3. Hukuk Dairesi 2013/18809 E. , 2014/3430 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : AMASYA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2012
NUMARASI : 2011/8-2012/359
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların, aralarında yaptıkları 30/11/2008 tarihli sözleşme ile karşılıklı oto alım satımında anlaştıklarını, bu sözleşme ile müvekkilinin Toros marka aracını 4.000 TL karşılığında davalıya sattığını, davalıdan da Fiat Uno marka aracı satın aldığını, iki aracın değeri arasındaki farkın sözleşme ile 9.000 TL olarak belirlendiğini, müvekkilinin davalıya toplamda 9.000 TL olacak şekilde 600 TL bedelli 15 adet bono düzenleyip verdiğini ve bonoların tamamının ödendiğini ancak davalının aracın devrini resmi olarak vermekten kaçındığını ve müvekkilinin satın almış olduğu aracın ruhsat kaydındaki malikinin üçüncü bir kişiye olan borcu nedeniyle haciz yolu ile bağlanıp otoparka çekildiğini, satın alınan aracın devir alınamaması nedeniyle trampa olarak verilmiş olan aracın mülkiyetinin de davalıya teslim edilmediğini belirterek davalı tarafa ödenmiş olan 9.000,00 TL"nin ödeme tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; alım-satım sözleşmesinin muvazaalı ve geçersiz olduğunu, davacı tarafın takas olarak vereceği aracın maliyeye olan borçlarını ödeyemediğinden devrin yapılamadığını, bunun üzerine karşılıklı olarak sözleşmeden vazgeçildiğini ve senetlerin iade edildiğini, senetlere karşılık davalıya herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; Taraflar arasındaki sözleşme içeriğine göre, davacıya ait Toros marka aracın 4.000 TL"ye sayıldığı ayrıca 4.000 TL peşinat verildiği, geriye kalan 5.000 TL için de davacı tarafından bono tanzim edilerek, davalıya teslim edildiği, tarafların karşılıklı olarak kendilerine ait araçların devrini yapmadıkları anlaşılmakla davanın kabulü ile, davacının ödediği 9.000 TL nin 05/07/2009 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, 2918 sayılı yasanın 20/d maddesi hükmüne aykırı olarak yapılan araç satışına göre mülkiyeti verilmeyen araç için ödenen satış bedelinin tahsiline ilişkindir.
Trafik siciline kayıtlı araçların mülkiyetinin devrini öngören her türlü sözleşmelerin geçerliliği 2918 sayılı kanunun 20/d maddesi uyarınca resmi şekilde yapılmalarına bağlıdır. Burada sözü edilen resmi şekil, sözleşmenin noterde re"sen düzenleme şeklinde yapılmasıdır. Bu şekil şartı geçerlilik şartı olup, bu şekle uygun yapılmayan sözleşmeler baştan itibaren geçersizdir. Geçersiz sözleşmeler ise taraflar için hak ve borç doğurmazlar. Taraflar sadece ve ancak birbirlerine verdiklerini sebepsiz zenginleşme hukuksal nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. (HGK, 2003/4- 676 E. ve 2003/639 K.sayılı kararında açıklandığı gibi)
Somut olayda taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi yukarıda açıklanan yasa maddeleri uyarınca geçersizdir. Davacı, davalıdan satın aldığı aracın satış bedeline karşılık, kendine ait Toros marka aracının 4.000 TL ye sayılıp, iki aracın değeri arasındaki farkın sözleşme ile 9.000 TL olarak belirlendiğini ve davalıya toplamda 9.000 TL olacak şekilde 600 TL bedelli 15 adet bono düzenleyip verdiğini ve bonoların tamamını ödediğini ileri sürmüş ve iki araç arasındaki fark bedeli olarak ödenen 9.000,00 TL"nin davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece, sözleşme içeriğine göre, davacıya ait Toros marka aracın 4.000 TL"ye sayıldığı ayrıca 4.000 TL peşinat verildiği, geriye kalan 5.000 TL için de davacı tarafından bono tanzim edilerek davalıya teslim edildiği belirtilerek, davacı tarafından ödendiği belirlenen 9.000 TL"nin iadesine karar verilmiştir.
Ancak taraflar arasında yapılan oto satım sözleşmesi incelendiğinde; "ödeme planı" başlıklı kısımda, davalıya ait olan aracın davacıya, "davacı tarafa ait olan Toros marka araç 4.000 TL peşinat, geri kalan 600 TL taksitle toplam 9.000 TL"ye satıldığının belirtildiği, mahkemenin gerekçe kısmında yer alan, 4.000 TL davacıya ait Toros marka araç dışında 4.000 TL peşinatın da davalı tarafa ödendiğine ilişkin sözleşmede herhangi bir ibare bulunmadığı ve davacı tarafından 15 adet 600 TL bedelli senetlerden bahsedilip bu senet bedellerinin toplamı olan 9.000 TLnin tahsili talep edilmiş ise de, davacı tarafından dosyaya sunulan senetlerin 8 adet olup toplamının 5.000 TL olduğu görülmüştür.
Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. İleri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190).
O halde mahkemece; taraflar arasındaki satış sözleşmesi içeriğine göre, davalı tarafından davacıya satılan aracın satış bedeli olarak, davacı tarafa ait olan Toros marka aracın 4.000 TL bedelle peşinata sayıldığının, geri kalanın ise 600 TL taksitle ödeneceğinin ve aracın toplam 9.000 TL bedelle satıldığının taraflarca kararlaştırıldığı, davacının, satış sözleşmesi gereğince davalı tarafa ödediğini iddia ettiği 15 adet 600 TL bedelli senetlerden, 1 adet 500 TL bedelli, 4 adet 600 TL bedelli ve 3 adet 700 TL bedelli olmak üzere toplam 5.000 TL bedelli 8 adet senedi dosyaya sunduğu bu nedenle 8 adet senet bedeli dışında kalan alacak talebinin ispatlanamadığı dikkate alınmak suretiyle davacı tarafından yapılan ödemenin 5.000,00 TL olduğu kabul edilerek, sonucu dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; sebepsiz zenginleşme nedeniyle temerrüt faizi yürümesi için, borçlunun yani haksız mal edinenin ya bir ihtar ile ya da aleyhine bir dava açılmak suretiyle temerrüde düşürülmesi gerekir. Borçlunun temerrüdü, borçluya gönderilen ihtarnamenin tebliğinden veya ihtarnamede ödeme için süre verilmişse bu sürenin bitiminden itibaren oluşur.
O halde somut olayda, davalı için keşide olunan bir ihtarname bulunup bulunmadığı araştırılmalı, Borçlar Kanununun 101.maddesi anlamında davalının temerrüdü yoksa, dava tarihinden itibaren davalının temerrüde düştüğü kabul edilmek suretiyle faiz yönünden karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.