1. Hukuk Dairesi 2014/4449 E. , 2015/3777 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : AFYONKARAHİSAR 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/12/2013
NUMARASI : 2013/85-2013/602
Taraflar arasında görülen ecrimisil, manevi tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ecrimisil ve manevi tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, kayden paydaşı olduğu 58 ada 66 parsel sayılı taşınmazını davalının ekip biçmek suretiyle kullandığını, taşınmazdaki ağaçları kestiğini ileri sürerek, ecrimisil ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava dilekçesinin talep sonucunun anlaşılmaz olup, maddi vakıaların da ortaya konulmadığını, dava dilekçesinin usule uygun olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazdaki ağaçların davalı tarafından kesildiğinin ve manevi tazminatı gerektirecek iç huzurun bozulduğu iddialarının ispatlanamadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 58 ada 66 parsel sayılı taşınmazda davacı ile dava dışı İsmail Yarımay"ın iştirak halinde malik oldukları, davalının kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 1086 sayılı HUMK.’nun 74-76 ve 6100 sayılı HMK"nın 26-33 maddeleri hükmüne göre vakıaları bildirmek taraflara hukuki niteleme yapmak hakime aittir. Dava dilekçesi içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden eldeki davanın ecrimisil ve manevi tazminat isteklerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden davacının manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ne var ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 31. maddesi gereğince Mahkemece davacının hangi tarihler arasındaki dönem için ecrimisil talep ettiği davacıya açıklattırılarak bu tarihler arasındaki döneme ilişkin olarak davalının taşınmazı kullanıp kullanmadığının araştırılması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken davacının ecrimisil istemi konusunda bir araştırma yapılmayarak ve hüküm kurulmayarak yanılgılı değerlendirme ve noksan soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.03.2015 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
-KARŞI OY-
Dava, 11.2.2013 tarihinde açılmış, usulünce taraf teşkili sağlanmış, davanın reddine karar verilmiştir.
Sayın çoğunluk davayı "ecrimisil ve manevi tazminat isteğine ilişkin" olarak nitelendirmiş, Hakim ise "paydaşlardan biri tarafından dikilen ağaçların diğer paydaş tarafından kesilmesi nedeniyle maddi manevi tazminat davası" olarak nitelendirmiştir.
Dava dilekçesinin açık olmadığı, talebin ne olduğunun anlaşılamadığı hususunda çoğunluk ile mutabıkız. Ayrıştığımız husus bozma nedenlerine ilişkindir.
Dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığına göre usulü işlemlerin bu yasaya göre yapılacağı açıktır.
Dava dilekçesinin içeriğini düzenleyen aynı yasanın 119/1-ğ maddesi "Açık bir şekilde talep sonucu"nun da dava dilekçesinde bulunması gerektiğini belirtmiş, 2.fıkrası ise "(2) Birinci fıkranın (a), (d), (e), (f) ve (g) bentleri dışında kalan hususların eksik olması hâlinde, hâkim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması hâlinde dava açılmamış sayılır." şeklinde düzenlenmiştir.
137.madde ise" Ön incelemenin kapsamı
MADDE 137- (1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez." şeklindedir.
Ön inceleme duruşmasını düzenleyen 140. madde ise "MADDE 140- (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi hâlinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir." şeklindedir.
Tarafların dinlenilmesini düzenleyen 144.madde ise "MADDE 144- (1) Tahkikat aşamasında mahkeme, her iki tarafı usulüne uygun olarak davet edip, davada ileri sürülen vakıalar hakkında dinleyebilir.
(2) Mahkemenin, dinlenilmek üzere mahkemeye gelmeleri için iki tarafa vereceği süre iki haftadan az olamaz. Bu süre, gerektiğinde, mahkemece resen veya iki taraftan birinin talebi üzerine uzatılabileceği gibi kısaltılabilir." şeklinde düzenlenmiştir.
Hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğüne ilişkin usulü düzenlemeler ise sayın çoğunluğun görüşünde belirtilmiştir. Bu nedenle tekrar etmekte fayda görülmemiştir.
Mevcut usulü düzenlemelerden bahsettikten sonra somut olaya geldiğimizde, bahsedilen bu usulü kuralların hiç birinin uygulanmadığını görmekteyiz. Hakim 12.06.2013 tarihli tutanağın başlığını "ÖN İNCELEME DURUŞMA TUTANAĞI" olarak belirtmiş ancak içeriğine baktığımızda, uyuşmazlık konusunun belirlenmediği (137/1), tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmediği (140/1), özellikle davacıdan ileri sürdüğü vakıalar hakkında izahat alınmadığı (144/1), davanın aydınlatılmadığı (26-33.m.ler) anlaşılmaktadır. Sureten düzenlenmiş tutanağın "ön inceleme tutanağı" olarak kabulü mümkün değildir.
Yargılama usulüne ilişkin olarak konulan kuralların amacı; davaların hızlı, basit, en az giderle ve etkin bir biçimde görülerek maddi gerçeğe ulaşmaktır. Usul hükümlerinin yeterince uygulanmaması veya görmezden gelinmesi nedeniyle (somut olayda olduğu gibi) çoğu kez yargılamaya en başından başlanmakta, bu da emek, zaman ve masraf kaybına sebep olduğu gibi adaletin gecikmesine ve başkaca uyuşmazlıklara da sebep olmaktadır.
Somut uyuşmazlığa gelince; Hakim öncelikle davacıya talep sonucunu açıklattırmalı, ön inceleme duruşmasını yasanın açıkça belirttiği şekilde yapmalı, lüzumu halinde HMK nın 80. maddesini de gözden ırak tutmamalı, taraflar arasındaki uyuşmazlığın ne olduğu açıkça belirlendikten sonra tahkikat aşamasına geçerek usulünce araştırma ve inceleme yaparak sonuca ulaşmalıdır.
Anlatılan bu gerekçelerle kararın bozulması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine kısmen katılmıyorum.