10. Hukuk Dairesi 2017/5642 E. , 2018/1421 K.
"İçtihat Metni"
... adına Av. ... ile 1-.... adına Av.... 2-... arasındaki dava hakkında... İş Mahkemesinden verilen 07.09.2017 günlü ve 2016/144-2017/288 sayılı hükmün, davacı Kurum avukatı ile davalı ... avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
1-Gıyabi hükmün davalı ...’a Tebligat Kanununun 35. maddesine göre tebliğe çıkarılmak suretiyle usulüne uygun tebliğ edilmediği anlaşılmıştır.
7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/2. maddesine göre “bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.”; Yine, 6099 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 7201 sayılı Kanunun 21. maddesine eklenen ikinci fıkrasına göre, “gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.”
Tüm bu düzenlemeler gözetildiğinde, adres kayıt sisteminde yazılı adresi bulunanlara, 7201 sayılı Kanunun 35. maddesine göre tebligat yapılamayacak olup; bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, adres kayıt sisteminde yazılı adresine, 21. maddenin ikinci fıkrasına göre tebliğ yapılması gerekecektir.
Somut olayda; gıyabi hükmün, mernis adresi araştırılmaksızın, davalı ...’a Tebligat Kanunu 35. maddesine göre teblig edildiği, dolayısıyla tebligatın usûle uygun yapılmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, gıyabi hükmün davalı ...’ın mernis adresine, 21. maddenin ikinci fıkrasına göre tebliğ yapılarak takiben, temyiz süresi geçtikten ve (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesinde yer alan 1086 sayılı Yasa"nın temyize ilişkin hükümlerinin uygulanmasının gerektiğine ilişkin düzenleme gereğince) Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunu"nun 432. maddesindeki prosedür işletildikten sonra;
2-Davalı ... vekilinin temyiz yoluna başvururken temyiz başvurma harcı ve temyiz harcı yatırması gerekirken, hiç bir harcı yatırmadığı anlaşılmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi uyarınca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 434. maddesi ile ilgili 25.01.1985 gün ve 5/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı hükmü gereğince, temyiz isteği, dilekçenin temyiz defterine kaydettirildiği tarihte yapılmış sayılır ve temyiz dilekçesi verilirken gerekli harç ve giderlerin tamamı ödenir. Temyiz harç ve giderlerinin ödenmemiş veya eksik ödenmiş olduğunun sonradan anlaşılması durumunda, karar veren hakim tarafından yedi günlük kesin süre tanınarak, bu süre içerisinde ödenmesi veya eksikliğin tamamlanması, aksi halde temyizden vazgeçmiş sayılacağı temyiz edene yöntemince ve yazılı olarak bildirilir. Ancak, temyiz harcının mahkeme kalemince hesaplanıp temyiz edenden istendiği halde süresinde ödenmediği belgelendirilmiş ise temyiz isteğinin reddi gerekir.
Davada ise, yukarıda sözü edilen kanun ve içtihadı birleştirme kararı hükmüne aykırı olarak, temyiz yoluna başvuran davalı .... tarafından temyiz dilekçesinin verildiği sırada ve yasal temyiz süresi içerisinde gerekli harç ve giderleri ödenmemiş bulunmaktadır. Böyle olunca, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun anılan maddesinde öngörülen prosedür işletildikten, şayet temyiz dilekçesinin reddi yönüne gidilirse anılan ret kararının hükmü temyiz eden davalı .... vekiline tebliğ edilerek temyiz süresi geçtikten, temyizin süresinde yapıldığı sonucuna varıldığı takdirde doğrudan geri gönderilmek üzere, dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE, 26.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.