3. Hukuk Dairesi 2013/18504 E. , 2014/2877 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İSTANBUL 18.SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/10/2012
NUMARASI : 2011/729-2012/526
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı abonenin ödenmeyen elektrik faturaları ile bu tutara ait gecikme zammı ve gecikme zammına ait KDV ile birlikte Fatih 2.İcra Dairesinin 2010/ 18538 Esas sayılı takip dosyası ile icra takibine başladıklarını, davalının icra takibine haksız ve yersiz yere itiraz ettiğini, bu nedenle itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Yerel Mahkemece, davalının itirazının iptali ile 20/04/2012 tarihli bilirkişi raporunda hesaplanan 589,61 TL asıl alacak, 1.727,62 TL gecikme zammı ve 310,95 TL gecikme zammı KDV’si olmak üzere toplam 2.628,18 TL üzerinden davanın kabulü ile asıl alacak üzerinden %40 icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; aboneliği iptal ettirmedikçe fiili kullanıcının kullandığı elektrik bedelinden abonenin de kullananla birlikte müteselsilen ve zamanında ödenmeyen elektrik faturalarından dolayı tarife ve yönetmelik hükümleri gereğince davalının elektriği kesmesi gerekirken kesmemesi nedeniyle davalının ana tüketim bedeli ile faiz ve gecikme zammından sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Benzer bir olayda, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu abonenin sorumluluğunun hüküm altına alındığı 24/09/2003 gün ve 2013/13 Esas -492/505 Karar sayılı ilamı ile; “davalı su abonesinin hizmet alma ihtiyacının tahliye yüzünden ortadan kalkmasıyla birlikte, basit bir başvuru işlemiyle abonelik sözleşmesini sona erdirip; sözleşme nedeniyle hem kendisi hem de karşı taraf nezdinde doğmuş tüm hak ve borçlardan arınmış olarak kiralanandan ayrılması mümkün iken, bunu yapmayarak kendi aboneliği üzerinden üçüncü kişilerin su kullanmasına olanak tanımış olması dahi, sözleşme hukukundan kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı, dolayısıyla da sonuçlarına katlanması gereken bir davranış niteliğinde olduğu kabul edilmelidir” denilmek suretiyle abonenin aboneliğini iptal ettirmediği sürece sorumluluğunun devam edeceği benimsenmiştir. (HGK.nun 2008/19-174 Esas, 199 Karar, 3.Hukuk Dairesinin 2013/16514 Esas, 2014/278 Karar sayılı ilamlarında da aynı ilkeler kabul edilmiştir)
Aboneliğin bulunduğu yerde, kaçak elektrik kullanıldığı yerin kayden satılmasına rağmen aboneliğini iptal ettirmeyen kişinin sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini ortadan kaldırmayacağı, abonesiz kaçak kullanan kişinin haksız fiil hükümleri uyarınca, abonenin de sözleşmeden doğan sorumluluğunun bulunduğu, bu durumda kaçak kullanımdan dolayı her ikisinin de müteselsilen sorumlu oldukları belirgin olmasına göre davacının alacağını sorumluların tamamından isteyebileceği gibi, somut olayda davacı alacağını sözleşme nedeniyle sorumluluğu bulunan davalı aboneden talep edebileceğine karar verilmiştir. (HGK. 27/04/2011 tarih, 2011/19-104 Esas, 239 Karar sayılı kararı)
Taraflar arasındaki uyuşmazlığı giderecek meri mevzuat hükümlerinin incelenmesinde yarar vardır.
09/11/1995 tarih, 22458 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinin 26.maddesine göre; aboneliğinin başlangıç tarihinin sözleşmenin yürürlüğe girdiği tarih olduğu, başka bir yere taşınacak abonenin taşınma tarihinden en az bir hafta önce şirkete yazılı olarak başvurarak sayaç değerinin okunmasını istemek zorunda olduğu, bir hafta içinde sayaç değeri belirlenmediği takdirde abonenin bildiriminin esas kabul edileceği, 38. maddeye göre idarenin faturalama dönemlerinde abone sayacının kaydettiği değeri mahallinde ve zamanında okuyarak faturalamaya esas olacak şekilde kayda geçirilmesinin esas olduğu, 50.maddeye göre fatura bedeli son ödeme tarihine kadar ödenmediği takdirde 20 gün içerisinde Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebligat yapılacağı, “bu tebligattan sonra fatura bedeli 10 gün içinde ödenmediği takdirde abonenin elektriği kesilir” hükmü getirilmiştir.
25/09/2002 tarihli ve 24887 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24.maddesine göre; zamanında ödenmeyen borçlar başlığı altında “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilebilir” şeklindedir.
01/03/2003 tarihinde yürürlüğe giren ve 30/12/2012 tarihli 28513 sayılı Resmî Gazete ile 24/2.maddesindeki “kesilebilir” ibaresi “kesilir” şeklinde değiştirilen Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 24/2.maddesine göre, “müşterinin perakende satış sözleşmesi veya ikili anlaşmalar kapsamında öngörülen ödemeleri zamanında yapmaması hâlinde nihai tüketicilere enerji tedarik eden lisans sahibi şirketlerin bildirimi üzerine en az 5 iş günü içerisinde dağıtım lisansı sahibi tüzel kişiler tarafından elektriği kesilir” sözkonusu durum 2 gün içerisinde dağıtım şirketi tarafından ilgili tedarikçiye bildirilir.
09/11/1995 tarihli Elektrik Tarifeleri Yönetmeliği ve 01/03/2003 tarihli Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin ilgili hükümleri gereğince zamanında ödenmeyen faturalardan dolayı elektriğin kesilmesinin amir hüküm olduğu anlaşılmaktadır.
Kaldı ki taraflar arasında imzalanan 15/10/1992 tarihli Alçak Gerilimden Elektrik Şebekesinden Elektrik Satışına İlişkin Sözleşmesinin Genel Hükümler bölümünün 2. maddesine göre “TEK tarafından tayin edilen her okuma dönemindeki tüketime göre aboneye fatura sunulur. Fatura üzerinde belirtilen süre içinde abone, bu fatura bedelini ödemediği takdirde TEK tarafından abonenin elektriği kesilir. Elektriğin kesiminden itibaren abone 30 gün içinde borçlarını ödeyerek cereyan açtırma işlemini yapmadığı takdirde abone hesabı tasfiye edilir ve sözleşme yürürlükten kalkar. Ayrıca TEK alacağını yasal yollardan takip ve tahsil eder. Bunun dışında süresinde ödenmeyen fatura bedelleri için, TEK Yönetimince konulan gecikme cezası bedellerini ödemeyi de abone peşinen kabul eder” hükmü yer almaktadır.
HMK.nun 30.maddesine göre; yargılamaya hâkim olan ilkelerinden birisi de usul ekonomisi ilkesidir.
Somut olayda; davalı, davacının elektrik abonesidir. Davalı aboneliği iptal ettirmedikçe abonelik üzerinden tüketilen normal veya kaçak enerji bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte davalıya karşı müteselsilen sorumludur. Davacının 09/05/2001, 7/06/2002/, 12/08/202, 17/09/2002, 08/10/2002, 11/11/2002, 10/12/2002 tahakkuk dönemlerine ait (7) adet elektrik tüketim bedeline esas faturaların ödenmemesine rağmen yönetmelik ve taraflar arasında imzalanan 15/10/1992 tarihli sözleşme gereği elektriği kesmemesi davacı açısından müterafik kusur teşkil etse de bu kusur tüketilen enerji bedelinin aslından davalının beraatını gerektirmeyeceği gibi (tüketim bedeli olan ana borçtan) hukukî sorumluluğunu da ortadan kaldırmaz. Olsa olsa davacının (normal tüketim bedeli dışında) gecikme zammı veya işleyecek yasal faizden davacının müterafik kusuru nedeniyle indirimi gerektirir. Aksine düşünce davacının sebepsiz zenginleşmesine yol açar ki buda yukarıda bahsedilen usul ekonomisi ilkesine aykırılık teşkil eder. Mahkemeler bir davadan başka bir dava üreten kurumlar olmadığı gibi hukukî uyuşmazlıkları nihaî olarak sona erdiren yargı mercileridir.
Hâl böyle olunca; mahkemece yapılacak iş, dosyanın yeniden bilirkişiye tevdi ile dava konusu alacak döneminde yürürlükte bulunan Elektrik Tarifelerinin ilgili maddeleri uyarınca; davalının normal tüketim bedelinin aslından (ana borçtan) her halükarda sorumlu olduğu, Yönetmelik ve taraflar arasında imzalanan 15/10/1992 tarihli sözleşme gereğince elektriğin kesilmesi gereken tarihin belirlenmesi, bu tarihe kadar olan borcun tamamının hesap edilmesi (gecikme zammı veya faiz dahil), bu tarihten sonraki dönem için ise davacının elektriği kesmemesinin (kendisi için) müterafik kusur teşkil edeceği ve bununda ancak davalı açısından gecikme zammı veya faizden indirim sağlayacağı nazara alınarak, bilirkişiden rapor alınmak suretiyle bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
Bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.