20. Hukuk Dairesi 2016/4392 E. , 2017/8465 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve ... köyü tüzel kişiliği tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2009 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında ... köyü 148 ada 1 ve 4 parsel sayılı sırasıyla 93633.77 m2 ve 26599.30 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar mera olarak sınırlandırılmış; 148 ada 3 parsel sayılı 13832.89 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise ham toprak niteliğiyle Hazine adına tesbit edilmiştir.
Davacılar, kendilerine ait tarım alanının çekişmeli parseller içinde tesbit gördüğünü ileri sürerek dava açmışlardır.
Mahkemece davanın kabulü ile çekişmeli 148 ada 1 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 34692.48 m2 ve 148 ada 4 sayılı parselin (B) harfi ile gösterilen 20497.26 m2"lik bölümleri ile 148 ada 3 sayılı parselin tamamının ½" şer payla davacılar adına tesciline, 148 ada 1 ve 4 sayılı parsellerin geriye kalan bölümlerinin tesbit gibi tesciline karar verilmiş, hükmün Hazine tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairenin 09/01/2014 tarih ve 2013/9927 E. - 2014/293 K. sayılı kararı ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “...Mahkemece, çekişmeli 148 ada 1 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 34692.48 m2 ve 148 ada 4 parselin (B) harfi ile gösterilen 20497.26 m2"lik bölümleri ile 148 ada 3 sayılı parselin tamamının zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacılar yararına kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir.
Şöyle ki; mahkemece yapılan ilk keşifte yer alan yerel bilirkişi, tesbit bilirkişisi ve tanıklar, çekişmeli yerin babalarından intikalen davacılara ait olduğu; eklemeli olarak tarla niteliğiyle 40 yılı aşkın süredir zilyet olduklarını, ancak adlarına kuru toprakta 100 dönümü aşkın yer tesbiti yapıldığı için bu yerlerin Hazineye yazıldığını açıklamışlardır.
Dairemizin iade kararı üzerine dosyaya getirtilen komşu 148 ada 2 sayılı parsele ait tutanağın incelenmesinden dahi 64000 m² yüzölçümündeki bu yerin belgesiz zilyetliğe dayalı olarak davacılar adına tesbit edilip kesinleşerek tapuya kaydedildiği anlaşılmaktadır.
Tapu Müdürlüğünce davacı ... adına kayıtlı yer bulunmadığının; davacı ... adına ise kayıtlı 71707.23 m2 yer bulunduğunun bildirilmesine ... kadastro müdürlüğü tarafından her iki davacı adına da 32000 m2 yer tesbiti yapıldığı bildirilmiş, bu taşınmazlara ait parsel numarası açıklanmamıştır. Mahkemece, değinilen yönler üzerinde durulup çelişki giderilmemiş; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, tapu ve ilgili kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı kesin bir biçimde saptanmamıştır.
Bundan ayrı; taşınmazlar başında ilk kez yapılan keşifte yer alan tarım uzmanı bilirkişi tarafından bu yerlerin % 30- 40 eğimli olduğu, yakın tarihte sürülmüş olup önceki yıllarda da herhangi bir kültür bitkisi yetiştiriciliğinin yapılmadığı, üzerinde çeşitli yabancı otların bulunduğu; ancak düzenli olarak işlenmesi halinde, verimli bir tarım alanına dönüşebileceği açıklanmıştır.
İkinci keşifte yer alan tarım bilirkişisi ise taşınmazların uzun zamandan beri tarım arazisi olarak kullanılan yerlerden olduklarını açıklamıştır.
Mahkemece raporlar arasındaki çelişki üzerinde durulmamış, ekonomik amacına uygun bir zilyetliğin bulunup bulunmadığı duraksamaya yer vermeyecek biçimde belirlenmemiştir.
Bu nedenle mahkemece, tesbit tarihinden 20 yıl öncesine ait tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliği, konumu ve kullanım durumu anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmeli, tarım bilirkişisi raporları arasındaki çelişki giderilmeli, 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi ile getirilen sınırlamanın aşılıp aşılmadığı kesin bir biçimde saptanmalıdır. Değinilen yönler gözardı edilerek kurulan hüküm usûl ve kanuna aykırıdır..." gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne,
A) ... ili, ... ilçesi, ... köyü, Orman Ağa Sırtı mevkiide bulunan 148 ada 1 nolu parsele ait kadastro tespitinin iptali ile dosyada mevcut fen bilirkişisi ..."e ait 12/06/2015 tarihli teknik raporuna ekli krokide (A) rumuzu ile gösterilen 33615,69 m2 lik alanın aynı adaya yeni bir parsel numarası verilmek suretiyle kuru tarım arazisi vasfıyla ve tapu kaydı 2 pay kabul edilerek 1 payın ... oğlu ... adına, 1 payın ... kızı ... adına tapuya kayıt ve tesciline,
Aynı raporda (B) rumuzu ile gösterilen 60018,08 m2"lik kalan kısmın aynı vasıf ile aynı ada ve parsel numarasına tespit gibi tesciline,
B) ... ili, ... ilçesi, ... köyü, Orman ... Sırtı mevkiinde bulunan 148 ada 3 ve 4 nolu parsellere ait kadastro tespitlerinin iptali ile tapu kaydı 2 pay kabul edilerek 1 payın ... oğlu ... adına, 1 payın ... kızı ... adına aynı ada ve parsel numarasına kuru tarım arazisi vasfıyla tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş hüküm davalılar Hazine ve ... köyü tüzel kişiliği tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tesbitine itirazdan kaynaklanmaktadır.
Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu, 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli yerler orman sınırları dışında bırakılmıştır.
Mahkemece kurulan hüküm usul ve yasaya aykırıdır,Şöyle ki; 4721 sayılı Medenî Kanununun 713/3. maddesi uyarınca, 6100 sayılı HMK"nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.
4721 sayılı TMK"nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.
442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukukî bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.
Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;
1) ... illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
2) ... Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır.
3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; "1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur" hükmü yer almaktadır.
Bu hüküm Kanunun "Yürürlük" başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.
Somut olayda; davalı ... kişiliğinin, 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırıldığından mahkemece yargılama sırasında bağlı olduğu ilçe belediyesinin sınırları il mülkî sınırları olarak belirlendiğinden ... köyünün bağlı olduğu ilçe belediyesinin de davada taraf olacağı dikkate alındığında 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılmalıdır.
Mahkemece bozma kararına uyulmakla taraflar yönünden usûli kazanılmış hak, mahkeme için de o doğrultuda araştırma ve inceleme yapma yükümlülüğü doğar. İlk kararın sadece Hazine tarafından temyiz edilmesi nedeniyle, 148 ada 4 parselin (B) kısmının - 20497.26 m2-kişiler adına tesciline kalan kısım için davanın reddi ile tespit gibi tesciline ilişkin hüküm yönünden davalı Hazine yararına usûli kazanılmış hak oluşmuştur. Hazine yararına oluşan usuli kazanılmış hak gözetilmeden, dava konusu 148 ada 4 parselin tamamının kişiler adına tesciline karar verilmesi hatalıdır.
Ayrıca bozma ilamına uyulmasına rağmen bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;bozma ilamında en eski memleket haritası ve hava fotoğrafı ile kadastro tespitinden 20 yıl öncesine ilişkin memleket haritası ve hava fotoğraflarının incelenmesi gereğine değinilmesine rağmen hükme dayanak alınan orman bilirkişi raporunda sadece 1952 tarihli memleket haritası incelenmiş,mahkemece bu rapor hükme dayanak alınmıştır. Eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulmuştur.
O halde mahkemece, dava dilekçesi, davalı köyün bağlı olduğu ilçe belediye başkanlığına tebliğ edilerek husumet yaygınlaştırılmalı, açılan davaya karşı diyecekleri sorulmalı kendilerine savunma hakkı verilerek ileri sürecekleri yazılı delilleri toplanmalı daha sonra en eski tarihli memleket haritasının dayanağı hava fotoğrafı ile kadastro tespitinden 15-20 yıl öncesine ilişkin memleket haritası,dayanağı hava fotoğrafı ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat ve bir fen elemanı yardımıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmazlar ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin niteliğinin, imar ve ihya edildiğinin ve üzerinde
sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdirî delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen stereoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip dava konusu taşınmazın, bu belgelerde ne şekilde gözüktüğü, üzerinde bulunan bitki örtüsü, varsa ağaçların cinsi yaşı ve adedi, kapalılık oranı ile üzerinde tarımsal faaliyet yapılıp yapılmadığı, tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, tasarruf sınırları bulunup bulunmadığı, mezkur tarihlerde kullanıldığına ilişkin emareler bulunup bulunmadığı, kullanım varsa kullanım durumu hususlarında ayrıntılı anlatımı içeren müşterek imzalı, aplikeli ve açıklamalı rapor alınmalı,taraflar lehine oluşan usuli kazanılmış haklar da gözetilerek oluşacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı biçimde hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve ... vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 26/10/2017 günü oy birliği ile karar verildi.