3. Hukuk Dairesi 2020/5416 E. , 2021/933 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat-alacak davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalıların kendisine vermiş olduğu vekaletnameye istinaden 2008 yılı Ağustos ayından itibaren vekilliklerini üstlendiğini, vekillik görevini gereği gibi yerine getirmiş olmasına rağmen haksız olarak azledildiğini ve avukatlık ücretinin ödenmediğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00-TL alacak ile haksız azil nedeniyle 20.000,00-TL manevi tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiş ve talebini 12.01.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile önce 21.020,76 TL"ye, sonra 06.03.2015 tarihli ikinci ıslah dilekçesi ile 29.604,48 TL"ye yükseltmiştir.
Davalılar, azlin haklı olduğunu savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece davanın kabulüne dair verilen karar, Yargıtay (kapatılan)13. Hukuk Dairesinin 17/10/2017 günlü ve 2015/23031 Esas, 2017/9594Karar sayılı ilamı ile iki kez ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulmuş, bozma sonrasında davacı tarafından bozma ilamı doğrultusunda 2018/239 Esas sayılı ek dava açılarak davalar birleştirilmiş ve mahkemece, "davanın kabulüne, mahkeme esas dosyasında davacı tarafın maddi tazminat talebini dava dilekçesinde 10.000 TL üzerinden açtığı ve dosya arasına katılan 20/11/2014 tarihli bilirkişi ek raporuna istinaden davacı tarafça davasını 12/01/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile dava değerini 21.020,76 TL ye çıkarttığı anlaşılmış olup,mahkeme dosyası ile birleşen Bakırköy 3. AHM nin 2018/238 E - 237 K sayılı dosyasındaki talebi ile kök ve ek bilirkişi raporundaki maddi hata nedeniyle oluşan hatadan kaynaklanan esas alacak miktarının 29.604,48 TL olarak belirleyip, bu miktar üzerinden 8.583,72 TL istemli ek davaları uyarınca,davacı tarafın toplam alacağının 29.604,48 TL olarak kabulü ile bu miktar üzerinden;19.434,98 TL nin davalı ..."den, 8.835,52 TL sinin davalı ..."den, 1.333,98 TL sinin davalı ..."den, temerrüt tarihi olan 28/08/2010 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacı tarafa verilmesine,davacı tarafın manevi tazminat talebinin koşulları oluşmaması nedeniyle reddine" karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece davanın kabulüne dair verilen hükmün Yargıtay (kapatılan) 13. Hukuk Dairesinin 2015/23031 Esas, 2017/9594Karar ve 17/10/2017 tarihli bozma ilamından sonra, davacı tarafından 2018/239 Esas sayılı dava ile bozma konusunu oluşturan 8.583,72 TL alacak talebinde bulunulmuş olup asıl dava dosyası ile birleştirilmesine karar verilerek yargılamanın neticelendirildiği anlaşılmaktadır. HMK"nin 297/2. maddesi gereğince hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenilen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Yine aynı Kanun"un 389 maddesinde de, hüküm kısmında iki tarafa yükletilen hak ve borçların tereddüde yer vermeyecek şekilde belirtilmesi zorunluluğu tekrarlanmıştır. Öte yandan davaların birleştirilmesi durumunda da, asıl ve birleşen davaların birbirinden bağımsız, müstakil davalar olması nedeniyle, birleştirilen dava dosyasının tarafları, iddia, savunma özeti, delilleri kararda belirtilip, değerlendirilip, asıl ve birleşen her bir dava için kararda ayrı ayrı hüküm kurulması gerekir.
Somut olayda; asıl ve birleştirilen davalar hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmamıştır. Bu hali ile verilen karar HMK"nin 297/2. maddesine uygun değildir. Mahkemece asıl ve birleşen davalar bakımından az yukarıda açıklandığı şekilde ayrı ayrı HMK"nin 297/2. maddesine uygun olarak hüküm kurulmamış olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ayrıca 6100 sayılı HMK"nın "hükmün kapsamı" başlığını taşıyan 297/6 bendinde tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile TC kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad soyadları ile adreslerinin de kararda yer alması gerektiği düzenlenmiştir. Mahkemece; gerekçeli karar başlığında birleşen dosya taraflarının da ayrıca ad, adres ve vekil bilgilerine yer verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Yargılama süresince tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip bulunmaları usul hukukunun temel ilkelerindendir ve dava şartıdır. TMK.nun 28. maddesine göre, ölüm ile kişilik son bulur. Yargılama sırasında taraflardan birinin ölmesi halinde, ölen tarafın ehliyeti sona erer. Mahkeme kararının başlığında adı yer alan davalı ...’in yargılama sırasında 26/03/2017 tarihinde vefat ettiği, veraset ilamı sunulduğu ve mirasçılarına tebligat yapılarak davaya dahil edildiği ancak ölü olmasına rağmen bu husus belirtilmeden ...nin de karar başlığında yazıldığı ve karar ile adı geçen davalı aleyhine de hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Ölü kişi hakkında hüküm kurulması olanaklı olmadığından mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma nedenlerine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (3) numaralı bent uyarınca davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nın 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/02/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.