elektrik verildikten sonra 06.08.2003 tarihli sözleşmenin iptali ile önceki 31.01.2001 tarihli sözleşme gereğince davacıya elektrik verilmeye devam edilmiş, bu sözleşme ise davalı tarafından çekilen 17.10.2006 tarihli feshi ihbar ile 31.01.2007 tarihinde sona ermiştir.
Davada, direk santralden daha ucuz elektrik almak amacıyla davacı tarafından yapılan yatırım bedellerinin indirimli elektrik alınmaması nedeniyle davalıdan tahsili ile fazla tahakkuk edilen fatura bedeli ve yoksun kalınan kâr talep edilmektedir.
Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporuna göre; davacının daha ucuz, direk elektrik almak için yaptırdığı trafo merkezi ve taşıma hattı (trafo köşkü, proje, akü, kablo, hücre, işçilik vs.) bedeli 105.068 TL olduğu açıklanmış, dosya üzerinden alınan 4 kişilik bilirkişi raporunda ise, davalının davacıya direk baradan enerji veremeyeceğini bilebilecek durumda olduğunu, bu konuda araştırmalarında ihmal göstererek güven ilişkisini ihlal etmesi nedeniyle sorumlu olduğu, 175.354 TL iskonto bedeli, 105.068 TL yatırım bedeli ve 148.226,54 TL yoksun kaldığı kâr bedelini ödemesi gerektiği açıklanmıştır.
Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığının ve EPDK"nun kararlarına göre davacı ile davalı arasında imzalanan 06.08.2003 tarihli direk santralden tenzilatlı elektrik alma işleminin baştan itibaren geçersiz olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, geçersiz sözleşmeden doğan edimini diğer tarafa (davalıya) güvenerek ifa eden davacının, sözleşmenin yerine getirilmemesi nedeniyle uğradığı müspet ve menfi zararlarını isteyip, isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Bu aşamada, müspet ve menfi zarar kavramlarına ilişkin şu genel açıklamaların yapılmasında yarar bulunmaktadır.
Müspet zarar; borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının mameleki ne durumda olacak idiyse, bu durumla eylemli durum arasındaki farktır. Diğer bir anlatımla, müspet zarar, sözleşmenin hiç veya gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zarardır. Kuşkusuz kâr mahrumiyetini de içine alır.
Müspet zarar, alacaklının ifadan vazgeçerek zararının tazminini istemesi halinde söz konusu olur; sözleşme ortadan kalkmamaktadır, yalnız alacaklının ifaya ilişkin talep hakkının yerini müspet zararının tazminine dair talep hakkı alır. Burada sözleşmenin feshedilmesinden değil, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın söz konusu olduğu gözardı edilmemelidir.
Menfi zarar ise, uyulacağı ve yerine getirileceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Başka bir anlatımla, sözleşme yapılmasaydı uğranılmayacak olan zarardır.
Menfi zarar, borçlunun sözleşmeye aykırı hareket etmesi yüzünden sözleşmenin hüküm ifade etmemesi dolayısıyla ortaya çıkar (Tandoğan, Haluk; age., s. 427). Bu husus, Borçlar Kanununun 108.(TBK"nun 125)maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada, alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zararının tazmini söz konusudur. Çünkü, sözleşme fesih edilerek hükümsüz olduktan sonra tekrar sözleşmeye dayanarak borcun ifa edilmemesinden doğan zarardan söz edilemez; istenilecek zarar menfi zarardır.
Diğer bir söyleyişle, genel olarak menfi zarar, sözleşmenin kurulmamasından veya geçerli olmamasından; müspet zarar ise, ifa edilmemesinden doğan zararı ifade eder (HGK’ nun 29.09.2010 gün ve 2010/14-386 E. 2010/427 K.).
Öte yandan, menfi zarar kavramına şunların gireceği kabul edilmektedir ( Tandoğan, age.,s. 427-428 ):
a- Sözleşmenin yapılmasına ilişkin giderler: Harçlar, posta giderleri, noter ücreti gibi,
b- Sözleşmenin yerine getirilmesi ve karşılık edanın kabulü için yapılan masraflar,
c- Sözleşmenin yerine getirilmesi dolayısıyla uğranılan zarar; gönderilen şeyin yolda kaybolması gibi,
ç- Sözleşmenin geçerliğine inanılarak başka bir sözleşme fırsatının kaçırılması dolayısıyla uğranılan zarar; hükümsüz sayılan sözleşmeyle satın alınan şey, örneğin o zaman başkasından 100 liraya alınabilirken şimdi 120 liraya alınabilmesi,
d- Başka bir sözleşmenin yerine getirilmemesi dolayısıyla uğranılan zarar,
e- Dava masrafları (HGK’ nun 05.07.2006 gün ve 2006/13-499 E. 2006/507 K).
Bu açıklamalardan sonra davada, 06.08.2003 tarihli sözleşmeden doğan edimini diğer tarafa güvenerek ifa eden davacı taraf, sözleşmenin geçerli olmaması ve yerine getirilmemesinden dolayı uğradığı zararını talep edebilir ise de; sözleşmenin diğer tarafı olan davacının gerekli inceleme ve araştırma yapmadan yatırım yapmasından, başka bir ifadeyle zararın artmasında müterafik kusurunun bulunup bulunmadığı araştırılmadan ve buna ilişkin zarardan indirim gerekip gerekmediği tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, davacının yaptığı yatırımların davacı tarafta kaldığı anlaşıldığına göre bunlardan davacının başka bir şekilde yararlanıp yararlanmadığı da araştırılmamıştır. Davacının dava konusu trafo, akü, kablo vs"den başka birşekilde yararlanması halinde davalı tarafın sebepsiz zenginleştiğinden söz edilemez. Bu durumda, yatırım unsurlarından davacının kullanıp yararlandıkları belirlenerek, bu miktarın indirilmesi suretiyle karar verilmesi gerekirken, yatırım bedelinin tamamına karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Bundan başka, davacının başka enerji satış şirketinden indirimli elektrik temin edip edemeyeceği, %16 indirimli elektrikten daha ucuza elektrik satın alma şansının olup olmadığının araştırılması gerekirken, mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulması da doğru değildir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.