Esas No: 2016/14058
Karar No: 2017/9113
Karar Tarihi: 08.11.2017
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2016/14058 Esas 2017/9113 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... ilçesi ...köyü 105 ada 1 parsel sayılı 744.338,04 m2 yüzölçümündeki taşınmaz orman niteliği ile Hazine adına tespit edilmiştir.
Davacı dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği dava konusu taşınmazda kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği koşullarının lehine oluştuğunu ileri sürerek tapunun iptali ile adına tescilini istemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 5304 sayılı Kanunla değişik 3402 sayılı Kanunun 4. maddesine göre yapılmıştır.
Mahkemece orman niteliğinde olan bir yerin kadastro işlemi kesinleşmekle o taşınmaz kamu malı orman niteliği kazanacağı, kesinleşen orman kadastrosunun nasıl iptal edileceğinin Orman Kanununda düzenlendiği, kesinleşen orman kadastrosunun iptalinin ancak tapulu taşınmazlar yönünden, tapu sahiplerince on yıllık hak düşürücü süre içinde istenebileceği, vergi kaydına, zilyetliğe dayanılarak kesinleşen orman kadastrosunun iptalinin talep edilemeyeceği, davacının da tapu kaydına dayanmadığından kesinleşen orman kadastrosunun iptalini talep edemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar usûl ve kanuna aykırı olduğu gibi dosya kapsamına da uygun değildir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosunun 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca yapıldığı, arazi kadastro ekiplerince çekişmeli yer hakkında 105 ada 1 parsel numarasıyla kadastro tespit tutanağı düzenlendiği, 09.09.2008 – 09.10.2008 tarih aralığında askı ilânının yapıldığı, 30 günlük süre içinde itiraz olmadığından orman niteliği ile Hazine adına tescil edildiği, davacının kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıllık süre içinde 04.10.2010 tarihinde eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
10.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kanunun 4/3. maddesinde; "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde, orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti kadastro ekibi tarafından yapılır ve bu durum ekip tarafından iki ay önce Orman Genel Müdürlüğüne bildirilir. Buna karşılık iki ay içinde kadastro komisyonlarınca orman sınırlarının belirlenmemesi halinde kadastro çalışma alanı sınırları kadastro ekiplerince belirlenir ve çalışmalar bu kanun hükümlerine göre yürütülür. Kadastro ekiplerince bu şekilde tespit ve ilân edilen yerlerde orman kadastro işlemleri de ikmal edilmiş sayılır. Orman kadastrosu kesinleşmiş yerlerde bu sınırlara aynen uyulur." şeklinde iken 22/2/2005 tarihli ve 5304 sayılı Kanun ile sözü edilen üçüncü fıkra değiştirilmiş ve aynı maddeye dördüncü, beşinci ve altıncı fıkralar eklenmiştir. Bu değişiklikte üçüncü fıkra "Çalışma alanında orman bulunması ve 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosuna başlanılmamış olması halinde orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tesbiti kadastro ekibi tarafından yapılır. Ancak; bu çalışmalarda kadastro ekibine Orman Genel Müdürlüğü taşra teşkilatınca görevlendirilecek en az bir orman yüksek mühendisi veya ziraat mühendisinin bildirimden itibaren 7 gün içinde iştirak ettirilmesi zorunludur. Bu çalışmalara muhtar ve bilirkişilerin katılmaması halinde çalışmalar re’sen devam ettirilir." şeklini almış, Eklenen beşinci fıkra ise "Çalışma alanındaki ormanların bu ekipçe sınırlandırılma ve tesbitleri yapılarak otuz günlük kısmî ilâna alınır. Bu alanlarda orman kadastrosu yapılmış sayılır" şeklindedir.
3402 sayılı Kanunun getirdiği bu düzenleme ile orman kadastro ekipleri ile arazi kadastro ekiplerinin birbirine aykırı ve çelişkili işlemler yapması önlenmek istenmiş ve memleket kadastrosunun bir an önce tamamlanması hedeflenmiştir. Ayrıca, bu şekilde orman sınırının belirlenmesi durumunda orman kadastro işlemlerinin ikmal edilmiş sayılacağı açıklanmakla bu konuda ikinci bir kadastro yapılması önlenmiştir. Kadastro Kanununun 4. maddesine göre yapılan çalışma sonucu belirlenen orman sınırları esas alınmak kaydı ile arazi kadastro ekiplerince 3402 sayılı Kadastro Kanunu izleyen maddelerine göre işlem yapılır. Bu şekilde yapılan kadastro tespitlerinin sonuçları 3402 sayılı Kanunun 11. maddesine göre 30 gün süre ile ilan edilir. Anılan Kanunun 12. maddesine göre 30 günlük ilân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kadastro tutanaklarına ait sınırlandırma ve tespitler kesinleşir. Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tespitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz. 3402 sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca yapılan orman kadastrosunda yukarıda açıklanan bu prosedür dışında, başka bir prosedür uygulanacağına dair 6831 sayılı Orman Kanununda ve diğer yasal mevzuatlarda herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Her ne kadar 3402 sayılı Kanunun 16/D maddesinde "Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ormanlar, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde, özel kanunları hükümlerine tabidir” hükmüne yer verilmiş ise de özel Kanun niteliğindeki 6831 sayılı Orman Kanununun 11. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanabilmesi için, bu kanuna göre oluşturulan orman kadastro komisyonlarınca bu kanundaki usûl ve esaslara göre saptanan orman kadastro komisyonu kararının bulunması ve bunun kanunda yer alan itiraz süresi içerisinde askı suretiyle ilân edilmesi gerekir. Oysa ki, olayımızda, tamamen 3402 sayılı Kadastro Kanunundaki usûl ve esasları ile ilan süreleri dikkate alınarak yapılan bir tespit bulunmaktadır. Bu durumda da, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde yer alan hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. 3402 sayılı Kanunda bu hususu düzenleyen açık bir hüküm bulunması nedeniyle aynı Kanunun bir maddesinin aynı olaya uygulanması ve diğer bir maddenin gözardı edilip uygulanmaması düşünülemez. 3402 sayılı Kadastro Kanununun 16/D maddesinde açıklanan Özel Kanunun uygulanması koşulları somut uyuşmazlıkta mevcut değildir.
Taşınmazın kadastrosunun 3402 sayılı Kanuna göre yapılması, Kadastro Kanununda, bu Kanuna göre yapılan kadastro tespitlerinde 3402 sayılı Kadastro Kanunundaki usûl ve esasların uygulanacağının belirtilmesi, zilyetliğe ve/veya vergi kaydına dayalı olarak kadastrodan önceki nedenlerle açılan davalarda 30 günlük hak düşürücü sürenin uygulanıp, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinde ki 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmamasının kanuna, Anayasaya, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmelerine ve hukukun genel ilkelerine aykırı olması yanında; ilgili kanunun bir maddesinin uygulanıp, diğer bir maddesinin uygulanmaması şeklinde yapılan bir uygulama ile 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12/3. maddesinin yok sayılması mümkün değildir. Tesbit işlemi hangi kanuna göre yapılıp kesinleşmişse iptalinde de aynı kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesine göre, davacının 30 günlük askı ilân süresinin bitiminden sonra başlayan 10 yıllık hak düşürücü süre içinde gerek tapulu ve gerekse tapusuz taşınmazlar yönünden ayrım yapılmaksızın dava açabileceğinde kuşku yoktur. Nitekim Anayasa Mahkemesi de 22.052013 gün 2012/108 E. - 2013/64 K. sayılı ilâm ile 31.08.1956 günlü ve 6831 sayılı Orman Kanununun, 5/11/2003 tarihli ve 4999 sayılı Orman Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 6. maddesiyle değiştirilen 11. maddesinin birinci fıkrasındaki “Bu müddet içinde itiraz olmaz ise komisyon kararları kesinleşir. Bu süre hak düşürücü süredir.” biçimindeki üçüncü ve dördüncü cümlelerini Anayasanın 13, 35 ve 36. maddelerine aykırı görerek iptallerine karar vermiştir. Karar 12.07.2013 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmış, yayımdan itibaren 6 ay sonra yürürlüğe gireceği düzenlenmiş olup, 13.01.2014 günü itibariyle yürürlüğe girmiştir.
Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra 26.2.2014 tarihli 6527 sayılı “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” 01.03.2014 gün ve 28928 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe girmiş ve 6527 sayılı Kanunla, 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı Orman Kanununun 11’inci maddesinin somut davayı ilgilendiren birinci fıkrası, “Orman kadastro komisyonlarınca alınan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar askı suretiyle otuz gün süre ile ilân edilir. Bu ilân ilgililere şahsen yapılan tebliğ hükmündedir. Tutanak ve haritalara karşı itirazı olanlar; askı tarihinden itibaren otuz gün içinde kadastro mahkemelerinde, kadastro mahkemesi olmayan yerlerde kadastro davalarına bakmakla görevli mahkemelerde dava açabilirler. İlân süresi geçtikten sonra, dava açılmayan kararlara ilişkin düzenlenen tutanak ve haritalar kesinleşir. Orman kadastro komisyonlarınca düzenlenen tutanak ve haritaların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukukî sebeplere dayanarak Hazine hariç itiraz olunamaz ve dava açılamaz.” şeklinde değiştirilmiştir.
Getirilen bu yeni düzenlemeyle 6831 sayılı Kanuna göre yapılan orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten itibaren on yıllık süre içerisinde tapuya dayalı olsun veya olmasın kadastrodan önceki sebeplere dayalı olarak dava açılabilecektir. Böylelikle, gerek 6831 sayılı Kanun hükümlerine gerekse 3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmüne göre yapılan orman kadastrosuna itirazda hak düşürücü süreler yönünden uyum sağlanmıştır.
3402 sayılı Kanunun 5304 sayılı Kanun ile değişik 4. maddesi hükmü uyarınca yapılan orman kadastrosuna 3402 sayılı Kanunun 11. maddesi uyarınca 30 gün içinde kadastro mahkemesine, 30 günlük sürenin dolmasından itibaren de 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıl içinde asliye hukuk mahkemesine orman tahdidinin ve kadastro tespitinin iptali istemiyle dava açılabileceğinin kabulü gerekir.
Bilindiği üzere 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesi uyarınca 10 yıl içinde orman kadastrosuna itiraz, tapu iptali ve tescil davasının açılması halinde dava konusu taşınmaz ve etrafını gösterir ve ilk defa o yerde grafik ya da fotogrametri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasının fotokopi örneği ile taşınmaza bitişik ya da yakın komşu parsellerin, kadastro tespit tutanak örnekleri ve bu parsellere uygulanan tapu ve vergi kayıtları ilk oluşturulduğu günden itibaren tüm gittileri ile, yine en eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğrafları ile kadastro tespit tarihinden 15 - 20 yıl önce iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik hava fotoğrafları ve bu fotoğraflara dayanılarak üretilmiş orijinal renkli memleket haritaları bulunduğu yerlerden getirtildikten sonra ziraat fakültelerinin toprak bölümünden mezun olan bir ziraat mühendisi, bir harita-kadastro (jeodezi ve fotogrametri) mühendisi ile bir orman mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiğinin belirlenmesi, 3116, 4785 ve 5658 sayılı Kanunlar karşısındaki durumunun saptanması, fen ve uzman orman bilirkişilerden, taşınmazların konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ve hava fotoğrafının ölçeğini kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeğinin de memleket haritası ve hava fotoğrafı ölçeğine bilgisayar ortamında (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de gösterecek şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri, ayrıca hava fotoğrafı stereoskop aleti ile inceletilip çekişmeli taşınmazın üzerinde neler gözüktüğünü belirtir şekilde ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmesi, taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun tespiti halinde ormanların kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla edinilemeyeceğinden kişilerin davasının reddine karar verilmesi, dava edilen yerlerin orman sayılmayan ve zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğunun belirlenmesi halinde ise davacı gerçek kişiler yararına 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddeleri gereğince imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla taşınmaz edinme koşullarının araştırılması gerekeceğinden, bu kez fen, orman ve ziraat bilirkişi tarafından dava konusu taşınmazın bulunduğu yere ilişkin olarak 1983-1988"li yıllara ait 1/20000 ve 1/25000 ölçekli stereoskopik hava fotoğrafları, topoğrafik harita ve kadastro paftası ile çakıştırıldıktan sonra mahalline uygulanması, stereoskop aletiyle incelenmesi, taşınmazlar üzerinde tam olarak hangi tarihten itibaren zilyetliğin başladığının belirlenmesi, imar ve ihya yapılmışsa hangi tarihte başlayıp tamamlandığı, kimden kime kaldığı, zilyetliğin ne zaman başlayıp nasıl sürdürüldüğü ve ekonomik amacına uygun olup olmadığı, maddi olaylara dayalı ve ayrıntılı olarak, taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişiler ile taraf tanıklarından sorulması, yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin doğruluğu yukarıda belirtilen ve gerçeğin kendisi olan belgelere dayalı olarak düzenlenecek bilirkişi kurulu raporuyla denetlenmesi, keşif sırasında taşınmazların çeşitli yönlerinden hali hazır durumunu gösterir renkli fotoğrafları çektirilip onaylanarak ve taşınmazlar fotoğraf üzerinde gösterilerek dava dosyası içine konulması, 3402 sayılı Kanunun 14/1. maddesinde yazılı 40 ve 100 dönüm kısıtlama araştırmasının aynı maddenin, 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen ikinci fıkrası hükümleri nazara alınarak yapılması dava konusu taşınmazın sulu ya da kuru tarım arazisi olup olmadığı konusunda (5403 sayılı Kanunun 3/j maddesi ile Taşınmaz Malların Sınırlandırma Tespit ve Kontrol İşleri Hakkındaki Yönetmeliğin 10. maddesinin değişik ikinci fıkrası hükümlerine göre, sulu tarım arazisi: tarım yapılan bitkilerin büyüme devresinde ihtiyaç duyduğu suyun, su kaynağından alınarak yeterli miktarda ve kontrollü bir şekilde karşılandığı araziler olarak açıklandığından) ziraat mühendisinden Kanunun amacına uygun rapor alınması, bundan sonra toplanan delillerin tümü birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Kadastro Kanununun 5304 sayılı Kanunla değişik 4. maddesi uyarınca yapıldığından hak düşürücü sürenin de 3402 sayılı Kanunun 11 ve 12/3. maddelerinde düzenlendiği şekilde olacağından, davacının kadastro öncesi hukuksal nedenlere dayanarak 30 günlük askı ilân süresinden sonra 10 yıl içinde kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle eldeki davayı açtığı, böylelikle orman kadastrosunun kesinleşmediği, davacının orman kadastrosunun iptali yanında tapu kaydının iptali ve adına tescil isteğinde de bulunduğu anlaşıldığından, uyuşmazlığın yukarıda açıklanan hususlar gözetilerek çözülmesi gerekirken dosya kapsamına uygun düşmeyen gerekçe ile yazılı olduğu gibi hüküm kurulması usûl ve kanuna aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı ...’ın temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer konuların incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 08.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.