20. Hukuk Dairesi 2017/9099 E. , 2017/8643 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 08/05/2017 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı ... vekili Av. ... tarafından istenilmekle, tayin olunan 31/10/2017 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden davacı ... vekili Av. ... ile diğer taraftan davalı Hazine vekili Av. ... ..., geldiler, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili 06.05.2014 tarihli dava dilekçesiyle, davacının miras bırakanı ... ... adına kayıtlı ...., ... 66 ada 29 parsel sayılı 511 m2 iki katlı kargir ev vasfındaki taşınmazın, Hazine tarafından açılan dava sonucunda, .... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/201-2007/109 sayılı kararıyla 332 m2 bölümünün “kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığı” gerekçesiyle tapu kaydı iptal edilerek tescil harici bırakıldığını, hükmün 21.05.2008 tarihinde kesinleştiğini, bu nedenle zarar oluştuğunu, davacı lehine mirastan feragat ve miras taksim sözleşmeleri bulunduğunu ileri sürerek, şimdilik 800.000,00.-TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili isteğinde bulunmuş, daha sonra 26.06.2015 tarihli dilekçesiyle ıslah yolu ile tazminat miktarını 1.228.220,00.-TL olarak değiştirerek. arttırılan kısım için ıslah tarihinden itibaren faiz istemiş ıslah harcı yatırmamıştır.
Mahkemece, mirastan feragat ve taksim sözleşmelerine değer verilmeksizin, davacının ancak kendi miras payı oranında tazminat isteyebileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 407.076,56.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekilleri tarafından temyiz edilmekle bozulmuştur.
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 20/12/2016 gün ve 2016/7907-12379 sayılı kararı ile bozma kararında özetle; "İncelenen dosya kapsamına, toplanan delillere göre mahkemenin değerlendirmesi yerinde değildir. Şöyle ki, davacı vekili dilekçesinde 800.000,00.-TL’ye hükmedilmesini talep etmiş ve başvuru harcı ile 25,20.-TL maktu harç yatırmıştır.
Bilindiği üzere, Harçlar Kanununda, harç alınması veya tamamlanması yanların isteklerine bırakılmamış; değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesi hükme bağlanmış ve yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemlerin yapılamayacağı vurgulanmıştır.
492 sayılı Harçlar Kanununun “Nispi harçlarda ödeme zamanı” başlıklı 28. maddesinin birinci fıkrasında aynen “(1) sayılı tarifede yazılı nispi harçlar aşağıdaki zamanlarda ödenir” denildikten sonra 23/7/2010 tarihli ve 6009 sayılı Kanunun 18. maddesi ile değişik (a) bendinde “Karar ve ilam harcı” alt başlığı ile “Karar ve ilam harçlarının dörtte biri peşin, geri kalanı kararın verilmesinden itibaren iki ay içinde ödenir. Şu kadar ki, ölüm ve cismani zarar sebebiyle
açılan maddi ve manevi tazminat davalarında peşin alınan harcın oranı yirmide bir olarak uygulanır. Bakiye karar ve ilâm harcının ödenmemiş olması, hükmün tebliğe çıkarılmasına,
takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmez.” düzenlemesine yer verilmiş; aynı Kanunun “Harcı Ödenmeyen İşlemler” başlığını taşıyan 32. maddesinde ise “Yargı işlemlerinden alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz. Ancak ilgilisi tarafından ödenmeyen harçları diğer taraf öderse işleme devam olunmakla beraber bu para muhakeme neticesinde ayrıca bir isteğe hacet kalmaksızın hükümde nazara alınır” hükmü getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, karar ve ilam harcının peşin olarak yatırılması gereken miktarı ile maktu başvuru harcı ödenmedikçe, davaya devam edilmesi olanağı bulunmamaktadır.
Nitekim 492 sayılı Kanunun 30. maddesinde, yargılama sırasında tespit olunan dava değerinin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için yargılamaya devam olunacağı, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamayacağı belirtildiğine göre; yargılama sırasında tespit olunan yeni dava değeri üzerinden tarife uyarınca alınması gereken peşin nispi karar ve ilam harcı ilgilisince tamamlanmadan davaya devam edilmesi olanaksızdır.
Nitekim vurgulanan bu ilkeler, Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 gün ve E: 2011/3-629, K: 2011/613 ile 23.10.2013 gün ve E: 2013/7-31, K: 2013/1481 sayılı ilamlarında da benimsenmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanununun 16.maddesi “Değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerler esastır…” hükmü uyarınca eldeki uyuşmazlıkta nispi harç alınması gerekmektedir.Ne var ki; davacı eldeki davayı açarken, başlangıçta başvurma harcı ile maktu harcı yatırmıştır. Yargılama sırasında dava değeri üzerinden alınması gereken nispi harcın ilgilisince tamamlandığına veya mahkemece eksik harcın tahsil edildiğine ilişkin bir belge ya da bilgi dosyada yer almamaktadır. Davacı taraf, 492 sayılı Kanun kapsamında kendisi harçtan muaf olmadığı gibi, işlemi de yargı harçlarından müstesna değildir. Davacının yargı harçlarını ödeme yükümü altında olduğu anlaşıldığına göre, belirlenecek dava değeri üzerinden nispi harcı tamamlanmadıkça, eldeki davaya devam etme olanağı bulunmamaktadır.
Mahkemece, yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve ortaya konulan ilkeler gözardı edilerek, yargılama sırasında usulünce yatırılmış yargı harcı tamamlanmadan yargılamaya devamla işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Buna göre mahkemece yapılacak iş; davacı tarafa yürürlükte olan tarife uyarınca belirlenen dava değeri üzerinden, eksik yatırılan harcını ödemesi konusunda usulünce önel verilmesi ve sonucuna göre bir karar vermek olmalıdır." denilmiştir.
Mahkemece bozma kararına uyularak, davalı tarafın zamanaşımı definin reddine, davanın kısmen kabulüne, 407.076,56.-TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesine dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın arsa niteliğinde olduğu kabul edilerek, emsal karşılaştırması esasına göre değer tespit edilmek suretiyle, kıyı kenar çizgisi içinde kalan bölümün yüzölçümü gözönünde bulundurularak ve davacının dayandığı 24/01/2011 tarihli diğer mirasçıların davacı lehine mirastan feragat ve miras taksim sözleşmelerinin yerine getirilmediği, davacının tüm payları dava açıldıktan sonra 30/07/2015 tarihinde tapuda devraldığı gerekçesiyle, dava tarihi itibarıyla sahip olduğu miras payı oranında hesaplanan değer üzerinden tazminat ödenmesine karar verilmiş olması doğru ise de; değerlendirme tarihinin dava tarihi oluşu bakımından, verilen karar dosya kapsamına ve yerleşik uygulamaya uygun değildir.
4721 sayılı TMK"nın 1007. maddesi gereğince tapu kaydının iptalinden kaynaklı tazminat davalarında, zararın, mülkiyetin kaybedildiği tarih olan, tapu iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği günde doğmuş olduğu, bu nedenle tazminat değerinin tespitinde de bu tarihin esas alınacağı kabul edilmektedir.
O halde, mahkemece, çekişmeli taşınmazın değerinin, .... 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/201-2007/109 sayılı kararının kesinleştiği 21/05/2008 tarihi itibarıyla tespit ettirilmesi ve buna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 1480,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekil ile temsil ettiren davalı Hazineye verilmesine 31/10/2017 günü oybirliği ile karar verildi.