3. Hukuk Dairesi 2013/18348 E. , 2014/3263 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MENEMEN 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2012
NUMARASI : 2011/699-2012/896
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davacı ile davalı arasında düzenlenen 04.07.2008 tarihli "Adi Ortaklık" sözleşmesine göre A.. köyü, .. ada, .. parsel ve.. adada bulunan .. adet parsel olmak üzere toplam 13 adet taşınmazı 110.000 TL"ye (55.000 TL"şer ödemek suretiyle) dava dışı O.. D.."den satın aldıklarını, tapunun davalı adına kayıtlı olduğunu, sözleşmeye göre taşınmazların davalı tarafından 3.kişilere satılacağını, satış bedelinin kârı ile birlikte paylaşacakları hususunda anlaşma sağlanmasına rağmen, davalının davacıdan habersiz 1, 4, 9 ve .. nolu parselleri satıp, parasını aldığını, sözleşmeye göre satışların davacının da bilgi ve onayı dahilinde yapılacağından ve bu şartlara uymayan tarafın her arsa için diğer tarafa 15.000 TL cezai şart ödemesi gerektiğinden bahisle, toplam 4 taşınmaz için 60.000 TL cezai şartın davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece; önce 19.03.2010 tarihli kararı ile davanın kabulü ile 60.000 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, 13.Hukuk Dairesinin 11.07.2011 tarihli ilamı ile davalıya usulüne uygun tebligat yapılmadığından ve davalının savunma hakkının kısıtlandığından bahisle bozma kararı verilmiştir.
Davalı vekili cevabında; yanında çalışan M.. A.. isimli kişiye vekalet verdiğini, taşınmazların Mustafa tarafından satıldığını, davacının payını ödediğini, ancak belge almadığını, cezai şartın yasaya aykırı olup, iptali gerektiğini ve miktarın fazla olduğunu beyan etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile cezai şartın taşınmazın satış bedeli 43.470 TL"yi aşamayacağından, 43.470 TL"nin davalıdan tahsiline, reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen 04.07.2008 tarihli "Adi Ortaklık" sözleşmesine göre davacı ve davalının eşit miktarda para koyarak toplam 110.000 TL"ye satın aldıkları 13 adet taşınmazın tapu kaydının davalı adına alınması nedeniyle taşınmazların davalı tarafından satılarak satış bedeli ve kârın %50"şer olarak paylaşılacağı ve bu şartlara uymayan tarafın her arsa için diğer tarafa 15.000 TL cezai şart ödeyeceği konusunda anlaşma yaptıkları tartışmasızdır.
Davada, sözleşme gereğince satıştan haberi olmayan davacı tarafından davalıdan cezai şart talep edilmektedir.
Davalı tarafın, satılan arsa bedellerinin davacı tarafa ödendiği konusunda yemin teklif etmesi sonucunda davacının arsa satışlarının bilgisi ve rızası dışında satıldığı ve 1/2 payının alınmadığına ilişkin yemini ile davacının bedel almadığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık, cezai şartın miktarında ortaya çıkmaktadır.
Hukukumuzda sözleşmeye bağlılık ilkesi (A.. V..- P.. S.. S..) yanında sözleşme serbestisi ilkeleri kabul edilmiştir. Bu kurala göre sözleşme yapıldığı andaki gibi aynen uygulanmalı ve hükümlerine riayet edilmelidir. Sözleşmeye bağlılık ilkesi hukuki güvenlik, doğruluk ve dürüstlük kuralının bir gereği olarak, sözleşme hukukunun temel ilkelerinden biridir. Karşılıklı edimleri içeren sözleşmelerde, edimler arasında mevcut olan denge şartlarının sözleşmenin tümü, birlikte yorumlanarak değerlendirilmelidir. Borçlar Kanunundaki genel kural; tarafların bu sözleşme ile gerçek ve ortak amacın varlığını ortaya koyabilecek şekilde bir düzenleme ve yorum, tüm sözleşmede belirlenen amaç da gözönüne alınarak yapılmalıdır.
Cezai şart, TBK.nun 179/1 (BK.nun 158/1). maddesinde; "Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir." hükmü yer almaktadır. Aynı kanunun 182/1.(BK.nun 161/1) maddesinde "Taraflar, cezanın mikarını serbestçe belirleyebilirler" denilmekte ise de bu serbestlik sınırsız değildir. Maddenin son fıkrasında ise "Hakim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir" hükmü gereğince, hakim taraflarca kararlaştırılan cezai şart miktarının fahiş olup olmadığını re"sen incelemek, fahiş ise ceza miktarını tenkis etmekle (indirmekle) görevlidir.
Cezai şartın indirilmesini gerektiren hallerde, hakim herşeyden önce alacaklının menfaatini gözönünde tutmalı, menfaatlerin ne dereceye kadar ihlal edildiğini araştırmalı, davalının kusurunun ağırlığını ve tarafların içinde bulunduğu durum gözönünde tutmalıdır. Ceza alacaklının uğradığı zarar ile ihlal edilen menfaatlerle makul bir surette mütenasip olmalıdır.
Bir davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığı, tarafların ekonomik durumları, özel olarak borçlunun ödeme gücü, alacaklının asıl borcun ifa edilmesi halinde elde edeceği yarar ile cezai şartın ödenmesinin sağlayacağı yarar arasındaki makul, adil ölçü, sözleşmeye aykırı davranılması yüzünden alacaklının uğradığı zarar, borçlunun borcunu yerine getirmemek suretiyle sağladığı yarar, borçlunun kusur derecesi ve borca aykırı davranışının ağırlığı ölçü alınarak, hak, adalet ve nesafet kurallarına uygun bir cezai şart miktarına karar verilmelidir. Hakimin, bu kuralı uygularken kullanacağı takdir hakkının, Yargıtay denetimine elverişli esaslara dayanması da zorunludur.
Bu durumda, mahkemece; yukarıda açıklanan ilke ve esaslara göre makul bir cezai şart miktarına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde fazla karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ancak, reddedilen miktar yönünden davalı lehine vekalet ücreti verilmemesi, HGK.nun 18.11.2009 tarih, 2009/18 – 421 E. - 2009/526 K. Sayılı ilamı ile "Hakimin takdir hakkını kullanarak cezai şarttan indirim uygulamak suretiyle, yapılan indirim miktarından vekalet ücretine karar verilemeyeceği" kuralına göre kurulan hüküm bu yönden doğru olduğundan davalı lehine vekalet ücretine karar verilmemesi bozma nedeni yapılmamıştır.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 04.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.