3. Hukuk Dairesi 2014/2604 E. , 2014/4757 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : SİNANPAŞA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/12/2011
NUMARASI : 2011/155-2011/452
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesi ile; davacı müvekkili ile davalının, 08.12.2010 tarihli “Hayvan Ortaklığı Sözleşmesi” yaptıklarını; bu sözleşmeye dayanarak, davacının davalıya 117 adet dişi koyun teslim ettiğini, 2011 yılı içinde doğan kuzularla birlikte toplamda 250’ye ulaştığını; ancak, yarı yarıya ortak olunmasına rağmen, davalının, tüm kuzu ve koyunları pazarda peyderpey sattığını ve müvekkilinin hissesine düşeni vermediğini; ayrıca, davalı yedinde 24 adet büyükbaş hayvanın da bulunduğunu iddia ederek; toplam, 171.600 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, cevap vermemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, 68.040 TL küçükbaş hayvan alacağının ve 37.200 TL büyükbaş hayvan alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Davalı temyiz dilekçesinde; dava dilekçesinin kendisine usulüne uygun tebliğ edilmediğini, tebligatın köy muhtarına yapıldığını; ancak, tebliğ esnasında komşuların kimler olduğunu tebligat tutanağına yazılmadığını, komşulara haber bırakılıp, imzalatılmadığını ileri sürmektedir.
Dava dilekçesinin davalıya tebliğine ilişkin tebligat parçasının incelenmesinde; davetiye parçasının üzerinde “Muhatabın muvakkaten şehire gittiği komşuları tarafından bildirildiğinden kapısına iki nolu ihbar yapıştırılıp, muhatap yerine köy muhtarına tebliğ edildiği” ifadesinin yer aldığı görülmüştür. Bu şekliyle tebligat, Tebligat Kanununun 21 ve Tebligat Tüzüğünün 28.maddesine aykırıdır.
Zira, muhatabın evde bulunmamasının sebebi tam olarak açıklanmadığı gibi, sorulan komşuların kimlikleri belirtilmemiş, imzaları da alınmamıştır. Bu haliyle, tebligat usulsüzdür. Davalı, davadan haberdar edilmeden, dava, davalının yokluğunda bitirilip, sonuçlandırılmıştır.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle “tebligat”, “taraf teşkili”, “adil yargılanma” ve “hukuki dinlenilme hakkı” kavramları üzerinde durulmasında yarar bulunmaktadır:
Yetkili makamlar tarafından bir takım hukukî işlemlerin, bunların hukukî sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kimselere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin de usulüne uygun şekilde yapıldığının belgelenmesi olarak tanımlanan tebligat, Anayasa ile güvence altına alınan iddia ve savunma hakkının, daha da özelde hukukî dinlenilme hakkının tam olarak kullanılması ve bu suretle adil bir yargılamanın yapılmasını sağlayan çok önemli bir araçtır.
Bir davada davalının, davacının açmış olduğu davadan haberdar olması, davaya cevap vermesi ve hatta cevap süresinin işlemeye başlaması için dava dilekçesinin tebliğ edilmesi gerekir. Aksi durumun, ilgilinin hak arama hürriyetini kısıtlayacağına şüphe yoktur. Aslında hemen her hukuksal işlemin tebligat ile sonuç doğuracağını söylemek mümkündür.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, itirazların yapılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi; bozma sonrası yargılamanın devamı, uyup uymama yönündeki kararın verilebilmesi, öncelikle tarafların duruşma gününden usulünce haberdar edilmesi ve böylece taraf teşkilinin sağlanması ile mümkündür. Bu yolla kişi, hangi yargı merciinde duruşması bulunduğuna, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğuna, yargılamanın safahatına, bozma ilamının içeriğine, bozma sonrası duruşmanın hangi tarihte yapılacağına, verilen kararın ne olduğuna, 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğünde açıklanan usule uygun tebligat yapılması ile vakıf olabilecektir.
Görüldüğü üzere, taraf teşkili sadece davanın açılması aşamasında değil, yargılamanın diğer aşamalarında da önem taşımaktadır. (HGK.23.11.2011 gün ve 11-554 Esas-684 Karar)
1086 sayılı Yasanın 73 mad., 6100 sayılı Yasanın 27.maddelerine göre "Hukuki Dinlenilme Hakkı" iddia ve savunmada bulunma hakkında daha geniş olarak ve Anayasanın 36.maddesine uygun bir düzenleme olup; (6100 sayılı Yasanın 27.mad. Hükümet Gerekçesi) 6100 sayılı Yasanın 27, Anayasanın 36.maddesi ışığında "Hukuki Dinlenilme Hakkı" sağlanmadan taraflar usulüne uygun olarak iddia ve savunmaları için mahkemeye çağrılmadıkça haklarında hüküm kurulamaz. Olayımızda davalının usulüne uygun olarak çağrılmadığı, savunma hakkının kısıtlandığı anlaşıldığından yokluğunda yapılan tahkikat sonunda oluşturulan hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.