3. Hukuk Dairesi 2014/6140 E. , 2014/5776 K.
"İçtihat Metni"
ESAS NO : 2014/6140
KARAR NO : 2014/5776
Y A R G I T A Y İ L A M I
Davacı H.. P.. ile davalı M.. H.. aralarındaki vasiyetnamenin tenfizi davasına dair Ankara 16.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.05.2011 günlü ve 2011/46 E.-2011/188 K.sayılı hükmün bozulması hakkında dairece verilen 17.12.2013 günlü ve 2013/19020 E.-2013/18058 K.sayılı ilama karşı davalı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.
Düzeltme isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davada, vasiyetnamenin tenfizine karar verilmesi istenilmiştir. Davalı cevabında, murisin vasiyet tarihinde akıl sağlığının yerinde olmadığını savunmuştur. Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davacıya vasiyet edilen taşınmaz yönünden vasiyetnamenin tenfizine vasiyet olunan para yönünden ise davanın reddine karar verilmiş, hükmün taraflarca temyizi üzerine Dairemizin 17.12.2013 tarih ve 2013/19020 E.-2013/18058 K.sayılı ilamı ile bozulmuştur.
Davalı vekili süresinde verdiği dilekçe ile Dairemizin kararının düzeltilmesini talep etmiştir.
Türk Medeni Kanunun ölüme bağlı tasarruflarda iptal davası açma sürelerini belirleyen 559. maddesinin 2. fıkrasında "Hükümsüzlüğün def’i yolu ile her zaman ileri sürülebileceği " hususu hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda; her ne kadar, davalı mirasçı tarafından vasiyetnamenin iptaline ilişkin bir davanın açılmadığı anlaşılıyor ise de; MK. m. 559/2 maddesi gereği hükümsüzlüğün her zaman ileri sürülebileceği, davalının da davada, murisin vasiyet düzenlemeye ehil olmadığını, bu nedenle de, vasiyetin hükümsüz olduğunu ileri sürdüğüne göre, mahkemece bu hususun incelenmesi gerekecektir.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme ve değerlendirme ve ayırtedebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanununun "fiil ehliyetine sahip olan kimse kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir" biçimindeki 9.madde hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış; 10.maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek "ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır" hükmünü getirmiştir.
"Ayırtım gücü eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, 13.maddesinde "yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk ya da bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir" denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca; ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15.maddesinde de ifade edildiği üzere ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmama nedeniyle kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere yapacağı işlemlere sonuç bağlanamaz.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tesipitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımdan doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda tarafların gösterecekleri tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu, somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşade kağıtları film grafilerinin eksiksiz getirilmesi zorunludur. Bunun yanında her ne kadar HMK.nun 282.maddesinde (HUMK. 286.maddelerinde) belirtildiği gibi bilirkişilerin "rey ve mütealası" hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, akıl zayıflığı gibi psikolojik nedenlerin belirlenmesi çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nisbi bir kavram olması, kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan özellikle Adli Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanununun 409/2 maddesi akıl hastalığı ve akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Vasiyetname yapabilmek için ayırt etme gücüne sahip olmak gerekir.
Ehliyetsiz kişilerin yaptığı vasiyetnameler kendiliğinden batıl olmaz.
Vasiyetname tarihinde murisin 78 yaşında olduğu anlaşılmaktadır. Murisin vasiyetname düzenlendiği tarihte akıl ve ruh sağlığının yerinde olmadığı ileri sürüldüğüne göre, vasiyetname tarihinde murisin tasarruf ehliyetinin bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumundan rapor alınıp sonucu uyarınca karar (fiil ehliyetini haiz olduğu takdirde Dairemizin 17.12.2013 tarihli ilamındaki hususlar dikkate alınmak suretiyle) verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
Mahkeme kararının açıklanan nedenle de bozulması gerekirken, yalnızca diğer gerekçelerle bozulduğu anlaşıldığından Dairemizin 17.12.2013 tarih ve 2013/19020 E.- 2013/18058 K.sayılı bozma ilamının 4.paragrafının kaldırılarak yerine "Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, taraf verillerinin aşağıdaki bentler dışındaki sair temyiz itirazları yerinde değildir." paragrafı ve yukarıdaki bozma nedeni ilave edilmek suretiyle bozulması gerekmiştir.
Davalı tarafın karar düzeltme talebinin kabulü ile mahkeme kararının yukarıdaki nedenler de ilave edilmek suretiyle BOZULMASINA, 10.04.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.