Abaküs Yazılım
22. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/8864
Karar No: 2016/770
Karar Tarihi: 21.01.2016

Hırsızlık - Yargıtay 22. Ceza Dairesi 2015/8864 Esas 2016/770 Karar Sayılı İlamı

22. Ceza Dairesi         2015/8864 E.  ,  2016/770 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Hırsızlık
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, kararın nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    5271 sayılı CMK"nın 231/11. maddesi uyarınca kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen kişiler hakkında koşullarının varlığı halinde cezanın ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar verilerek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabileceği, belirlenen denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi durumunda ise açıklanması geri bırakılan hükmün aynen açıklanması dışında mahkemeye bir imkan tanınmadığı gözetilmeden, sanık hakkında açıklanması geri bırakılan hükümle birlikte verilen hapis cezasının açıklanan hükümde adli para cezasına çevrilmesi, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
    Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre sanık ... müdafiinin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA, 21/01/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.







    -KARŞI OY-


    Sanık hakkında Adana 3. Asliye Ceza mahkemesince kurulan 03.02.2012 tarih 2006/955 Esas 2008/792 Karar sayılı ek kararın onanmasına karar verilmiş ise de aşağıda belirtilen gerekçelerle sayın çoğunluğun onama kararına katılmıyorum.
    Sanık hakkında 02.11.2006 tarihinde işlediği iddia olunan hırsızlık suçu nedeni ile 13.11.2008 tarihinde mahkumiyet hükmü kurulmuş olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir.
    Bu karara karşı yapılan itirazın ret edilmesi ile karar 26.12.2008 tarihinde kesinleşmiştir.
    Sanık hakkında beş yıllık denetim süresi içinde 07.11.2011 tarihinde "kasten yaralama" suçunu işlediği gerekçesi ile Adana 10. Asliye Ceza Mahkemesine dava açılmış bu mahkemece 19.10.2011 tarih 2011/202 Esas 2011/656 Karar sayılı kararla, TCK 86/2-3-e, 21/2, 62, 52/2. maddeleri gereğince ayrı ayrı üç kez 1500 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir.
    Bu karar, 5320 sayılı Kanunun geçici 2. maddesi gereğince miktar itibariyle kesin nitelikte olduğundan yasa yollarına başvurulmaksızın kesinleşmiştir.
    Kesinleşen bu hüküm nedeni ile dosyamıza konu hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılması için ihbarda bulunulmuş. İhbar gereğince duruşma açılarak inceleme konusu on ay hapis (6000 TL adli para cezası) cezasına ilişkin hüküm açıklanmıştır.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin CMK 231/11. maddesinde “denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar.” şeklinde düzenleme olduğu, eylemin kasıtlı bir suç olduğu ve mahkumiyet hükmü kurulduğunda bir ihtilaf bulunmamaktadır.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 05.05.2015 tarih ve 2014/8-145 Esas 2015/145 Karar sayılı kararında sırf lafzi yorumla konuya yaklaşarak, kasıtlı bir suç ile mahkumiyet hükmü kurulması halinde sanık hakkındaki hükmün açıklanmasına karar verilmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı sonucuna ulaşmış ise de, ulaşılan bu sonucun anayasaya ve hukuka uygun olmadığını, konuya sadece suçun kasti suç olup olmadığı ve bu hükmün kesinleşip kesinleşmediği yönü ile bakılamayacağı düşüncesindeyiz. Zira hükmün açıklanmasına neden olan ikinci mahkumiyet hükmü kesin nitelikte para cezasına ilişkin olup, yasal denetimden geçmemiştir.
    1412 Sayılı CMUK 305/1. maddesinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 23.07.2009 tarih 2006/65 Esas 2009/114 Karar sayılı kararın konumuzla ilgili kısmında “... Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesinde, herkesin meşrû vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı ve davalı kimliğiyle sav ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.
    Yargı yerlerinin verdikleri kararlarda, gerek yanılma, gerekse normları değişik biçimde yorumlama sonucu olarak doğan ve olağan sayılması gereken yasaya ve hukuka aykırılıkların giderilmesini sağlamak amacıyla bazı yöntemlerin konulması yoluna gidilmiştir. Bir yargı yerinin verdiği kararda aykırılık olduğu savı ile ortaya çıkan uyuşmazlığın çözümlenmek üzere yargı önüne getirilmesi “kanun yolu”na başvurmadır.
    Kanun yoluna başvuru hakkı, adil yargılanma hakkının kapsamı içerisinde kabul edilmektedir. Bunun nasıl yapılacağı ise usul hükümleri ile gösterilmektedir. Anayasa’nın 142. maddesinde “mahkemelerin kuruluşunun, görev ve yetkilerinin, işleyişlerinin ve yargılama usullerinin” yasa ile düzenlenmesi öngörülmüştür. Yasa yoluna ilişkin düzenlemeler, yargılama usulü kapsamındadır. Yargılamanın olabildiğince hızlı sonuçlanması ve suçluların bir an önce cezalandırılması gerektiğinden her karara karşı değil, fakat önemli kararlara karşı kanun yoluna gidilmesi gereği benimsenmektedir. Mahkemelerce verilen tüm kararlara karşı kanun yolunun açık tutulması, kanun yolu kurumunu işlemez duruma getirebilir. Kaldı ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 7 numaralı protokolünün “Cezai konularda iki dereceli yargılanma hakkı” başlıklı 2. maddesinde de bir mahkeme tarafından cezai bir suçtan mahkum olan kimsenin verilen hükmü bir üst mahkemede inceletmek hakkına sahip olduğu ancak bu hakkın kullanılmasına yasada düzenlenmiş haliyle az önemli suçlar ya da ilgilinin birinci derece mahkemesi olarak en yüksek mahkemede yargılandığı veya beraatini müteakip bunun temyiz edilmesi üzerine verilen mahkumiyet hallerinde istisnaya tabi tutulabileceği hükmüne yer verilmiştir.
    Anayasa’nın tüm maddeleri aynı etki ve değerde olup, aralarında bir üstünlük sıralaması bulunmadığından, uygulamada bunlardan birine öncelik tanımak olanaklı değildir. Bu nedenle, kimi zaman zorunlu olarak birlikte uygulanan iki Anayasa kuralından biri, diğerinin sınırını oluşturabilmektedir.
    Hak arama özgürlüğü Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddede hak arama hürriyeti için herhangi bir sınırlama nedeni öngörülmemiş ise de mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usullerinin kanunla düzenleneceğini öngören Anayasa’nın 142. ve davaların mümkün olan süratle sonuçlandırılmasını ifade eden Anayasa’nın 141. maddelerinin, hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır.
    Anayasa’nın 2. maddesinde belirtilen hukuk devleti, eylem ve işlemleri hukuka uygun, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, hukuk güvenliğini sağlayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve Anayasa’ya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargı denetimine bağlı olan devlettir. Yasaların kamu yararının sağlanması amacına yönelik olması, genel, objektif, adil kurallar içermesi ve hakkaniyet ölçütlerini gözetmesi hukuk devleti olmanın gereğidir. Bu nedenle yasakoyucunun hukuki düzenlemelerde kendisine tanınan takdir yetkisini anayasal sınırlar içinde adalet, hakkaniyet ve kamu yararı ölçütlerini göz önünde tutarak kullanması gerekir.
    İtiraz konusu kuralda, ceza mahkemelerince sonuç olarak hükmedilen ikimilyar liraya kadar adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz edilemeyeceği belirtilmektedir. Söz konusu kuralla, verilen cezanın doğrudan ya da kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezası olup olmadığı dikkate alınmaksızın, yalnızca sonuç olarak hükmedilen ceza miktarını esas alınmıştır. Yasakoyucunun ceza mahkemelerinden verilen kararların bir kısmına temyiz yolunu kapatmadaki amacının tüm kararların Yargıtay incelemesine tabi tutulması durumunda Yargıtayın iş yükünün artacağı ve sonuçta yargılamanın yavaşlayacağı düşüncesi olduğu açıktır. Bir başka ifade ile yasakoyucu, önemsiz sayılabilecek bazı suçlardan ötürü verilen kararlara karşı temyiz yoluna başvurulmasına yasa ile sınır getirmiştir. Ceza adalet sisteminde “önemsiz sayılabilecek suçlar” kategorisi içerisinde mütalaa edilebilmeleri mümkün bulunan doğrudan para cezası verilmesini
    ../...


    gerektiren suçlar için öngörülen temyiz edilebilme sınırının, paranın bugünkü satın alma gücü karşısında adalet duygusunu rencide edecek veya hukuk devleti kavramıyla bağdaşmayacak sonuçlara yol açacak boyutta bulunmaması nedeniyle, itiraz konusu kuralın doğrudan hükmedilen adli para cezaları yönünden Anayasa’nın 2, 36, 141 ve 142. maddelerine aykırı bir yönü bulunmamaktadır.
    Buna karşılık, hapis cezasını gerektiren suçları ve dolayısıyla da bu suçlardan ötürü verilen adli para cezalarını “önemsiz” olarak kabul etmek mümkün değildir. Nitekim, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Ek 7 numaralı protokolünün 2. maddesinde iki dereceli yargılanma hakkının istisnası olarak gösterilen “az önemli suçlar” ya da “hafif suçlar” tabirinin, aynı Sözleşme’nin maddeye ilişkin açıklamasında suçun cezasının hapis cezasını gerektirip gerektirmeyeceğine bakılarak saptanması gerektiğinin ifade edilmesi karşısında, itiraz konusu kuralla getirilen düzenlemenin hapis cezasından çevrili adli para cezaları bakımından adil yargılanma hakkıyla bağdaşmadığı açıktır.
    Diğer taraftan, hapisten çevrilen adli para cezalarına ilişkin mahkumiyet kararlarının mevzuatımızda hükümlü bakımından dolaylı olarak hak yoksunluğu sonucunu doğurabilecek suçlara ilişkin olması durumunda, sanıkların bu kararları temyiz edememesi hakkaniyete aykırı bir takım sonuçlara da yol açabilecektir. Örneğin hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik veya güveni kötüye kullanma suçlarında, malın değerinin azlığı, etkin pişmanlık veya diğer cezai indirim nedenlerinin uygulanması sonucunda, sonuç olarak hükmedilecek hapisten çevrili adli para cezalarının temyiz edilebilirlik sınırının altında kalma olasılığı mevcuttur. Bu durumda, temyiz sınırının altında kalan hapisten çevrili bir adli para cezasına mahkum olan kişi devlet memuru olamayacak, milletvekili seçilemeyecek veya bir siyasi partiye üye olamayacaktır. Kişi hakkında böylesi ağır sonuçlar doğurabilecek bir suçtan dolayı verilecek mahkumiyet kararını önemsiz veya hafif saymaya olanak bulunmadığı gibi, korunan hukuki yarar ve yasa koyucuya tanınan takdir yetkisi birlikte değerlendirildiğinde,  söz konusu düzenlemenin adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle de bağdaşmadığı açıktır.
    Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kuralla yalnızca sonuç olarak hükmedilen adli para cezası esas alınarak, hapisten çevrili adli para cezalarının nitelikleri ve kişi bakımından sonuçları göz ardı edilerek, bunları da kapsayacak biçimde temyiz yoluna getirilen parasal sınır, Anayasa’nın 2. ve 36. maddelerine aykırıdır. Kuralın iptali gerekir.”
    denmektedir. Bu kararda da vurgulandığı üzere ülkeler, yargılamanın hızlandırılması, yargının iş yükünün azaltılması gerekçesi ile bir kısım önemsiz sayılabilecek hükümlerin yasa yolları incelemesinden geçmeksizin kesinleştirilmesini kabul edebilir. Ancak bunlar kişilerin hayatları, özgürlükleri ve gelecekleri üzerinde önemli etki yapmayacak nitelikte hükümlerdir. Yasamız da karar tarihi itibariyle 3000 TL nin altındaki para cezalarını bu şekilde kabul etmiştir. Ancak yasanın önemsiz kabul edip temyiz yolunu kapattığı bir hükmü esas alarak sanık hakkındaki on ay hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanması ve mahkumiyet hükmü kurulması, sadece sanığın hürriyetinin kısıtlanmasını değil aynı zamanda geleceği, meslek sahibi olması ve tüm hayatını etkiler nitelikte bir sonuç doğuracaktır. Dolayısı ile bu kadar vahim bir sonuca dayanak olan kararın yasa yolu incelemesinden geçip geçmediği ve doğruluğunun denetlenip denetlenmediği önem arz etmektedir. Eğer bu karara karşı yasa yolu kapatılmış ise o takdirde bu karar kendisinden daha fazla önem arz eden başka bir karara dayanak yapılamaz.
    Yani kesin nitelikteki bu karara dayanarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın açıklanmasına karar verilemez. Esasen CMUK 305. maddesi de bu sonucu ön görmüş ve son fıkrasında “bu suretle verilen hükümler tekerrüre esas olmaz” şeklinde düzenleme yapmıştır. CMUK 305. maddesinde tekerrür dışında hangi hallerde kesin hükümlerin dikkate alınmayacağının tek tek sayılması beklenemez. Üst yargı denetiminden geçmeden kesinleşen hükümlerin kendilerinden daha önemli sonuçlar doğuran hallerde dikkate alınmayacağı adil yargılanma hakkının ve hukukun gereği genel bir ilkedir.
    Usul hükümlerinde kıyas yapılmasında bir engel bulunmadığı dikkate alındığında CMUK 305/son fıkrasının kıyasen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasında da uygulanması mümkündür. Yargıtay ceza dairelerinin bir kısmı da bu şekilde uygulama yapmaktadır.
    Belirtilen nedenlerle hükmün bozulması gerektiği düşüncesi ile sayın çoğunluğun onama yönündeki düşüncesine katılmıyorum. 21.01.2016





    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi