10. Hukuk Dairesi 2017/6272 E. , 2018/137 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, davacının 2926 sayılı Kanun ile 5510 sayılı Kanun kapsamında Tarım Bağ-Kur sigortalılığının tespiti ile 6111 sayılı Kanun kapsamında prim borçlarını yapılandırabileceğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozmaya uyularak hükümde belirtilen gerekçelerle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın konusunun kalmadığından bahsedebilmek için, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması; eş söyleyişle tüm tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gerekir.
Eldeki davada ise, davacının 20.12.1994 tarihini takip eden aybaşından itibaren tescilinin sağlanması ve dava tarihine kadar sigortalılığının sağlanması ve 6111 sayılı Yasadan faydalandırılması gereğine dair taleplerinin, davalı Kurumca karşılanmadığı gibi tescilin 20.01.1995 tarihli tevkifata dayalı olarak 01.02.1995 tarihinden itibaren yapıldığı anlaşılmakta olup, bu halde davanın konusuz kaldığından bahsedilmesi suretiyle yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, mahkemece verilen 15.07.2014 tarihli karar, Dairemizin 18.01.2016 günlü ve 2014/20624 Esas, 2016/22 Karar sayılı ilamıyla, özetle “....öncelikle, HMK’nın 31. maddesi gereği davacı asil isticvap edilerek, tespitini istediği sigortalılık süresi tarihler itibariyle net olarak belirlenmeli, davacının yargılama aşamasında Kurumca kabul edilen sigortalılık süreleri Kurumdan sorularak, 1479 sayılı Kanunun Yasanın Ek 19. Maddesi gereğince davacının Kurumca kabul edilen ancak durdurulan ve bu çerçevede ihya edilebilecek olan sigortalılık sürelerinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, talebe göre Kurumca kabul edilmeyen dönemin bulunup bulunmadığı belirlenmeli, ayrıca, hükme esas alınan 20.12.1994 tarihli tevkifatın Kuruma intikali araştırılarak, özel şirketçe yapılan tevkifatın sigortalılık tescilinde esas alınabilmesi için Kurum kayıtlarına intikalinin şart olduğu gözetilerek, yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmesi gereğine” işaret edilerek inceleme yapılmak üzere, bozulmuştur.
Mahkemenin, Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine, o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlayacağımız bu olgu; mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirdiği gibi, mahkemenin kararını bozmuş olan Yargıtay Hukuk Dairesince; sonradan, ilk bozma kararı ile benimsemiş olduğu esaslara usuli kazanılmış hakka aykırı bir şekilde, ikinci bir bozma kararı verilememektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulu’nun 12.07.2006 gün, 2006/9-508 E., 2006/521 sayılı kararı).
Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur. (04.02.1959 gün ve 13/5 sayılı YİBK).
Eldeki davada, mahkemece 6111 sayılı talep bakımından verilen kararın, bozma kapsamı dışında bırakılmış olduğu ve bu suretle kesinleştiği ve bu nedenle kararda belirtilmesi gereği dikkate alınmaksızın, ancak, davacının tüm taleplerinin yerine gelmesi halinde verilebilecek olan davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu gibi, bozma sonrasında yapılan yargılamada, davacı avukatının beyanı ile davacı asil arasındaki tespiti istenen dönem bakımından oluşan açık çelişkinin giderilmemesi ve davalı kurumdan gelen belgelerde davacının sigortalılık süresinin belirlenmesi bakımından ilk bozma kararı çerçevesinde Kurumdan sorularak sigortalı olarak kabul edilen dönemin netleştirilmesi gerekirken 04.05.2016 tarihli ekstrede belirtilen sigortalılık süresi ile 14.11.2016 tarihli Kurum cevabi yazısı arasındaki çelişki giderilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16/01/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.