1. Hukuk Dairesi 2013/18588 E. , 2015/4159 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/04/2013
NUMARASI : 2010/133-2013/193
Taraflar arasında birleştirilerek görülen tapu iptal ve tescil davası ile tazminat sonunda, yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar, davalı (karşı davacı) E.. S.. vekili tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 24.03.2015 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat H.. Y.. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekili Avukat gelmedi yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi D.. A.. tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Asıl ve birleşen dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil, karşı dava ise manevi tazminat isteklerine ilişkin olup, davacılar vekili yargılama sırasında 255 ada 3 parsel sayılı taşınmazla ilgili taleplerini atiye bıraktığını bildirmiştir.
Mahkemece, manevi tazminat isteğinin reddine, 255 ada 3 parsel sayılı taşınmazla ilgili davanın geleceğe bırakılmasına, 255 ada 2 parselle ilgili olarak açılan davanın ise mirasbırakan tarafından yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesi ile kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; hangi yargılama usûlü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır. Yazılı yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.
Bu ilkeler, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun (HUMK) 376. ve 377. maddeleri ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 186. maddesinde hüküm altına alınmış olup, HMK"nun 186. maddesinde “ Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir” şeklinde düzenlenmiştir.
Öte yandan; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun (HMK) 184/2. maddesinde açıkça; mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu açıktır.
Somut olaya gelince, mahkemece söz konusu ilkeler dikkate alınmadan, yargılama sonunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden ve sözlü yargılama aşamasını uygulayıp taraflara son sözleri sorulmadan sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca, HMK"nin 184/2. maddesi hükmü gereğince tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek karar verilmiş olması isabetsizdir.
Kabule göre de, asıl davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan HUMK"nin 45. ve devamı maddeleri ile, karardan önce yürürlüğe giren HMK"nin 166. maddesi hükmü uyarınca, ayrı ayrı açılan davaların aralarında bağlantı bulunması halinde birleştirilerek görülmeleri mümkündür. Ancak, birleştirme kararı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözümleyen bir karar değildir. Bu karar, sadece birleştirilen davaların yargılama safhalarının müşterek cereyan etmesi sonucunu doğurmakta olup, birleştirilen her dava ayrı bir dava olma kimliğini korumaktadır. Davaların birbirlerinin içerisinde erimesi, tek bir davaya dönüşmesi gibi bir durum söz konusu değildir.
O hâlde, asıl ve birleşen davanın her biri için ayrı ayrı hüküm kurularak, ayrı ayrı yargılama gideri ve bu giderlerden sayılan vekalet ücretinin -kazanılmış hak ilkesi de gözetilmek suretiyle- takdir ve tayini gerekirken, anılan hususun gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Diğer taraftan; davacılardan K.. A.. hükümden sonra verdiği 17.03.2015 tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.
Bilindiği üzere; HMK "nın 307. maddesi ( HUMK"nın 91. maddesi) "feragat iki taraftan birinin netice-i talebinden vazgeçmesi," biçiminde tanımladıktan sonra 311. maddesinde (HUMK"nın 95. maddesinde) dava sonuçlanıncaya kadar her aşamasında davadan feragat edilebileceği ve kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuracağı öngörülmüştür.
Bu durumda mahkemece; davacı K.. A.."nın feragati yönünden değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi için de hüküm bozulmalıdır.
Davalı (karşı davacı) E.. S.. vekilinin, belirtilen nedenlerle temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebepleri uyarınca sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.12.2014 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davalı E.. S.. vekili için 1.100.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, 24.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.