22. Hukuk Dairesi 2019/7965 E. , 2020/230 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ:İş Mahkemesi
DAVA TÜRÜ: ALACAK
Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın muhtelif birimlerinde 16.07.2007-15.08.2012 tarihleri arasında çalıştığını, çalışma koşullarının çekilmez bir hal alması, fazla mesai ücretlerinin ödenememsi nedeniyle iş akdine haklı olarak son verdiğini ileri sürerek kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, performans primi alacağı, fazla çalışma ücreti alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili, davacının iş sözleşmesi ile çalıştığını, girdiği sınav nedeniyle devlet memuru olabilme şartlarına sahip olduğu için kendi isteği ile ayrıldığını dolayısıyla iş akdini feshetme nedeninin altında devlet memuru olma düşüncesinin bulunduğunu, işyerinde fazla çalışma yapılmadığını, maaşının ve priminin düzenli yatırıldığını, alacak talebinin haksız olduğunu beyanla davanın reddi gerektiğini savunmuştur.Mahkemece davanın kabulü hakkında verilen 23.10.2015 tarihli ilk karar, davalı tarafın temyiz başvurusu üzerine Dairemizin 18.12.2018 tarihli 2017/19105 esas 2018/27685 karar sayılı bozma ilamı ile “Tanık beyanlarına göre hesaplanan fazla mesai süresi hususunda husumeti bulunmayan tanık anlatıma itibar edilmesi gerekmektedir. Tanık ... ile davacının birlikte çalıştığı dönemler gözetilmek suretiyle, davacının sadece bu dönemler için fazla mesai yaptığının ispatlandığının kabulü gerekmekte olup tanık ...’ın çalıştığı süre ile sınırlı hesaplama yapılması gerektiği” gerekçesiyle bozulmuş, Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller, tanık beyanları ve bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, kararın davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine 10.09.2019 tarihli Ek Karar ile “karar taraf vekillerine 14.07.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup, hüküm uyap sistemi üzerinden davalı ...O. Vakıflar Bankası vekili Av ... tarafından 30.07.2019 tarihinde gönderilen dilekçe ile Temyiz edilmiştir. Bu itibarla davalı vekili tarafından her ne kadar hüküm temyiz edilmiş isede gerekçeli karar tebliğinin 14.07.2019 tarihinde yapıldığı, yasal iki haftalık süre içeresinde temyiz dilekçesinin verilmediği, 28.07.2019 tarihi itibariyle yasal süresinin sona erdiği ancak temyiz dilekçesinin 30.07.2019 tarihinde gönderildiği anlaşılmıştır. Bu nedenle temyiz talebinin iki haftalık yasal süre içerisinde yapılmadığı” gerekçesiyle süre yönünden talebin reddine karar verilmiştir. Ancak dosyanın incelenmesinde gerekçeli kararın tebliğ edildiği Av. ...’ün adının dosyada mübrez davalı vekaletnamesinde yer almadığı için bu hali ile yapılan tebligatın geçersiz olduğu ve davalının temyiz başvurusunun süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle Mahkemece “yasal koşullara haiz bulunmayan karar tebliğine istinaden davalının temyiz başvurusunun süre yönünden reddine” dair kararı hatalı olduğundan 10.09.2019 tarihli ek kararın BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA karar verildi.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Usuli kazanılmış hak kavramı anlam itibariyle, bir davada mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir. Usuli müktesep hak müessesesi H.M.K."nda düzenlenmiş olmamakla beraber davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez ana ilkelerinden biri haline gelmiştir.Usuli kazanılmış hak ilkesi kamu düzeniyle ilgilidir. (09/05/1960 T., 21/9; 04/02/1959 gün 13/5 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı)
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir. (HGK.nun 12/07/2006 T., 2006/4-519 E, 2006/527 K, 03/12/2008 T., 2008/10-730 E., 2008/732 K.) Yargıtayın bozma kararına uyan mahkeme artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü,mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak doğmuştur. (09/05/1960 gün ve 21/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Bazı konuların bozma kararının kapsamı dışında kalarak kesinleşmesi durumunda da usuli kazanılmış hak doğmuş olur. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez.Yani kesinleşmiş bu kısımlar o kısımlar lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep hak teşkil eder.Somut olayda, bozma öncesi verilen kararda davacı ücretinin brüt 2.790,00 TL olduğu kabul edilip fazla mesai alacağı bu ücretin geçmişe dönük dönemsel olarak oranlanması ile hesaplanmıştır. Davacının bu kabule bir itirazı olmadığı gibi, ücret konusu bozma kapsamı dışında kalmakla artık kesinleşmiştir. Buna rağmen Mahkemece bozma kararı sonrası yaptırılan bilirkişi incelemesinde davacının ücreti bozma ilamına ve usule aykırı olacak şekilde, davalı yararına oluşan usuli müktesep hakkı dikkate alınmaksızın yeniden belirlenmiştir. Örneğin 01.01.2012-30.06.2012 dönemindeki %50 zamlı saat ücreti bozma öncesi hükme esas alınan bilirkişi raporunda 5,91 TL olarak belirlenmiş olmasına rağmen, bozma sonrası aynı dönem için bu ücret 11,09 TL olarak tespit edilmiştir. Ücret farklılıkları, uyuşmazlık konusu dönemin tamamı için söz konusu olup, ilk kararın davacı tarafından temyiz edilmemesine göre bu durum davalı taraf bakımından usuli müktesep hak oluşturacağından, ücret konusunda bozma öncesi karardaki gibi ve bozma ilamı ile oluşan usuli müktesep haklar da nazara alınarak hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirtmiştir.
Öte yandan, bozma ilamında da belirtildiği üzere davalı vekili davaya karşı cevap dilekçesi sunmuş ve duruşmalara katılmış, kendini usulüne uygun bir şekilde vekille temsil ettirmiştir. Buna rağmen hükmün gerekçesinde davalının duruşmalara katılmadığı ve cevap dilekçesi de sunmadığı şeklindeki bir açıklamaya yer verilerek çelişkiye neden olunması da isabetsiz görülmüştür.
SONUÇ:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 14.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.