4. Hukuk Dairesi 2015/8673 E. , 2016/11783 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... tarafından, davalı ....aleyhine 09/12/2013 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 19/02/2015 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı şirket temsilcisi tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalının taraf olduğu ... 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin dava dosyasında hukukçu bilirkişi olarak görev alarak, diğer bilirkişilerle beraber bir rapor tanzim ettiğini; düzenlenmiş olan rapora ilişkin olarak davalı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu, hakkında “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma” suçundan dolayı yapılan soruşturma neticesinde takipsizlik kararı verildiğini, ... Barosu"na kayıtlı avukat olması nedeniyle hakkında bir takım önyargılar oluştuğunu söyleyerek mesleki itibar ve toplumsal saygınlığının zedelenmesi nedeniyle uğradığı manevi zararların ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, dava dilekçesinde bahsedilen raporun tek başına davacı tarafından tanzim edilmeyip bir bilirkişi heyeti tarafından imzalandığını, düzenlenen raporun hukuka aykırı olmasından bahisle şikayette bulunduklarını ve raporda imzası bulunan diğer bilirkişilerinde şikayete muhatap olduklarını söyleyerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalı şirket temsilcisinin bilirkişi raporu içeriğinden kendince tespit etmiş olduğu eksiklikler ve maddi hatalar hususunda mahkemeye itiraz hakkı bulunduğu ve ek rapor ya da başka bir bilirkişi heyetinden yeniden rapor talep etme hakkına sahip olduğu halde, doğrudan .....Cumhuriyet Savcılığına vermiş olduğu dilekçe ile bilirkişi heyetinin kasıtla gerçeğe aykırı rapor tanzim ettiğini bildirmesi ve iddialarına gerekçe olarak da rapor içeriğindeki eksiklikleri göstermesi, kasıtlı bir şekilde bu raporu tanzim ettiklerine ilişkin herhangi bir delile de dayanmaması karşısında; şikayetçi yönünden hak arama özgürlüğünün sınırlarının aşılarak, vaki şikayetin davacının kişilik haklarına saldırı mahiyetinde olduğu gerekçesi ile istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya arasındaki bilgi ve belgelerden; davacının, davalının taraf olduğu .....Sulh Hukuk Mahkemesi dava dosyasında, hukukçu bilirkişi olarak görev aldığı ve diğer bilirkişilerle beraber bir rapor tanzim ettiği, davalının da bu rapora istinaden davacınında içinde yer aldığı bilirkişi kurulu hakkında şikayette bulunduğu anlaşılmaktadır.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasa’nın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, TBK’nın 58. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlenmiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Somut olaya gelince; davalı tarafından, taraf olduğu hukuk davasında rapor tanzim eden bilirkişi kurulu hakkında “Gerçeğe Aykırı Bilirkişilik veya Tercümanlık Yapma” suçundan dolayı Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Yapılan soruşturma neticesinde davacı hakkında “hukukçu bilirkişisi olarak görevlendirildiği ve ölçümle ilgisi bulunmadığı, ölçüme göre akte aykırılık konusunda mütalaa beyan etmekle görevli olduğu anlaşılmakla” denilerek takipsizlik kararı verilmiş olsa da, bilirkişi kurulunda yer alan diğer bilirkişiler hakkında ceza yargılaması yapılarak "kasıtlı olmaksızın ve sehven hatalı ölçüm yaptıklarını" da beyan etmeleri karşısında delil yetersizliğinden dolayı beraat kararı verildiği dikkate alındığında, davalının söz konusu şikayette bulunması için az da olsa bir emarenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.
Şu durumda, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının kabulü ile istemin tümden reddi gerekirken, şikayetin haksız olduğundan bahisle istemin kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre öteki temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/12/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.