20. Hukuk Dairesi 2016/3314 E. , 2017/8553 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
... Mahallesi 9378 ada 1 sayılı parsel (396 m²) arsa niteliğiyle davalı adına tapuda kayıtlı olup, davacı Hazine, 17.04.2006 tarihinde taşınmazın orman sınırları içinde kaldığı, 1989 yılında yörede yapılan 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışında çıkarıldığı, bu nedenle taşınmazın Hazine adına tescilinin gerektiği iddiasıyla, tapu kaydının iptali ve taşınmazın Hazine adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmiş, hüküm 27.10.2008 tarihinde ilânen tebliğ edilmiş, davalı vekili 10.07.2014 tarihli temyiz dilekçesi vermiş ise de mahkemenin 26.09.2014 tarihli ek kararıyla temyiz talebinin süre yönünden reddine karar verilmiş, ek karar süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine hüküm, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 14/08/2015 tarih ve 2014/10010 E.- 2015/4176 K. sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; “...kendisine ilânen tebligat yapılan davalının adresi resmî ve özel mercilerden (...’den, belediyeden, nüfustan, seçim kurulundan, bankalardan, tapudan, vergi dairesinden, askerlik şubesinden) gereği gibi araştırılmamış, kolluk araştırması ile yetinilerek, sonucunda ilânen tebligat yoluna gidilmiştir. Bu durumda yapılan ilânen tebligatın geçersiz olduğunun kabulü gerekir. Savunma hakkı ile sıkı sıkıya ilişkili olan adres araştırmasının sınırlı tutulmasının hakkın kısıtlanmasına yol açacağı kuşkusuz olduğundan mahkemenin 26.09.2014 tarihli ek kararı yerinde değildir. mahkemece davalının usûlünce adres araştırması yapılacak davaya katılımının sağlanması, bu mümkün olmadığı takdirde ilânen tebliğ yoluna gidilmesi gerekirken, yeterince araştırma yapılmadan bu yolun izlenmiş olması doğru olmayıp savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracağından yerel mahkeme hükmünün bozulması gerekmiştir...” denilmiştir.
Bozma kararına uyulması sonrası yapılan yargılama sonunda mahkeme, davacı vekili yürürlüğe giren 2/B Kanunu gereği davadan vazgeçtiğini bildirdiğinden vazgeçme nedeniyle davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 75,75.-TL temyiz posta masrafının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.800,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça 6292 sayılı Kanun gereğince davadan vazgeçilmesi nedeniyle davadan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilmesi ve davalı lehine vekalet ücreti taktirinin yerinde olmadığı belirtilerek temyiz edilmiştir.
Dava, kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kalıp, nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman rejimi dışına çıkarılan taşınmazın tapu kaydının iptali ve tescili istemine ilişkindir.
Yörede 1946 yılında 3116 sayılı Kanuna göre yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, 1989 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 6831 sayılı Kanunun 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
26/4/2012 tarihli ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 19/4/2012 tarihli ve 6292 sayılı “Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edileceği ve tapu kütüklerindeki 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescillerinin aynen devam edeceğinin; keza, özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan, ancak, daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtlarının geçerli kabul edileceğinin; yine, aynı Kanunun “Tasarrufa geçme” başlıklı 3. maddesinin ikinci fıkrasında, 2/B alanlarında bulunan taşınmazların tapu kütüklerinde 6831 sayılı Kanunun 2 nci maddesi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (B) bendine göre orman sınırları dışına çıkartıldığı yönünde yer alan belirtmelerin, ilgisine göre Orman Genel Müdürlüğünün veya Maliye Bakanlığının ya da idarenin talebi üzerine tapu idarelerince terkin edileceğinin öngörülmüş bulunmasına ve yargılama sırasında, tapu kütüğündeki 2/B belirtmesi de 6292 sayılı Kanun hükümleri uyarınca terkin edilmiş olduğuna göre, bu terkinle dava konusuz kalacağından karar verilmesine yer olmadığına, şeklinde karar verilmesi ve 6292 sayılı Kanun hükümleri uyarınca sonuçlandırılan davalarda, taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılması ve taraflar leh ve aleyhine vekâlet ücreti takdir edilmemesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan bu nedenlerle, mahkemece, 6292 sayılı Kanun gereğince sonuçlandırılan bu tür davalarda yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılması ve tarafların leh ve aleyhine vekâlet ücreti de takdir edilmemesi gerekirken, hüküm fıkrasının 4. bendine “Davalı tarafından yapılan 75,75.-TL temyiz posta masrafının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,” 5. bendine “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 1.800,00.-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,” cümlesinin yazılması doğru değil ise de bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hükmün 3, 4 ve 5 nolu bendinin tümüyle hüküm fıkrasından kaldırılarak, yerine "Her iki taraf leh ve aleyhine vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına" cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA 30/10/2017 günü oy birliği ile karar verildi.