3. Hukuk Dairesi 2013/20108 E. , 2014/4549 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/10/2013
NUMARASI : 2012/20-2013/441
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin, davalı şirketin tarımsal sulama abonesi olduğunu, davalı tarafından müvekkili aleyhine toplam 81.079,50 TL borç tahakkuk ettirdiğini, müvekkilinin kaçak elektrik kullanmadığını belirterek; fazla tahakkuk ettirilen kısmın iptaliyle, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiş, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak, dava değerini 1.000,00 TL olarak göstermiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü cihetine gidilerek; 17.03.2011 tarih ve 72467 nolu kaçak elektrik tespit tutanağı gereğince tahakkuk ettirilen 51.225,20 TL kaçak elektrik tahakkukunun 38.788,34 TL"lik kısmından; 29.854,30 TL"lik ek kaçak tahakkukunun 8.257,77 TL"lik kısmından borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kaçak elektrik kullanıldığından bahisle tahakkuk ettirilen fatura bedelinden borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin menfi tespit davasıdır.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarını saklı tutup dava değerini 1.000,00 TL göstererek dava açtığı, mahkemece davacıya 81.079,50 TL üzerinden harcın tamamlanması için iki haftalık kesin süre verildiği, davacı tarafın eksik harcı tamamlandığı belirtilerek, davacının fatura bedelinin toplam 47.046,11 TL"lik kısımdan borçlu olmadığının tespitine karar verdiği anlaşılmıştır.
Davacının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibari ile bölünebilir olması ve talep miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olmaması gerekir. Talep konusunun miktarı açıkça belli ise ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma yoksa kısmi dava açılamaz (HMK.m 109/2), çünkü böyle durumlarda davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Şu halde, davacı, talebinin tümü için dava açmak zorunda olmayıp, şimdilik belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Bu bağlamda kural olarak hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)
Talep konusunun miktarı açıkça belli ise ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma yoksa kısmi dava açılması mümkün değildir (m.109, 2); çünkü böyle durumlarda davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve bu aynı hukuki ilişkiden doğan alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.
Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, talep neticesinden anlaşılır. Davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava tam dava sayılır. Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının talebinin dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.
Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenmeli, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.
Dava konusu olayda, talep konusunun miktarı açıkça belli olup, taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma bulunmadığından, davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı yoktur. Hukuki yarar; dava açıldığı anda var olmadığından, sonradan harcın tamamlatılması suretiyle bu eksiklik giderilemez.
Hal böyle olunca mahkemece davanın, dava şartı eksikliğinden reddi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.