3. Hukuk Dairesi 2013/20603 E. , 2014/5084 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : MENEMEN 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2013/165-2013/54
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Y A R G I T A Y K A R A R I
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkilinin de üyesi olduğu M.. Esnaf ve Sanatlkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi"nden kredi kullanarak borçlandığını, müvekkilinin davalıya kefil olduğunu, ancak borçlunun ödeme yapmaması nedeniyle 7.920,00 TL borcu müvekkilinin ödemek durumunda kaldığını, müvekkilinin bu alacağından dolayı davalı aleyhine Menemen İcra Müdürlüğü"nün 2012/2659 E sayılı dosyasında icra takibi başlattığını; icra dosyasında bu ödemelere ilişkin M.. Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kooperatifi"nden alınan 20/11/2012 tarihli belge ile ödenen taksitlere ilişkin senetlerin mevcut olduğunu, borçlunun icra dosyasına itiraz ederek takibi durdurduğunu belirterek; icra takibine yapılan haksız itirazın iptaline, takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı duruşmadaki beyanında; "davacıya borcunun olduğunu, ancak istendiği kadar yüksek olmadığını şu an tam olarak borç miktarını bilmediğini" belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilerek; takas definin sonuç doğurabilmesi için ayrı bir dava açılmasına veya karşı davayla ileri sürülmesine gerek olmayıp, takas bildiriminin karşı tarafa ulaşmasıyla hukuki sonuç doğuracağı, dosya arasında bulunan bilirkişi raporu doğrultusunda davacının dava tarihi itibariyle davalıdan alacaklı olduğu miktar üzerinden davanın kısmen kabulü ile takibin 6.520,60 TL alacak üzerinden devamına; davacı tarafın icra inkar tazminatı taleplerinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının takas-mahsup talebi olmadığı halde yargılama sırasında mahkemece takas değerlendirilmesinin gerekip gerekmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davalı kendisinin de davacıdan alacaklı olduğunu bildirerek bu alacağı ile davacıya olan borcunun takas edilmesini HMK"nun 132. maddesi ( HUMK"nın 204. mad.) ile hüküm altına alınan karşılık dava ile isteyebilir. Ancak, Türk Borçlar Kanununun 143/1 (BK.122.mad.) maddesi uyarınca, takas, borçlunun takas iradesini alacaklıya bildirmesiyle vaki olacağından, takasın sağlanması için mutlaka ayrı bir dava veya karşı dava açılması gerekmez. Borçlu, kendisine karşı açılmış olan bir dava içerisinde takas-mahsup talebinde bulunabilir ve böylesi bir talep, usul hukuku anlamında bir defi niteliği taşır. Davalı karşılık dava açmadan sadece takas savunmasında bulunmakla yetinebilir.
Bilindiği üzere, ilk itirazlardan (HUMK Md.187, HMK 117. mad.) farklı olarak, defilerin esasa cevap süresi içinde bildirilmeleri zorunlu değildir. Dolayısıyla, takas-mahsup defi, esasa cevap süresi geçtikten sonra dahi bildirilebilir. Ne varki, bir definin esasa cevap süresi geçtikten sonra bildirilmesi savunmanın genişletilmesi anlamına geleceğinden, böylesi bir definin mahkemece dikkate alınabilmesi için, karşı tarafın buna muvafakat etmiş olması gerekir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 202/2. maddesinde (HMK 141. mad.) savunmanın genişletilmesi yasağının istısnalarından biri olarak gösterilen muvafakat, açık veya zımni olabilir. Bir davada, davalı tarafın savunmasını genişletmesi üzerine, davacı taraf buna hemen itiraz etmez; başka bir ifadeyle, savunmanın genişletilmesine muvafakati bulunmadığını hemen bildirmez, özellikle de, genişletilen savunmaya yönelik cevaplar verir ise, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılır. Davacı tarafın, savunmanın genişletilmesine muvafakat etmediğine dair beyanını bildirmesi (bu yönde itirazda bulunması), genişletmenin gerçekleştiği aşamaya göre, daima belirli bir zaman dilimine tabidir. Somut olaydaki gibi, savunmanın bir dilekçeyle genişletildiği hallerde, davacı taraf buna muvafakati olmadığını en geç, dilekçenin kendisine tebliğini izleyen oturumda bildirmek zorundadır. Aksi takdirde, savunmanın genişletilmesine zımnen muvafakat etmiş sayılır. Davacı tarafın zımni muvafakati, davalı taraf yararına, davanın genişletilen savunma çerçevesinde seyri (genişletilen savunmanın mahkemece dikkate alınması) şeklinde bir usuli kazanılmış hak doğurur; davacı taraf savunmanın genişletilmesine yargılamanın sonraki aşamalarında itiraz ederek, davalı yararına oluşan bu usuli kazanılmış hakkı ortadan kaldıramaz (Gerek, bu konuda geniş bilgi için ve gerekse yukarıdaki bir kısım açıklamalara referans olarak, bkz: Prof. Dr. Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Bası, Demir Yayınevi, İstanbul 2001; s: 1801 ve devamı) (HGK 26.09.2007 gün, 2007/4-621-615)
Takas genellikle davadan önce değil dava sırasında ileri sürülür, eğer cevap dilekçesinde takas ileri sürülmemiş ise hakim dosyadan davalının mukabil bir alacağının olduğunu anlasa dahi takas sebebiyle hüküm tesis edemez, zira kullanılmayan takas hakkı itiraz hakkı doğurmamaktadır.
Nitekim, benzer bir davada Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 25.11.1998 gün ve E.1998/11-829-K.1998/839 sayılı kararında -özetle-; "davalının takas mahsup savunması olmadığı da gözönüne alınarak davalının yönetim kurulu başkanı olarak aldığı huzur hakkı üzerinden dolayı sorumlu olduğu miktar belirlenerek, hüküm tesis edilmesi gerektiği" belirtilerek yerel mahkemenin direnme kararının bozulmasına karar verilmiştir.
Bu açıklamalar çerçevesinde, somut olaya dönüldüğünde; davalının M.. Esnaf ve Sanatkarlar Kredi Kefalet Kooperatifi"nden kredi kullanmak suretiyle borçlandığı davacının davalıya kefil olduğu, davalının ödeme yapmaması nedeniyle kredi borcunun davacı tarafından ödendiği; davacının yapmış olduğu bu ödemeden dolayı Menemen İcra Müdürlüğü"nün 2012/2659 sayılı dosyasında 7.920 TL asıl alacak ve faiz toplamı 8.869,98 TL alacak için davalı aleyhine takip başlattığı; davalı tarafın bu borca ve faize itirazı üzerine vaki taleple iş bu itirazın iptali davasının açılmış olduğu; yargılama sırasında davalının cevap dilekçesini dosyaya ibraz etmediği, ancak duruşmada "davacıya borcunun olduğu, ancak istendiği kadar yüksek olmadığı, şu an tam olarak borç miktarını bilmediği" şeklinde beyanda bulunduğu; mahkemece aynı duruşmada davalı tarafa delillerini sunması için iki haftalık kesin süre verildiği, ancak davacı vekilince davalı tarafın bundan sonra delil bildirmesine muvafakatlerinin olmadığını belirttiği halde; verilen süre içerisinde davalı tarafın delil dilekçesi eki olarak bir kısım banka dekontlarını dosyaya ibraz ettiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece; yukarıda zikrolunan maddi ve hukuki durum muvacehesinde, davalının takas mahsup talebi olmamasına rağmen, bilirkişi raporuna itibar edilerek, davanın kısmen kabulü ile takibin 6.520,60 TL alacak üzerinden devamına şeklinde, hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 31.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.