11. Hukuk Dairesi 2016/5662 E. , 2017/7566 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada ... ...4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/11/2015 tarih ve 2014/2359-2015/1092 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı ... İnş. Malz. San. Tic. Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkili hakkında ...7. İcra Müdürlüğünün 2014/2499 takip sayılı dosyası ile davalı ... tarafından icra takibine geçildiğini, müvekkilinin bu icra takibindeki bonoya ilişkin olarak yalnızca 5.000,00 TL borcu bulunmasına rağmen 85.000,00 TL esas alacak üzerinden icra takibi yapıldığını, müvekkilinin vermiş olduğu senedin teminat senedi olduğunu ve bedelinin ödendiğini, müvekkilinin iş adamı olup inşaat işleri ile uğraştığını, ortağı olduğu...-A.Ş"nin iflas erteleme sürecine girince davalılardan ...adlı firmanın müvekkiline mal vermek istemediğini, müvekkilinin vereceği teminat senedi karşılığından mal vermeyi kabul ettiğini, müvekkilinin kendi adına mal almadığını, ortağı bulunduğu şirket adına mal aldığını, ödeme hususunda teminat amacı ile söz konusu senedin verildiğini, ticari defterlerinde bunun kayıtlarının olduğunu, senette malen ibaresinin bulunduğunu, karşı tarafa 80.000,00 TL ödeme yapıldığını, bakiye borç miktarının 5.000,00 TL olduğunu, müvekkilinin senedi boş olarak verdiğini, senetteki ciro silsilesinin tamamen iyi niyetli 3. şahıs yaratma çabasında bulunduğunu, davalı tarafa 85.000,00 TL borcu olmadığının tespiti ile davalıların % 20 oranında kötü niyet tazminatının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı ...... ve Umt Ltd. Şti. vekili, davacı vekili tarafından senedin teminat senedi olarak ileri sürülmesine rağmen ödeme definde de bulunulduğunu, ödeme defi iddiası ileri sürüldüğünden teminat iddiasının dinlenemeyeceğini, davacının müvekkiline yüklü miktarda borcu bulunduğunu, aralarındaki ticari alışverişe binaen müvekkilinin malları teslim ettiğini, takibe konu senedi mahsuben herhangi bir ödeme yapılmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Davalı ... Ltd. Şti. davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacının ortağı olduğu ...- A.Ş"nin alacağı yeni mal için davacının verdiği 85.000,00 TL tutarındaki senedin teminat senedi olduğu, karşılığından toplamda 80.000,00 TL ödemenin bu teminat senedine karşılık yapıldığı, davacının kefil olduğu ...-A.Ş"nin 85.000,00 TL tutarındaki borcuna karşılık 80.000,00 TL"nin ödendiği ödenmeyen 5.000,00 TL tutarındaki bakiyeden dolayı davacının davalı ... Şirketine 5.000,00 TL borcunun kaldığı ilgili icra dosyasında davacının yapacağı ödemenin 80.000,00 TL tutarına isabet eden icra masraf ve faizleri ile Umt Şirketinin davacıya ödemesi gerektiği kanısına varıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı ... Ltd. Şti. vekili temyiz etmiştir.
1-Davacı 85.000 TL bedelli bono sebebiyle 5.000 TL borcu bulunmasına rağmen 85.000 TL asıl alacak üzerinden icra takibi yapıldığını ileri sürerek 85.000 TL davalı tarafa borcu olmadığının tespitini talep etmiş, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası yargılamanın açıklığı ilkesini kabul etmiştir. Gerek mülga 1086 sayılı HUMK 382 ve devamı maddelerinde gerekse yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK"nın 294 ve devamı maddelerinde hükmün nasıl tesis edileceği ve sonrasında kararın nasıl yazılacağı etraflıca hükme bağlanmıştır. Yargılamanın açık bir şekilde yapılması ve tesis edilen hükmün açıkça belirtilmesi ilke olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle hükmün açık, anlaşılır ve şüpheye yer vermeyecek şekilde infazı kabil olarak kurulması ve de en önemlisi sonradan yazılacak gerekçeli kararın kısa karara uygun bulunması gerekir. Aksi halde, yargılamanın açıklığı ilkesi dolayısıyla kamu vicdanı zedelenmiş olacaktır. Kısa karar ile gerekçeli karar arasında çelişki olmaması gerektiği gibi, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki bulunmaması yasal bir zorunluluk olup, HMK"nın 298/2. maddesinde gerekçeli kararın tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamayacağı düzenlenmiştir. Kararların bu hususlara aykırı oluşturulması mahkeme kararlarına duyulan güveni sarsacağı gibi, verilen kararların hukuki denetiminin yapılmasını da olanaksız kılmaktadır.
Somut olayda davacı dava dilekçesinde 80.000 TL ödediğini, 5.000 TL borcunun kaldığını iddia etmiş mahkemece, kararın gerekçe kısmında senede karşılık 80.000 TL borcu ödediği, ödenmeyen 5.000 TL için davacının davalı şirkete borçlu olduğu belirtilmiş ise de, hüküm kısmında 85.000 TL bakımından davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti şeklinde hüküm kurulması, hüküm ile gerekçe arasında çelişki yaratacağı gerekçesiyle re"sen bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, kararın re"sen BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 25/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.