23. Hukuk Dairesi 2014/8067 E. , 2015/655 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı dava dilekçesinin görevsizlik yönünden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalı ..."ın müvekkili kooperatifin kefaletiyle ..."nın verdiği işletme kredisi kullandığını, diğer davalının ise müşterek ve müseselsil kefil olduğu gibi ayrıca krediye teminat olmak üzere gayrimenkul ipoteği verdiğini, davalıların kredi borcunu ödememesi üzerine müvekkili tarafından ödenen kredi bakiyesinin tahsili için davalılar aleyhine başlatılan takibin davalıların kısmi itirazı ile durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki davanın ticari dava niteliğinde olmadığı, ticari nitelikte olmayan işbu dava ile ilgili olarak görevli mahkemenin ... Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğu gerekçesiyle,dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine, HMK"nın 20. maddesi gereğince kararın kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde dosyanın görevli ... Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesinin talep edilmesi için mahkemeye başvurulmasına, süresinde başvurulmaz ise davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, davacı kooperatifin kefaleti ile kooperatif ortağının kullanmış olduğu kredinin ödenmiş olması sebebiyle ödenenen bedellerinin kooperatif ortağı olan asıl borçlu ve kefilden rücuen tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Medeni usul hukukunda olduğu gibi icra hukukunda da alacaklı ve borçlu tarafta birden fazla kişinin yer alması, yani takip arkadaşlığı mümkündür. Ancak, takip arkadaşlığı dava arkadaşlığına nazaran daha sınırlı hallerde söz konusu olur. Birden fazla alacaklının alacağı aynı sebepten doğsa bile borçluya karşı ayrı ayrı takip yapmaları gerekir. İhtiyari dava arkadaşlığının nedeni usul ekonomisidir. İcra hukukunda buna takip ekonomisi denebilir. İhtiyari dava arkadaşlığının olduğu hallerde ihtiyari takip arkadaşlığı takip ekonomisine uygun düşmeyecektir. Örneğin, ihtiyari dava arkadaşlığı bulunan borçlulara karşı birlikte takip yapılması halinde her borçlu farklı şekilde takibe karşı koyabilecek ve bu takipleri birlikte yürütmek mümkün olmayacaktır. Keza birden fazla alacaklının birlikte takip yapması halinde, borçlunun her alacaklıya karşı ayrı itirazı söz konusu olabilir. Bu itirazların her biri ayrı sebeplere göre incelenip sonuca bağlanacağından, takiplerin birlikte yürütülmesinin hiçbir anlamı olmayacak, diğer anlatımla takip ekonomisinden söz edilemeyecektir. İcra hukukunda ihtiyari takip arkadaşlığının olumlu yönleri bulunmamaktadır. Çünkü, her bir takip arkadaşı diğerinden bağımsız hareket edebildiğinden her birinin takibe itirazı ve takibin daha sonraki aşaması birbirinden bağımsız yürüyecek ve çoğu kez ortak bir işlem olmayacaktır. (Pekcanıtez, Hakan/ Atalay, Oğuz/ Özkan Sungurtekin, Meral/ Özekes, Muhammet, İcra ve İflas Hukuku, 11. Baskı, Ankara, 2013, sf.163-164; Kuru/ Baki, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Ankara, 2013, sf.167) Dairemizin 15.04.2014 tarih ve 2013/8713 E., 2014/2961 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.
Öte yandan, dava tarihinde yürürlükte olan HMK"nın 14. maddesi uyarınca, kooperatif ile üyesi ve üye ile üye arasındaki davanın kooperatifin muamele merkezinin bulunduğu yer mahkemesinde görülmesi gerekir. Bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin kesin yetki kuralı olup, davanın her aşamasında ileri sürülebileceği gibi mahkemece re"sen dikkate alınması gerekir. 4721 sayılı TMK"nın 51. maddesine göre hükmi şahsın ikametgahı, anasözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça muamelelerinin yürütüldüğü yerdir. Dosya kapsamına göre, dava tarihi itibariyle davacı kooperatifin merkezinin, ... olduğu anlaşılmaktadır. Her iki davalı yönünden farklı mahkemeler yetkili olduğunda, bu davanın herbir davalı için birbirinden ayrılması gerekeceği, oysa davanın tek ve aynı takibe dayalı olduğu, davanın ayrılmasının takibin de ayrılması sonucunu doğuracağı, mahkemenin takibi ayıramayacağı, bu nedenle her bir davalı yönünden davanın tefrikinin mümkün olmadığı ve her bir davalı için ayrı ayrı takip yapılıp, ayrı ayrı itirazın iptali davası açılması gerektiği gözetilerek, usulüne uygun icra takibi yapılmadığı, bunun HMK"nın 114/2. maddesi kapsamında dava şartı olduğu gerekçesiyle HMK"nın 114/2 ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı noksanlığından usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Ne varki somut olayda, gerek davacı kooperatifin muamele merkezi, gerekse de kooperatif ortağı olan davalıların ikametgahının ... olduğu, icra takibine yetki yönünden itirazda bulunulmadığı, icra dairesinin yetkisinin kesinleştiği, her iki davalı yönünden mahkemenin kesin yetkili olduğu anlaşıldığından, (farklı yer mahkemelerinin yetkisi söz konusu olmadığından) yukarıda açıklanan ilke uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekmemektedir.
Öte yandan, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5/3. maddesinin yürürlükte bulunduğu dönemde Asliye Hukuk Mahkemeleri ile Ticaret Mahkemeleri arasında iş bölümü ilişkisi mevcut iken, 6335 sayılı Kanun"un 2. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanun’un 5. maddesinin 3 ve 4. fıkra hükümlerinde yapılan değişiklikle Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olarak değiştirilmiş ve bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir. Dava, 01.07.2012 tarihinden sonra açılmış olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 99. maddesi uyarınca her iki davalı bakımından da ticari dava niteliğini haiz işbu davaya 6102 sayılı TTK"nın 5/1. maddesi uyarınca davanın değerine bakılmaksızın Ticaret Mahkemesince bakılmalıdır.
Bu durumda mahkemece, davacı ile davalılar arasındaki davanın ticari dava olduğu gözetilerek, uyuşmazlığın esasının incelemesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Kabule göre de; 6100 sayılı HMK"nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca davanın mahkemenin görevine ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte olmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK"nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede, "mahkememizin görevsizliğine", hüküm fıkrasında "Dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine" ibarelerine yer verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalılar yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.