3. Hukuk Dairesi 2013/19594 E. , 2014/3373 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ANKARA 7.AİLE MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/07/2013
NUMARASI : 2012/739-2013/994
Taraflar arasında görülen ziynet alacağı davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili, taraflar arasında geçimsizlik bulunduğunu, davalının müvekkilini evden kovduğunu, müvekkine ait dava dilekçesinde belirtilen ziynet eşyalarının ortak konutta kaldığını ve müvekkiline iade edilmediğini ileri sürerek, ziynet eşyalarının müvekkiline iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı kadının ortak konutu terk ederken yanında ziynet eşyaları dahil tüm eşyalarını götürdüğünü, ayrıca dava dilekçesinde belirtildiği kadar ziynet eşyasının bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacı kadının dava konusu ziynet eşyalarının davalıda kaldığını somut, inandırıcı delillerle ispatlayamadığı, dinlenen tek davacı tanık anlatımının davanın kabulünde yeterli bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İspat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden kimseye düşer. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla bunların davalı tarafın zilyetlik ve korumasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. (6.Hukuk Dairesi 09.05.2011 tarih ve 2011/1701-6067, 6.Hukuk Dairesi 06.03.2012 tarih ve 2012/333-3494, 3.Hukuk Dairesi 13.03.2013 tarih ve 2013/3318-4289)
Davacı, dava konusu ziynet eşyasının varlığını, elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, ispat yükü altındadır.
Somut olayda, her ne kadar davacı vekili, müvekkiline ait ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ve davalı tarafından müvekkiline iade edilmediğini ileri sürmüş ise de, yargılama sırasında beyanı alınan tek davacı tanığı U.. G.."nın, davacı kadına kaç altın takıldığını, davacının babasının evine giderken ziynet eşyalarını yanına alıp almadığını bilmediğini, davacının kollarında ve boynunda takı görmediğini, yüzüğünün parmağında olup olmadığını hatırlamadığını beyan etmesi karşısında, tek tanık beyanı hüküm kurmak için yeterli görülmemiş olup, davacının MK. 6.maddesi gereğince iddiasını ispat edemediği anlaşılmıştır.
Ancak, bununla birlikte davacı, delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmış olduğundan davacıya, ziynetlerin elinden alındığı, davalı tarafta kaldığı konusunda yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.