3. Hukuk Dairesi 2013/19729 E. , 2014/4222 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : KIRIKKALE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/07/2013
NUMARASI : 2011/218-2013/616
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir. Hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden davacı vekili Av.Asiye Ç..Y.. geldi. Davalı ve vekili gelmedi. Gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli gün ve saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacı ve davalılar arasında, davalılara ait taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun davacıya devredileceği, bunun karşılığında da davacı tarafından davalıların 3. kişilere olan icra takiplerindeki borçlarının ödeneceğinin kararlaştırıldığı, davacının bu borçlara karşılık 150.000 TL ödediği halde, davalıların taahhütlerini yerine getirmediklerini böylelikle de ödenen bedelin karşılıksız kaldığını beyan ederek, ödenen 150.000 TL "nin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar savunmalarında, sözleşmeden kaynaklı edimlerini yerine getirdiklerini ve akaryakıt istasyonunu davacıya devir ettiklerini, ancak davacının burayı işlemez hale getirdiğini, borcun ödenmesi için verilen çeklerin bir kısmının karşılıksız çıktığını, aralarındaki anlaşma gereğince davacının sonradan kurduğu şirket adına bu ödemelerin yapıldığını, bu nedenle de davacının husumete ehil olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, mahallinde yapılan keşif sonucu dava konusu taşınmazın üzerinde bulunan akaryakıt istasyonu kanopisi üzerinde ... Petrol Ürünleri Turizm San. Tic. Ltd. Şti"nin yazılı olduğu, davalılar tarafından dava konusu taşınmazın yeni kurulan şirkete devredildiği, ayrıca taraflar arasında imzalanan Kira ve Ortaklık Sözleşmesi gereğince kurulacak şirketin ..... Petrol Ürünleri Nakl. Taah. Turizm San. Tic. Ltd. Şti olacağı, sözleşmenin ortaklığa ilişkin hükümler bölümünün 5. maddesinde Tutkum şirket yetkilileri, A... Ö.., H.. Ö.. vasisi Y.. Ö.. ile M.. E.. B.. arasında yapılan taşınmaz sahiplerinin borcu bulunduğu, Kırıkkale 4. İcra Müdürlüğü"nün takip sayılı dosyaların bu hale göre Kırıkkale 4. İcra Müdürlüğü"nün protokole konu takip dosyalarındaki borcun şirket tarafından üstlenildiği, ödemelerin şirket adına yapıldığı, davacının davada taraf sıfatının bulunmadığı, taraf sıfatının dava şartı olduğu gerekçesi ile davanın husumet nedeni ile reddine karar verilmiştir.
Dava; sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak istemine ilişkindir.
Sebepsiz zenginleşme davasının konusu, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen kimsenin, bu zenginleşmeyi hak sahibine geri vermesidir. Müspet zenginleşme, kendi içinde aktifin artması ve pasifin azalması şeklinde gerçekleşir. Borcu ortadan kaldıran her işlemde zenginleşenin malvarlığının pasif kısmı azaltılmış ve bu oranda da davalı zenginleşmiş olur.
Sebepsiz zenginleşme davası kişisel nitelikte bir davadır. Sebepsiz zenginleşme ilişkisinin borçlusu, malvarlığı haklı bir sebep olmaksızın başkası aleyhine artan, zenginleşen kimsedir. Sözkonusu borç ilişkisinde zenginleşenin mal varlığının kendisi aleyhine artmış olan kimseye de alacaklı, hak sahibi veya davacı adı verilir. Sebepsiz zenginleşme kurumunun en temel özelliği şahsilik prensibi gereğince kime karşı zenginleşme olduysa ona karşı talepte bulunulması gerekir.
Diğer taraftan; taraf sıfatına gelince, bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme dava konusu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceğinden sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Dava konusu şey üzerinde kim veya kimler hak sahibi ise, davayı da bu kişi veya kişilerin açması gerekir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir (Kuru, Baki-Arslan, Ramazan-Yılmaz, Ejder: a.g.e., s. 231-232; Üstündağ, Saim; Medeni Yargılama Hukuku, Alfa Basım Yayım Dağıtım, İstanbul 1997, s. 307).
Görülmektedir ki, mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğinden, dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilir.
Somut olaya gelince; taraflar arasında düzenlenmiş bulunan tarihsiz protokolde, davacının davalılara ait icra borçlarını ödemeyi üstlendiği,karşılığında da davacıya davalılara ait taşınmaz üzerinde bulunan akaryakıt istasyonunun devredileceğinin kararlaştırıldığı, davacının bu anlaşma neticesi 113.000 TL nakit ödeme yaptığı, ödemenin yapıldığının protokolde belirtildiği, bakiye 247.000 TL için ise çeklerin verildiği anlaşılmıştır. Ayrıca, bu protokolde taşınmaz üzerindeki petrole dair yeni bir şirketin de kurulacağı kararlaştırılmıştır.
Gene taraflar arasında düzenlenen 01.05.2008 tarihi ortaklık ve kira sözleşmesinin incelenmesinden, önceki protokolde belirtilen şirketin kurulduğu, bu sözleşme ile davalıların hem davacının kurduğu yeni şirkete ortak oldukları, hem de davalıların şirkete taşınmazı kiraladıkları, davalıların icra borçları ödeninceye kadar, ortaklıktan pay almayacakları kararlaştırılmıştır. Mahkeme tarafından, 01.05.2008 tarihli sözleşmenin 5.maddesindeki bu hüküm esas alınarak davacının yaptığı ödemelerin şirket adına yapıldığı, bu nedenle husumete ehil olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, davacının kurduğu yeni şirketin kuruluş tarihi 28.04.2008 olup, davacının davalıların borçlarına karşılık yapıldığı iddia edilen ödemeler bu tarihten önceye aittir. Dolayısıyla davacı yaptığını iddia ettiği ödemeleri, sonradan kurulan şirket adına değil, kendi adına yapmış bulunmaktadır. Bu durumda, malvarlığında davalılar lehine azalma olan davacının bizzat kendisidir.
Öyle ise mahkemece, bu ilke ve esaslar gözetilerek, davacının davada husumet ehliyetinin bulunduğu kabul edilip, işin esası hakkında yapılacak yargılama neticesinde hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hükm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 18.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.