
Esas No: 2017/43716
Karar No: 2018/17485
Karar Tarihi: 11.07.2018
Yargıtay 22. Hukuk Dairesi 2017/43716 Esas 2018/17485 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... 5. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : İŞE İADE
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen kararın, temyizen incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, davacının davalıya ait ... Havacılık Meslek Yüksek Okulunda tam zamanlı Öğretim Görevlisi olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin hiçbir haklı veya geçerli sebep bildirilmeden feshedildiğini ileri sürerek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, feshin ekonomik sebeplerle yazılı olarak yapıldığını, bu sebeple iş sözleşmesinin feshinin geçerli sebebe dayandığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
Mahkemece, davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştığı gerekçesiyle, işe iade davasının şartlarının oluşmadığı ifade edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
İstinaf Başvurusu:
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti:
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, dosyada mevcut iki adet belirli süreli iş sözleşmesi bulunduğu, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesine göre belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasının istisna olduğu, bu itibarla davacı yönünden iki belirli süreli iş sözleşmesinin belirsiz süreli iş sözleşmesine dönüştüğü, ayrıca feshin geçersiz olduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek, ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına, davanın kabulü ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine dair hüküm kurulmuştur.
Temyiz:
Karar yasal süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Gerekçe:
Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde değildir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışıp çalışmadığı ve iş güvencesi hükümlerinden yararlanıp yararlanamayacağı noktasındadır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesinde “İş ilişkisinin bir süreye bağlı olarak yapılmadığı halde sözleşme belirsiz süreli sayılır. Belirli süreli işlerde veya belli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif koşullara bağlı olarak işveren ile işçi arasında yazılı şekilde yapılan iş sözleşmesi belirli süreli iş sözleşmesidir. Belirli süreli iş sözleşmesi, esaslı bir neden olmadıkça, birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamaz. Aksi halde iş sözleşmesi başlangıçtan itibaren belirsiz süreli kabul edilir. Esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmeleri, belirli süreli olma özelliğini korurlar” şeklinde düzenleme ile belirli süreli iş sözleşmesi konusundaki esaslar belirlenmiştir. İş ilişkisinin süreye bağlı olarak yapılmadığı hallerde sözleşmenin belirsiz süreli sayılacağı vurgulanarak ana kural ortaya konulmuştur.
Belirli süreli iş sözleşmesinden söz edilebilmesi için sözleşmenin açık veya örtülü olarak süreye bağlanması ve bunun için objektif sebeplerin varlığı gerekir. İşçinin niteliğine göre sözleşmenin belirli ya da belirsiz süreli olarak değerlendirilmesi mümkün değildir. Buna karşın, yapılan işin niteliği belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilmesi için önem arzetmektedir. Belirli bir işin tamamlanması veya belirli bir olgunun ortaya çıkması gibi objektif şartlara bağlı olarak “belirli süreli iş sözleşmesi” yapılabilecektir.
4857 sayılı Kanun’un 11. maddesinde, esaslı bir sebep olmadıkça belirli süreli iş sözleşmelerinin birden fazla üst üste (zincirleme) yapılamayacağı kuralı ile bir ölçüde koruma sağlanmak istenilmiştir. Belirli süreli iş sözleşmesinin yapılması ve yenilenmesi, işçinin iş güvencesi dışında kalması sonucunu doğurmamalıdır.
2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu"nun 31. maddesinde, “Öğretim görevlileri, üniversitelerde ve bağlı birimlerinde bu Kanun uyarınca atanmış öğretim üyesi bulunmayan dersler veya herhangi bir dersin özel bilgi ve uzmanlık isteyen konularının eğitim-öğretim ve uygulamaları için, kendi uzmanlık alanlarındaki çalışma ve eserleri ile tanınmış kişiler, süreli veya ders saati ücreti ile görevlendirilebilirler. Öğretim görevlileri, ilgili yönetim kurullarının görüşleri alınarak fakültelerde dekanların, rektörlüğe bağlı bölümlerde bölüm başkanlarının önerileri üzerine ve rektörün onayı ile öğretim üyesi, öğretim üye yardımcısı ve öğretim görevlisi kadrolarına atanabilirler veya kadro şartı aranmaksızın ders saati ücreti veya sözleşmeli olarak istihdam edilebilirler. Öğretim üyesi kadrolarına öğretim görevlileri en çok iki yıl süre ile atanabilirler; bu süre sonunda işgal ettikleri kadroya başvuran öğretim üyesi bulunmadığı ve görevlerine devamda yarar görüldüğü takdirde aynı usulle yeniden atanabilirler. Atanma süresi sonunda görevleri kendiliğinden sona erer. Bunların yeniden atanmaları mümkündür. Bu takdirde ilk atama usulü uygulanır. Konservatuvarlar ile meslek yüksekokullarına gerektiğinde sürekli olarak öğretim görevlisi atanabilir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Dosya kapsamına göre, davacının davalıya ait Vakıf Üniversitesinde 02/10/2015 – 09/08/2016 tarihleri arasında öğretim görevlisi olarak çalıştığı, bu süre içerisinde taraflar arasında ilki 02/10/2015-02/10/2016 tarihlerini kapsayan ikincisi ise 17/12/2015-17/12/2016 tarihlerini kapsayan iki adet belirli süreli iş sözleşmesi düzenlendiği anlaşılmakta olup; İlk Derece Mahkemesince taraflar arasında düzenlenen bu sözleşmelerin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 11. maddesi bağlamında belirli süreli olma özelliğini koruduğu ve bu sebeple davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağı kanaatine varılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise birden fazla belirli süreli iş sözleşmesi düzenlenmesi halinde bu sözleşmenin tek bir belirsiz süreli iş sözleşmesi olarak kabulü gerektiği noktasında görüş bildirerek, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışan davacının iş güvencesi hükümlerinden yararlanabileceği sonucuna ulaşmıştır.
Ne var ki, 2547 sayılı Kanun"un 31. maddesi, öğretim görevlisi ile belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasına cevaz vermektedir. Kanunun belirli süreli sözleşme yapılmasına cevaz verdiği bu durumda, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 11. maddesinde düzenlenen şartların varlığı aranamaz. Gerek ilk sözleşmenin, gerekse yenilenerek yapılan diğer sözleşmenin belirli süreli olarak yapılmasına imkan sağlanmış olup, zincirleme belirli süreli sözleşme yapılması da sözleşmeyi belirsiz süreli hale getirmez. Somut olayda işin niteliği itibarıyla her yıl belirli süreli iş sözleşmesi yapılmasını gerektiren geçerli sebebin bulunduğu açık olup, taraflar arasındaki sözleşmenin belirli süreli iş sözleşmesi olduğu açıktır.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre belirli süreli iş sözleşmesi ile çalışanlar, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Hal böyle iken, davalıya ait üniversitede belirli süreli iş sözleşmesine göre öğretim görelisi olarak görev yapan davacının iş güvencesi hükümleri kapsamında bulunmadığı göz önüne alınarak, davanın reddine karar verilmelidir. Bu bakımdan Bölge Adliye Mahkemesince, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde başvurunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının ortadan kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
Belirtilen sebeplerle, 4857 sayılı İş Kanunu"nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda belirtilen sebeplerle;
1-Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih, esas ve karar numaraları belirtilen kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2-Davanın REDDİNE,
3-Karar tarihi itibariyle alınması gerekli olan 35,90 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 6,70 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalı tarafından yapılan 29,00 yargılama giderinin davacıdan tahsili ile bu davalıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 2.180,00 TL ücreti vekâletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, karardan bir örneğin kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
7-Taraflarca yatırılan gider avanslarından varsa kullanılmayan bakiyelerinin ilgili tarafa iadesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 11.07.2018 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.