11. Hukuk Dairesi 2016/3998 E. , 2017/7436 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30/09/2015 tarih ve 2013/30-2015/157 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin iç giyim konusunda gerek ülkemizde gerekse uluslararası alanda kabul görmüş bir kişi olduğunu, 1996 yılına kadar kendisine ait tescilli ... altında imal ettiği iç çamaşırların, Türkiye ve dünya piyasalarının en ünlü ve kaliteli mamulleri arasına girdiğini, davalının da aynı iş kolunda faaliyet gösterdiğini, taraflar arasında 09.10.1996 yılında bir protokol düzenlendiğini, bu protokolde, davacının sahibi bulunduğu “... ...”, “...” ve “...” ... ile ..., ..., ... ..., ..., ..., ... ..., ..., ... ve ... ... isimli ...a ait mümessillik ve tek satıcılık sözleşmelerini davalıya devretmeyi, ayrıca 01.09.1996 tarihinden itibaren bir yıl süre ile davalıya danışmanlık yapmayı taahhüt ettiğini, davalının ise bunun karşılığında maliki bulunduğu işhanını davacının uygun göreceği bir kişiye gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile devretmeyi, 01.10.1996 tarihinden itibaren bu işhanındaki satış kira gibi tüm haklarından davacı lehine vazgeçmeyi, yapılan ithalatların fatura bedellerinin %5"ini davacıya ödemeyi üstlendiği, sözleşmede öngörülen edimlerin müvekkili tarafından yerine getirilmesine rağmen davalının kendi edimlerini ifa etmediğini, bu konuda kendisine gönderilen ihtarnameye ise gabin nedeniyle sözleşmeyi feshettiğinden bahisle cevap verdiğini, oysa davalının fesih bildiriminin öncesinde ve sonrasında sözleşme hükümlerinden faydalandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL"nın dava tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş; 07.09.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 88.741,4 TL (51.327 TL bina değeri, 30.390 TL kira geliri, 8.000TL komisyon alacağı, mahsubu gereken marka bedeli 1.760 TL olmak üzere) olarak arttırmıştır.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasındaki sözleşmede, davacıya ait ...ın müvekkiline devri karşılığında müvekkilinin sahibi olduğu işhanının gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile davacının uygun göreceği bir kişiye devrinin öngörüldüğü, ancak noterler tarafından resen düzenleme şeklinde yapılmayan gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinin
batıl olduğunu, bu tür sözleşmelere dayalı olarak gayrimenkul mülkiyetinin devrinin istenemeyeceğini, ifanın hukuken imkansız bulunması nedeniyle BK"nun 20/1. maddesi uyarınca sözleşmenin de batıl hale geldiğini, davacının müvekkilini aldatarak sözleşmenin yapılmasını sağladığını, söz konusu sözleşmenin bir an için geçerli olduğu düşünülse bile davacının sözleşme ile kendisine yüklenen edimleri yerine getirmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; taraflar arasında 9.10.1996 tarihli sözleşmenin 1.maddesiyle ..., ... ve ... ...ının davalıya devri, 5.maddeyle de bu ...ın devrine karşılık davaya konu iş hanının davacıya devredileceği ve devredilmemesi halinde bina değerinin 1.000.000 Dolara karşılık geldiğini (bu günkü 100.000 Dolar), bu durumda 100.000 Doların devri taahhüt edilen 3 markanın karşılığı olup sadece ... markasının devredildiği, marka değerinin tespitinin veri eksikliği nedeniyle yapılamadığı, mahkemece her 3 markanın da eşit değerde olduğu varsayılarak devir edilmeyen 2 marka nedeniyle 100.000 Dolardan 2/3 oranında indirim yapılmasının uygun bulunduğu, 1.000.000 Dolar olarak kabul edilen alacağın Merkez Bankası kuruna göre 102.846 TL"ye tekabul ettiği ve devredilen bir marka karşılığının 34.282 TL olarak tespit edildiği, sözleşme tarihinden dava tarihine kadarki 2 yıl 11 ay 9 günlük kira bedelinin 24.753 TL bulunduğu, ancak davacının sadece bir markayı devretmiş olup tüm yükümlülüklerini yerine getirmediğinden bunun 1/3 karşılığı olan 8.251 TL kira alacağı ile bilirkişi raporuna göre de 4.394 TL olan komisyon bedeli alacağı olduğu, ilk kararla hüküm altına alınan 10.000 TL icra yoluyla tahsil edilmiş olup bu miktar bakımından dava konusuz kaldığından 10.000 TL"nin bu üç alacak toplamından mahsubu ile 36.927 TL toplam alacağının bulunduğu, esasen davacının da sözleşmeden doğan temel yükümlülüklerine uymadığı ve kusurlu bulunduğu, dolayısıyla davalının da sözleşmeye aykırılık nedeniyle zarara uğradığı, sözleşmede davalı lehine cezai şart öngörüldüğü, TBK’nun 52.madesi gereğince davacı alacağından taktiri indirim yapılarak 25.000 TL toplam alacağın bulunduğu kanaat ve sonucuna varıldığı, ayrıca eksik tahkikatla karar verilmişse ve ıslah hakkı daha önce tüketilmemişse bozmadan sonra ıslah hakkının kullanılabileceği ve bozmadan sonra değişen yasaya bağlı olarak davacının 107. maddeye dayanma hakkı bulunduğu gerekçesiyle bina bedeli için sözleşmede öngörülen 102.846 TL bedelin sadece bir markanın devri nedeniyle 1/3"ü karşılığı 34.282 TL bina bedeli, 01/10/1996"dan 10/09/1999 tarihine kadarki 2 yıl 11 ay 9 günlük kira bedeli 24.753 TL"nin sadece bir markanın devri nedeniyle 1/3 karşılığı olan 8.251 TL kira alacağı, 4.394 komisyon bedeli olmak üzere toplam 46.927 TL"den önceki hükümle karar altına alınan 10.000 TL"nin mahsubu ile kalan 36.927 TL toplam alacağın davacı tarafın kusuru da dikkate alınarak Borçlar Kanunu 52.maddesi gereğince taktiri indirim yapılarak 25.000 TL toplam alacağın dava tarihinden 07/05/2010 tarihli ilk karar tarihine kadar yürütülecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, taraflar arasındaki protokole dayalı tazminat istemine ilişkin olup, davacı taraf protokol ile üstlendiği edimleri yerine getirdiğini ancak davalının edimlerini yerine getirmediğini ileri sürerek dava dilekçesinde 10.000 TL tazminat talebinde bulunmuş, mahkemece verilen 07.05.2010 tarihli ilk karar Dairemizce, davacının talebinin içinde taşınmazın devredilmemesinden kaynaklı tazminat, kira kaybı ve ithalat komisyon alacağının bulunduğu, davacının her bir alacak kalemi yönünden talebinin açıklattırılması, alacak kalemlerinin buna göre ayrı ayrı hesap ettirilmesi gerekliliği ifade edilerek bozulmuş, mahkemece bozma kararına uyularak yargılamaya devam edilmiş ise de; bozma ilamının
gereği yerine getirilmeyip davacı tarafça 10.000TL talebinin içinde hangi alacak kaleminin hangi miktarda tahsilinin istendiği hususunda taleplerini açıklar şekilde dilekçe sunulmadığı, ancak dosya kapsamında yapılan bilirkişi incelemeleri ve sunulan raporlar sonrasında 07.09.2015 havale tarihli dilekçesi ile talebini ıslah ederek 88.741,4 TL"ye yükselttiği görülmekle birlikte; bozma ilamının gereği yerine getirilip davacının dava dilekçesindeki talebi açıklattırılmaksızın yargılamaya devam edilmesi doğru olmadığı gibi, bozma kararından sonra ıslahla arttırılan miktar üzerinden hüküm kurulması da bozma kararından sonra ıslah yapılamayacağı yönündeki Yargıtay İçtihatları Birleştirme Genel Kurulu"nun 06/05/2016 tarih ve 2015/1 E- 2016/1 K. sayılı kararı itibariyle doğru olmamış bozmayı gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün resen BOZULMASINA; (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 20/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.