4. Hukuk Dairesi 2014/312 E. , 2014/876 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/10/2013
NUMARASI : 2013/4-2013/328
Davacı M.. Ü.. vekili Avukat Y.. E. tarafından, davalı H.. Ü.. aleyhine 03/01/2012 gününde verilen dilekçe ile manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 03/10/2013 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili Avukat M.. K.. tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece istemin kısmen kabulüne dair verilen karar davalı H.. Ü.. tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı eski eşi olan davalının kendisini müşterek kız çocuklarına cinsel istirmarda bulunduğu suçlamasıyla iftiraya maruz bıraktığını belirterek manevi zararın tahsilini istemiştir.
Davalı haksız ve yersiz olan davanın reddini savunmuştur.
Şikayet hakkı, diğer bir deyimle hak arama özgürlüğü; Anayasa’nın 36. maddesinde; “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”şeklinde yer almıştır. Hak arama özgürlüğü bu şekilde güvence altına alınmış olup; kişiler, gerek yargı mercileri önünde gerekse yetkili kurum ve kuruluşlara başvurmak suretiyle kendilerine zarar verenlere karşı haklarının korunmasını, yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmalarını isteme hak ve yetkilerine sahiptir.
Anayasanın güvence altına aldığı hak arama özgürlüğünün yanında, yine Anayasanın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu belirtildikten başka, 17. maddesinde de, herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu da düzenleme altına alınmış bulunmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddesinde, kişilik haklarına yapılan saldırının unsurları belirtilmiş ve hukuka aykırılığı açıklanmıştır. 25.maddesinde ise, kişilik haklarına karşı yapılan saldırının dava yolu ile korunacağı açıklanmış, BK.nun 49. maddesinde ise saldırının yaptırımı düzenlemiştir.
Hak arama özgürlüğü ile kişilik haklarının karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin bu iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Daha az üstün olan yararın, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Hak arama özgürlüğü, diğer özgürlüklerde olduğu
gibi sınırsız olmayıp kişi salt başkasını zararlandırmak için bu hakkı kullanamaz. Bu hakkın hukuken korunabilmesi ve yerinde kullanıldığının kabul edilebilmesi için şikayet edilenin cezalandırılmasını veya sorumlu tutulmasını gerektirecek yeterli kanıtların mevcut olması da zorunlu değildir. Şikayeti haklı gösterecek bazı emare ve olguların zayıf ve dolaylı da olsa varlığı yeterlidir. Bunlara dayanarak başkalarının da aynı olay karşısında davalı gibi davranabileceği hallerde şikayet hakkının kullanılmasının uygun olduğu kabul edilmelidir. Aksi halde şikayetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı, kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır.
Yukarıda açıklanan ilkeler ve somut olayın gelişim biçimine göre davalı davacı hakkında şikayet dilekçesi vermemiş olup Adli Rapor için gittiği hastanede polislerce alınan ifadesinde eski eşinin alkolik olduğunu ancak sapıklık anlamında herhangi bir olayına şahit olmadığını, babasına gidip geldikten sonra kızının cinsel bölgesinde kızarıklıklar gördüğünü ve iki yıl önce de aynı durumla karşılaştığı için doktora gitme ihtiyacı hissettiğini, cinsel istismar gerçekleşmişse sorumlusunun davacı olduğunu belirtmiştir. Şu halde davalının polislerce alınan ifadesinde makul emarelere göre beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince davalının şikayet hakkını kullandığı kabul edilerek istemin tümden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle davalı H.. Ü.. yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23/01/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.