20. Hukuk Dairesi 2017/8019 E. , 2020/398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili, 07/03/2005 tarihli dava dilekçesinde sınırlarını bildirdikleri ... köyünde bulunan yaklaşık 10 dönüm taşınmazın kök muris ..."dan kaldığını, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre davacılar adlarına tescilini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, (A) harfi ile işaretli 9661 m² yüzölçümündeki taşınmaz hakkındaki davanın kabulü ile 1/2"şer pay oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalılar Hazine ve Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2014/3111 – 5451 E.-K. sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında özetle; “Mahkemece, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ve orman sayılmayan yerlerden olduğu ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14 ve 17. maddelerinde yazılı şartların davacılar yararına gerçekleştiği gerekçesiyle karar verilmiş ise de, hükme esas alınan orman bilirkişi raporunda incelendiği bildirilen 1957 tarihli memleket haritasının rapora ekli olmaması, fen bilirkişi raporuna ekli olması ve burada da taşınmazın yeşil renkli alanda işaretlenmiş olması nedeniyle, Dairenin 21.05.2013 tarihli geri çevirme kararı ile ek rapor aldırılması istenmiş, 01.04.2014 tarihli ek raporda, taşınmazın 1958 tarihli memleket haritasında yeşil alanda kaldığı ve çevrede 3402 sayılı Kanunun 22/2-a uygulamasının yapıldığı, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerin 2245 ve 2246 parsel numaraları verilerek arsa niteliğiyle Hazine adına tescil edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, 22/2-a maddesine ilişkin çalışma ve askı ilan tutanakları ve sözü edilen 2245 ve 2246 sayılı parsellerin tesciline ilişkin belgeler getirtilmemiş, çalışmanın ne zaman yapıldığı, ne zaman ilân edildiği, dava sırasında böyle bir çalışma yapılmışsa kesinleşmeyeceği, davadan önce yapılıp kesinleşmiş bir çalışma varsa, davanın tapu iptali ve tescil davasına dönüşeceği düşünülmemiştir.
Bu durumda mahkemece, öncelikle, 2245 ve 2246 sayılı parsellere ilişkin tapu kayıtları ve tescil dayanağı belgeler, 22/2-a çalışmasına ilişkin çalışma ve askı ilân tutanakları getirtilmeli, dava sırasında yapılmış bir çalışma varsa, tapu kayıtlarının kesinleşmeyeceği düşünülerek davalı şerhi verdirilmeli, davanın 22/2-a çalışmasına itiraza dönüşüp dönüşmeyeceği ve görev hususu düşünülmeli, dava tarihinden önce kesinleşmiş bir işleme dayanılarak tescil edilmişlerse, davanın tapu iptali ve tescile dönüşeceği düşünülerek, taşınmazın orman sayılan yerlerden olup olmadığı ve tescil tarihine kadar 20 yıl süreyle
zilyedlikle kazanma koşullarının davacılar yararına gerçekleşip gerçekleşmediği yönlerinden araştırma yapılmalıdır. Mahkemece bu hususlar gözönüne alınmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” gereğine değinilmiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucu mahkemece 16/08/2016 tarihli bilirkişi raporuna ekli krokide (C) harfi ile gösterilen ve Bodrum ilçesi, ... mahallesi, 254 ada 32 parsel (eski 2246) içerisinde kalan 1662,85 m²"lik kısma ilişkin davanın kabulü ile; 1662,85 m²"lik taşınmazın davalı ... adına olan tapu kaydının iptali ile, son parsel numarası verilmek suretiyle, 1/2 hissesinin davacı ... kızı ..., 1/2 hissesinin davacı ... kızı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, karar davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 1969 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Genel arazi kadastrosu işlemi 1976 yılında kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Mahkemece davacılar yararına olağanüstü zamanaşımı yolu ile iktisap koşullarının oluştuğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmişse de yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden dava konusu taşınmazın 1987 yılında imar planına alındığı anlaşılmaktadır. Mahkemece dava konusu yerin imar planına alındıktan sonraki zilyetliğe değer verilmeyeceği gözönünde bulundurularak dava konusu taşınmazın imar planına alındığı 1987 yılından geriye doğru 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve dayanağı hava fotoğrafları getirtilerek yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği ve 1987 yılından geriye doğru 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve bu memleket haritasının dayanağı hava fotoğrafı stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak bilirkişilerce incelenip, taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü, üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, kapalılık oluşturup oluşturmadıkları ve tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığı belirlenmemiştir. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
Yine 4721 sayılı Medeni Kanunun 713/3 maddesi uyarınca, tescil davaları Hazineye ve ilgili kamu tüzel kişilerine veya varsa tapuda malik gözüken kişinin mirasçılarına karşı açılmalıdır. 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6360 sayılı Kanunun 1/2. maddesi ile ... Büyükşehir Belediyesinin sınırları il mülkî sınırları olarak genişletilmiş; bu sınırlar içinde kalan köy ve beldelerin tüzel kişilikleri sona ererek bağlı bulundukları ilçe belediyelerine mahalle olarak katılmışlardır. Bu nedenle, büyükşehir sınırları içinde yer alan Gündoğan Beldesinin tüzel kişiliği sona ermiş olup, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası uyarınca, yerine, bağlı bulunduğu Bodrum ilçe Belediye Başkanlığına geçmiştir. Bu durumda, 5216 sayılı Kanun hükümleri ve 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, Gündoğan Beldesinin bağlı bulunduğu ... Büyükşehir Belediye Başkanlığının huzuruyla davanın görülmesinde yasal zorunluluk bulunduğu halde ... Büyükşehir Belediye Başkanlığı davaya dahil edilmeden davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur. Taraf sıfatı 6100 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanunun 114/1-d maddesi uyarınca dava şartı olup istek olmasızın re"sen gözetilmelidir.
O halde; mahkemece taraf teşkili sağlandıktan sonra 1987 yılından geriye doğru 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafı ve bu hava fotoğrafına dayanılarak üretilen memleket haritası ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Tarım ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı marifetiyle yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin
ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) hava fotoğrafları ve memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de hava fotoğrafları ve memleket haritası ölçeğine (Net-Cad veya benzeri programlar kullanılarak) çevrildikten sonra komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmaz çevre parsellerle birlikte memleket haritası ve hava fotoğrafları üzerinde gösterilmeli, 1987 yılından geriye doğru 20 yıl öncesine ait hava fotoğrafı ve bu hava fotoğrafına dayanılarak üretilen memleket haritası stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak bilirkişilerce incelenip, taşınmazların niteliğinin bu belgelerde ne şekilde görüldüğü üzerindeki ağaçların yaşı, cinsi, kapalılık oluşturup oluşturmadıkları ve tasarruf sınırlarının bulunup bulunmadığı imar-ihya ve zilyetliğin hangi tarihte başlanılıp tamamlandığını gösterir bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmelidir.
Açıklanan yöntemle, yapılacak araştırma sonucu, taşınmazların orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşulları araştırılarak, yapılacak keşifte, tarım uzmanı bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi niteliğinde olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanarak, bu taşınmazları sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmazlar başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar davacı yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Kanunun 14. maddesi uyarınca, davacı adına aynı çalışma alanı içerisinde kayıtsız ve belgesizden başkaca taşınmaz mal tesbit ya da tescil edilip edilmediği tapu müdürlüğü ve ilgili kadastro müdürlüğü ile hukuk mahkemeleri yazı işleri müdürlüğünden sorulup, aynı Kanunun 3/7/2005 tarihli ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile değiştirilen 14/2. maddesi hükmü gözetilerek sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalılar Hazine ve Orman Yönetimi vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 03/02/2020 günü oy birliğiyle karar verildi.