3. Hukuk Dairesi 2013/20145 E. , 2014/4986 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : TAŞOVA SULH HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 10/02/2012
NUMARASI : 2011/468-2012/72
Taraflar arasında görülen alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dilekçesinde; davacının 2002-2007 yıllarında davalının dayısı M.. G.."e ait tarlaları kiraladığını, M.. G.."ün Antalya"da ikamet etmesi nedeniyle davalıyla aralarında sözlü kira sözleşmesi yapıldığını, kira paralarını davalıya ödediğini, ancak taşınmazın asıl sahibi M.. G.. tarafından davacı aleyhine kira alacağı davası açıldığını dava neticesinde davalıya ödediği kira paralarını tekrar M.. G.."e ödemek zorunda kaldığını belirterek, davalıya ödediği 6.502,69 TL"nin sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı 16.9.2011 tarihli cevap dilekçesinde; davacıyla aralarında kira sözleşmesi olmadığını ancak 2002-2003-2004 yıllarında davacının 150 TL ve 400 TL para getirdiğini, bu paraları dayısı M.. G.."e verdiğini 2005-2006-2007 yıllarında davacının ödemede bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece; davanın sebepsiz zenginleşmeye dayanan alacak davası olduğu,ispat yükünün davacıda olduğu,davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Türk Medeni Kanunu"nun 6. maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir (HMK.md.190). Bu nedenle ispat külfeti öncelikle davacıdadır. Davacı ise hukuki ilişkinin değeri itibarıyla iddiasını ancak yazılı delil ile ispat edebilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa iddianın ikrar (HUMK. md.236-HMK.md.188) yemin (HUMK.md.344-HMK.md.227) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Somut olayda davalı,mahkemeye sunduğu 16.9.2011 tarihli cevap dilekçesinde açıkça davacıdan 2002-2003-2004 yıllarına ait kira parası olarak 150 TL ve 400 TL para aldığını ikrar ettiği gibi davacının delil olarak dayandığı Taşova C.Başsavcılığı"nın 2008/735 Esas sayılı dosyasında ifade sahibi olarak alınan beyanında 2002-2003-2004 yılına ait kira paralarını davacıdan aldığını ikrar etmiştir.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 236. maddesinde (HMK 188. madde), taraflardan birinin ikrarının geçerli olduğu ve o taraf aleyhine delil teşkil edeceği belirtilmiş, ancak ikrarın tanımı yapılmamıştır. Öğretideki tanımlamalara göre ikrar (dar anlamda ikrar), görülmekte olan bir davada, taraflardan birinin, diğer tarafça ileri sürülen ve kendisi aleyhine hukuki sonuç doğurabilecek nitelik taşıyan maddi vakıanın doğruluğunu kabul etmesidir. Yargıtay uygulamasında da ikrara bu anlam yüklenmektedir. İkrardan söz edilebilmesi için, bir tarafın bir vakıa ileri sürmüş olması, diğer tarafın da bu vakıanın doğru olduğunu bildirmesi gereklidir. Yapıldığı yere göre mahkeme dışı veya mahkeme içi ikrar söz konusu olup, mahkeme dışı ikrar takdiri, mahkeme içi ikrar ise kesin delil niteliğindedir.
Yukarıda açıklandığı üzere davalının beyanları ikrar niteliğinde olup davacı davalının bu beyanlarına delil olarak dayandığını mahkemeye bildirmiştir. Davalının jandarmada alınan beyanları ve mahkemeye sunduğu cevap dilekçesindeki beyanları davalıyı bağlayıcı niteliktedir. Bu durumda mahkemece davacının mahkeme içi ve mahkeme dışı ikrarı değerlendirilmek suretiyle neticesine göre hüküm tesis edilmesi gerekirken, davalının ikrarı hakkında değerlendirme yapılmadan davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Bundan ayrı olarak; davacının dava dilekçesinde yemin deliline dayanması nedeniyle davacının davalıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılması ile oluşacak duruma göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 27.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.