3. Hukuk Dairesi 2013/19770 E. , 2014/4568 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TOKAT 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/06/2013
NUMARASI : 2012/20-2013/154
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacılar vekili dilekçesinde; müvekkillerinin murisi F.. K.. ile davalının kardeş olduklarını, kök murisleri A..."ten miras yolu ile intikal eden taşınmazda hissedar iken, muris F..."nin 06.02.1973 tarihli belge ile davalıya ait payı satın alarak zilyetliği devraldığını, sonrasında ortasından geçen yol nedeniyle ikiye ayrılan taşınmazın dava dışı idare tarafından kamulaştırıldığını, bu aşamada taşınmazlardaki payını satmış olmasına rağmen kamulaştırma bedellerinin davalının hesabına yatırıldığını öne sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 20.800 TL nin hesabına yatırıldığı tarihten işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin, kök muris Ahmet"ten miras yolu ile intikal eden taşınmazdaki payını 06.02.1973 tarihli senet ile davacıların murisi olan Fehmi"ye sattığı iddiasının doğru olmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davaya konu satış senedindeki parmak izinin davalıya ait olduğunun Adli Tıp Kurumu Başkanlığından alınan rapor ile belirlendiği, buna göre davalının miras yolu ile murisinden intikal eden 3/28 payını kardeşi olan davacıların murisi F.."ye sattığı, satış tarihinden itibaren taşınmazı kullanan davacı tarafın ancak bu orandaki pay bakımından talepte bulunabileceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 4.467,78 TL"nin kamulaştırma bedelinin yatırıldığı banka tarafından davalı yerine davacılara ödenmesine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, harici satıma ve bundan kaynaklanan zilyetliğe dayalı olarak davalıya ödenen kamulaştırma bedelinin, sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili isteminden ibarettir.
Davacı taraf, davalının, elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazdaki payını 06.02.1973 tarihli köy senedi ile murisleri olan babaları F.."ye sattığını ileri sürmüştür. Davalı taraf ise, bu sözleşmenin doğru olmadığını savunmuştur. Buna göre, davacı tarafın harici satımı ve zilyetliğin devredildiğini ispat etmesi gerekir.
Somut olayda; davacı tarafça delil olarak dayanılan harici senedin, davalının parmak izini taşıdığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir ( 818 sayılı BK. md 13, 14).
Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse, imza yerine parmak izi kullanabilir. Yalnız senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar heyetince ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması lazımdır (HUMK. Md 297 madde).
Bu maddede öngörülen şeklin amacı, senet muhtevasının borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir (HGK. nun 05.04.1995 günlü ve 1994/2-635 E. 1995/270 K. sayılı ilamı).
Diğer taraftan, HUMK.nun 297.maddesinde öngörülen biçimsel düzenleme, senedin muteberliği için konulmuş olmayıp, salt ispat koşuludur.(HGK.nun 18.1.1978 günlü ve 1977/7-228 E, 1978/12 K., 30.01.2002 günlü ve 2002/8-20 E. 2002/22 K. sayılı ilamları).
HUMK.nun 297. maddesi ile ilgili olarak açıklanan bu çerçeve içerisinde somut olaya yaklaşıldığında; iptali istenen senetteki parmak izinin sadece imzaları bulunan tanıklar tarafından onaylandığı, ihtiyar kurulunun parmak izinin davalıya ait olduğuna dair onayının olmadığı görülmektedir. Usulüne uygun biçimde onaylanmış olmayan parmak izli böyle bir belgenin geçerli kabulüne olanak yoktur.
Bundan ayrı, davada taşınmazın ortasından geçen yol ile ikiye ayrıldığı ve her iki taşınmazında kamulaştırıldığı ileri sürülmesine rağmen mahkemece kamulaştırılan taşınmazlardan sadece .. ada.. parsel yönünden inceleme yapılarak hüküm tesis edilmiş, dava konusu ... ada ... parsel yönünden ise bir araştırma yapılmadığı gibi olumlu veya olumsuz bir hüküm verilmemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; davaya konu taşınmazın senet tarihinde tapulu olmadığı hususu gözetilerek, öncelikle harici satışa dayan davacı tarafın tüm delillerinin usulünce toplanılması ve değerlendirilmesi, bu bağlamda davaya konu edilen her iki taşınmaz yönünden de gerekli inceleme ve araştırmanın yapılması suretiyle oluşacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında hüküm tesis edilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.