1. Hukuk Dairesi 2016/315 E. , 2018/14357 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından duruşma istemli olarak yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla duruşma istemi değerden reddedilip; dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakanları ..."ın 410 ada, 11 parsel sayılı taşınmazını (eski 70 ada, 1 parsel) davalıya satış yoluyla devrettiğini, murisin asıl amacının bağış olduğunu, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında tapunun iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün, diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de, ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı hususlarının araştırılmasında ve satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun(HMK) 190. maddesinde, "İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir."; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 6. maddesinde, "Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür." şeklinde yer alan hükümlerle, açılmış bir davada ispat yükünün kural olarak davacıya yüklendiği tartışmasızdır.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular tüm dosya içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde, mirasbırakan Recep Varış"ın 3051989 yılında çekişme konusu 288 m2"lik taşınmazını davalı kızına satış suretiyle temlik ettiği, mirasbırakanın 2004 yılında 189 ada 13 ve 14 parsel sayılı taşınmazları da 3. kişiye sattığı, mirasbırakanın terekesinde 103 ada 8 parsel sayılı taşınmazın kaldığı ve mirasçılarına intikal ettiği, mirasbırakanın davacı çocukları ile herhangi bir anlaşmazlığının bulunmadığı, salt bedeller arasındaki farkın tek başına muvazaanın ispatı için yeterli bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmaktadır.
Hal böyle olunca, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu iddiası TMK"nun 6. ve HMK"nun 190.maddeleri uyarınca usulünce kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de, davanın kabulü halinde keşfen belirlenen dava değeri üzerinden nisbi karar ve ilam harcına hükmedilmesi gerekirken, maktu harca hükmedilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 12.11.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.